AK Parti Meselesi: Berraklığa İhtiyaç Var
AK Parti meselesi: Berraklığa ihtiyaç var"
"Sopa tehdidi altındaki" bir siyasi aktörün, aynı "sopa"yı aynı anda ve aynı keyfilikle başkaları için kullanabiliyor olması acıklı ve kabul edilemez bir durumdur"
Son günlerde bu açıdan AK Parti politikalarını sert bir şekilde eleştiriyoruz, böyle sürdükçe de eleştirmeye devam edeceğiz"
Bu tür eleştiriler farklı ellerde kimisi naif, kimisi kendine yontan, kimisi manipülatif türlü kullanımlara yol açabiliyor.
Dolayısıyla berraklığa ihtiyaç var"
Birkaç noktanın altını çizmek gerek"
Madde madde gidelim"
1. AK Parti'ye açılan kapatma davası siyasi nitelikli bir devlet hamlesidir. Bu dava, 28 Şubat benzeri bir müdahale ve otoriterleşme sürecini başlatmıştır. Bu devlet hamlesinin arkasında yatan ana neden ise, yaşanan değişim sürecinin yerleşik "vesayet rejimi"ni ters yüz edecek noktaya gelmesi ve devlet içindeki "değişime direnç" ibresinin en üst noktaya çıkmasıdır.
Diğer bir ifadeyle krizin laik düzenle ya da laikliğin ihlaliyle hemen hiçbir ilgisi yoktur. Yaşanan bir sistem krizidir, otoriter anlayışın değişime ayak uyduramamasıyla ortaya çıkan, devlete ilişkin bir iç bunalımdır.
2. Dolayısıyla bugün yaşanan krizde, AK Parti'nin sorumluluğunu aramak ya da siyasi iktidarın hangi yanlış ya da eksik adımlarının bu krizi tetiklediğini sorgulamak, ana soru ve sorundan kaçan, hatta onu meşrulaştıran tali bir siyasi ve zihinsel uğraşı olmaktan öteye geçmez.
3. Özellikle kapatma davasından bu yana 1 Mayıs olayları başta olmak üzere, 301. maddeden Kürt politikasına AK Parti'nin izlediği sarsak ve otoriter yol, siyasetin ana gündem maddesini, askeri kuşatma altındaki "büyük iktidar kavgası" gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Benzer bir şekilde bu otoriter uygulamalar, AK Parti'nin temsil gücü, siyasi iktidar niteliği ve devletçi hamlenin hedefi olması, siyasi alanın varlığını temsil ettiği gerçeğini de ortadan kaldırmaz.
4. Son günlerde AK Parti belirginleşen otoriter renginden ötürü salt ve bildik bir siyasi anlayışa indirgemeye çalışılmaktadır. Oysa AK Parti, İslami ve muhafazakâr kesimin yaşadığı "toplumsal bir dönüşümün ifadesi ve taşıyıcısı olarak 10 yıllık bir toplumsal öykü"nün ürünüdür.
Sekülerleşme, demokratikleşme, toplumsal olgunluk, farklılar arası etkileşim, toplumun iç dinamikleriyle şeffaflık yolunda ilerlemesini ifade eden "bu toplumsal öyküyü, muhafazakâr, milliyetçi-mukaddesatçı gibi 70'li yılların kavramlarıyla insansızlaştırmak" gerçeklere pek uymaz"
6. Bununla birlikte AK Parti söz konusu toplumsal değişim sürecinin bütün meyvalarını ve çelişkilerini bünyesinde barındırır. "Parçalı bir değişim anlayışının öznesi" olarak karşımıza çıkar. Yıllardır söyleriz: AK Parti muhafazakârlıkla reformculuk arasında giden gelen, devlet işleyişi gibi makro konularda sıkça demokrat, bedenden kadına uzanan mikro konularda tutucu nitelikler taşıyan bir yapıdadır.
7. Bugün açık bir şekilde bu siyasi partinin muhafazakâr yüzü galebe çalmaktadır. Bu muhafazakâr ve otoriter yüz hiçbir şekilde, hiçbir koşulda ve hiç gerekçeyle müsamahayla karşılanamaz ve gözardı edilemez. Bu otoriter uygulamalar nasıl AK Parti'nin mağdur olduğu iktidar kavgasını ortadan kaldırmazsa, bu iktidar kavgası AK Parti'nin "devlet partisi" sert yüzünü de örtemez.
Her iki durum da açık ve ciddi bir toplumsal eleştiri ve itiraz politikasını hak etmekte ve gerektirmektedir.
8. Bu iki otoriter dalganın birleştiği tek bir nokta vardır. Siyaset karşıtı bir darbe süreci karşısında demokratik silkinme umudun azalması ve bu silkinmenin taşıyıcısının silikleşmesidir.
Açıktır: İki otoriter ve keyfi mantık arasında kalan toplum bezginliğe düşer.
Asli sorun budur"
yenişafak
Bu yazı toplam 509 defa okunmuştur