Ankara'da 89. Başörtüsü Eylemi
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu 89. hafta basın açıklamasında, temel hak ve özgürlüklerden asla taviz verilemeyeceği vurgulanarak...
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu 89. hafta basın açıklamasında, temel hak ve özgürlüklerden asla taviz verilemeyeceği vurgulanarak "Anayasa’da değişiklik yapanların önceliği; insanların özgürleşmesi, hak ve hukuklarının geliştirilmesi, devletin kendi insanından bir öcüden korkarcasına onu bir potansiyel tehlike gibi görme paranoyasından kurtarılıp, inanç, kılık-kıyafet ve ifade özgürlüğünü kullanmak isteyen insanların ensesinde DEMOKLES’İN KILICI gibi bekleyip durmasına bir son verilmesi olmalıdır." denildi.
Basın Açıklaması:
Değerli Basın Mensupları, insan hak ve özgürlükleri konusundabizleri yalnız bırakmayan sevgili dostlarımız Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu adına hepinize hoş geldiniz der, saygılarımızı sunarız.Son günlerde özgürlükler, demokratikleşme, sivil anayasa,Anayasa’nın değiştirilmesi dahi teklif edilemez maddeleri üzerindetartışmalar sürerken, birden gündemin değiştiğini ve insanımızın gündemine PKK Terörü, Ermeni Tasarısı, Sınır Ötesi Harekat gibi konuların getirildiğini görmekteyiz. Dolayısıyla, acil çözüm bekleyen konular gündem dışında kalıvermiştir.
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu olarak, yine inanç ve düşüncesindendolayı mağdur olan insanımızın haklarını savunma adına burada bulunuyoruz. Ve gündemdeki bazı olaylardan hareketle, bir tesbiti ve hak ihlallerini gündeminize arz etmek istiyoruz. Şırnak ve Diyarbakır-Lice’de teröre kurban giden 1 Ast Subay, 1 Uzm. Çavuş, 13 Er’den müteşekkil 15 Askerimize baktığımızda gazete vetelevizyonlarda hepsinin de annelerinin başörtülü olduğunu görüyoruz. Vatan için evlatlarını kınalayarak kurban olmaya gönderen bu çocukların anneleri hala kendileri kışlalara, kız çocuklarının ise üniversiteye girememesi, kamu kurum ve kuruluşlarında görev alamaması maalesef Türkiye’nin en büyük çelişkisi ve ayıbı olarakkarşımızda durmaktadır. Evet, maalesef başörtüsü yasağı, hala kadına karşı bir şiddet unsuru olarak devam etmektedir. Bu, temel bir hak ihlali olup, Anayasal bir suçtur. Çünkü Anayasaca verilen EĞİTİMDE EŞİTLİĞE ve ÇALIŞMA ÖZGÜRLÜĞÜNE bir darbedir. Başörtüsü bahanesiyle okuma hakkı elinden alındığı gibi, kamusal alan diye tarifi bile yapılmamış bir uygulama ile başörtülü bayanların kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmaları da engellenmektedir.
Şimdi başörtülülerin baskı yapacaklarından endişe duyup MAHALLE BASKISI gibi vehimler üretenlere soruyoruz:
-Eğitimin küçük yaşlarda başlaması gerektiği bilimsel gerçeğinden hareketle, bale kurslarına bile 3-5 yaşlarında başlatılırken, Kur’an kursuna giden çocuklara 13 yaş sınırı getirilmesi bir mahalle
baskısı değil midir?
-1968’den beri, başörtülü kızların başlarını açmaya zorlayarak, açmayanların okullardan atılması aynı şekilde bir mahalle baskısı değilse, nedir?
-Bırakın vasıfsız vatandaşların çocuklarını, bu ülkede, kanunî bir dayanağı olmadığı halde, kamusal alan safsatası ile Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan ve kimi Bakanların dahi başörtülü olmaları sebebiyle eş ve çocuklarına karşı yapılan saldırılar da bir mahalle baskısı değilse, nedir acaba?
Siz bunları yapıp dururken inancı sebebiyle başını örten hanımefendilerden de aynı saldırıların geleceği var sayımı ile İslâm’ın din ve ifade özgürlüğünden habersiz olarak saldırganlaşıyorsunuz.
Evet, beklentimiz özgürlüklerin önünün açılması, hiç kimsenin inancı, düşüncesi, kılık-kıyafeti sebebiyle baskı ve zulüme uğratılmaması ve insanların hürriyetlerini koruyan, düşünce, din ve inanç özgürlüklerine sınırlar getirmeyen SİVİL BİR ANAYASA’nın gündeme sunulmasıdır. Bütün uluslar arası insan hakları sözleşmelerinde bu özgürlükler tanınmıştır. Dolayısıyla milletimizin manevi hassasiyetlerinin de göz önünde bulundurulacağı bir ÖZGÜRLÜKLER PAKETİ sunulmalıdır. Ve herkes kabul etmelidir ki, TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERDEN ASLA TAVİZ VERİLEMEZ. Netice olarak, Anayasa’da değişiklik yapanların önceliği; insanların özgürleşmesi, hak ve hukuklarının geliştirilmesi, devletin kendi insanından bir öcüden korkarcasına onu bir potansiyel tehlike gibi görme paranoyasından kurtarılıp, inanç, kılık-kıyafet ve ifade özgürlüğünü kullanmak isteyen insanların ensesinde DEMOKLES’İN KILICI gibi bekleyip durmasına bir son verilmesi olmalıdır.
Daha özgür yarınlarda buluşabilmek ümidi ile hepinizi saygıyla selamlarım.
Muhittin ÖZDEMİR
VAHDET VAKFI ADINA