Ahmet Taşgetiren
Ak Parti, İslamcılık, Davutoğlu
“AK Parti siyasi düşünce olarak İslamcılığın fikri takipçisi ya da zirvesi değildir. Kuruluşu itibarıyla İslamcı değildir. Manevi değerlere gösterdiği hassasiyet onu İslamcı yapmaz. Parti programında buna dair tek bir ibare yok. Tam tersi mukaddes değerlere saygılı ama yerini ortada ve hatta Batı’da konumlayan bir partidir. ‘İslamcılık’, dönemin medyasının tanımlaması olmuş, parti buna hep itiraz etmiş. Kurucuları da sonraki milletvekili seçimlerindeki tablo da bunu yansıtır. Solcu, Kemalist, liberal birçok insan bu çatı altında ortak siyaset yapabilmiştir. İlk yerel seçimlerde CHP’den gelmiş çok aday ile konuşmuş birisiyim. “Muhafazakârlık’’ lafı da bu sürecin neticesi olarak partinin kimliğine oturuvermiştir. 2004 bu tanımın kullanılmaya başladığı yıldır. Liberal ekiplerin bu süreçte fikri anlamda etkisi büyük olmuşsa da bu kavramı AK Parti’nin fikri zeminine yerleştirenlerin başında Yalçın Akdoğan ve Ömer Çelik gelir. Elbette çoğul bir yapıda bu meseleler şimdi hatırlayamadığım çok kişi tarafından dile getirilmiş, ortaya atılmış olabilir. Ama benim fikri takibim bu yöndedir. En İslamcı ve Osmanlıcı söylemler Ahmet Davutoğlu’nun partiyi fikren etkilemeye başladığı dönemlerde kurucu kadronun hilâfına dile gelmiştir.”
Benim altını çizdiğim hususlar şunlar:
-Ak Parti İslamcı bir parti değildir. Kuruluşunda da değildi. İslamcılık dışardan ona yöneltilen tanımlamadır. Kendini ortada ve Batı’da konumlamıştır.
-Muhafazakarlık da Ak Parti’nin kimliğine 2004’te oturuvermiştir. Yalçın Akdoğan ve Ömer Çelik’in çabasıyla.
-En İslamcı ve Osmanlıcı söylemler Ahmet Davutoğlu’nun partiyi etkilediği dönemde dile getirilmiştir.
-Bu da kurucu kadronun hilafına olmuştur.
Bunları kendi notlarınızla karşılaştırın, ne kadarında buluştuk?
Neden bunların altını çizdik?
Ben bu paragrafın satır aralarını okuduğumda şunları düşündüm:
-Ak Parti’yi “İslamcı” tanımlamalarından kurtarmak.
-Muhafazakarlığı bile liberallerin, ya da bir – iki kişinin enjeksiyon çabası olarak görmek.
-Ak Parti’nin yerini orta (o neresidir?) ve Batı olarak tanımlamak.
-“İslamcılık” ve “Osmanlıcılık” işini, (bu pek de iyi bir şey gibi sunulmuyor) Ahmet Davutoğlu’na yıkmak.
Bir doğru var. Evet, Ak Parti Refah’tan ayrılanların kurduğu bir partidir. Refah “İslamcı” ise, bu yeni partiyi kuranlar, ona yönelik eleştiri ile yola çıkmışlar ve “Dini eksen almayacakları”nı ilan etmişlerdir. “Milli görüş gömleğini çıkarmak ve Kur’an’ı referans almamak” ifadeleri o günlerin kayda geçenleridir.
Ancak…
Partiyi kuran kadronun öndeki isimleri Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, kişilik olarak “İslamcı” hüviyetleri ile bilinen simalardır. Politika olarak Refah’tan farklılaşmaları evet “dini eksen”de politika yapmama ilkesi ile ilgilidir, ama bu onların kendi içlerinde islâmî bir amaçları olmadığı anlamına gelmez. “Dava” denen şeyin içi nasıl doluyordu değilse?
Zaten, söz konusu kişilerin Ak Parti’ye oy veren ve sonradan “muhafazakâr” diye tanımlanan kesimdeki karşılıkları da bu “dava” ile ilintili değil midir?
Tayyip Erdoğan’ı bugünkü hüviyeti ile nasıl tanımlamak gerekiyor? Kendisi nasıl tanımlıyor, Ak Parti tabanının önemli bir kısmı nasıl tanımlıyor ya da o hangi heyecanın karşılığı oluyor?
Alıntıladığım paragrafın en dikkat çekici yönü, size göre nedir bilmiyorum ama, bana göre Ahmet Davutoğlu’nun Ak Parti’de “İslamcı ve Osmanlıcı” söylemin patronu olarak sunulması ve bunu “kurucu kadroya rağmen yaptığı”nın not edilmesidir.
Bu ifade ile Ak Parti’nin kuruluşta yerinin “Ortada ve Batı’da” olduğunu yan yana düşünürseniz, Ak Parti’yi ana çizgisinden bir, “muhafazakarlık” enjeksiyonu ile Yalçın Akdoğan ve Ömer Çelik’in, ama daha çok da İslamcılık – Osmanlıcılık enjeksiyonu Ahmet Davutoğlu’nun çıkardığı sonucuna varırsınız.
Davutoğlu’nun Ak Parti’den ayrılıp, yelpazesi geniş bir kurucu kadro ile farklı bir parti olarak yola çıkmış olması ile birlikte düşündüğünüzde bu değerlendirme daha özel bir anlam kazanıyor.
Niyet okumak istemem, ama bu kurgu birilerine “Davutoğlu budur, Ak Parti’yi ana mecrasından ayırmak istemiştir, kurucu kadro da onu tasfiye etmiştir” gibi bir mesaj taşıdığı açıktır.
Ben ne diyeyim?
“İslamcılık” ve “Osmanlıcılık” hüviyetini Davutoğlu’nun bagaj hanesine koymak, en çok Tayyip Erdoğan’ın damarlarını sızlatmış olmalıdır.
***
(Söz konusu paragraf, aynı zamanda Ak Parti’nin kurucuları arasında bulunan Ayşe Böhürler’in Yeni Şafak’taki “Sorun muhafazakarlık mı popülizm mi” başlıklı yazısından alınmıştır.)