Hasan Karakaya
Apo'ya tecrit kalksa da, terör baronları eylemleri bitirtmez!
Son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim de, yazacaklarım yanlış anlaşılmasın... Son günlerdeki "eylem"lere ve bu eylemlere "katılan" ya da "destekleyenler" arasındaki "ittifak"a bakıyorum da, şunu görüyorum: "CHP'sinden BDP'sine, BDP'sinden PKK'sına, PKK'sından ADD'sine, ADD'sinden İP'ine hepsi ittifak kurup, Hükümet'i göndermeye çalışıyor... Tek umutları eli kanlı PKK, tek çareleri eli kanlı Esed!.." Tabiî; Bunlar "içten" kemirenler!.. Bir de "dıştan" vuranlar var ki; bunlara İsrail'i, "bazı Avrupa ülkeleri"ni ve Suriye'yi eklemek mümkün... Onlar da "ittifak"ın içinde!.. Hatta; İç ittifakı "dıştakiler"in organize ettiği ve "AK Parti Hükümeti'ne karşı kışkırttığı" bile söylenebilir. Hani, "Görünen köy kılavuz istemez" ya, bunlar da gördüler ki; "demokratik yollar"dan, yani "sandık" gibi, "seçim" gibi "legal" yöntemlerle bu iktidarı düşürmek mümkün değil!.. Zira, ne yaparlarsa yapsınlar, AK Parti'ye yönelik "millet teveccühü" artarak devam ediyor. Bu teveccüh, AK Parti İktidarı'nın "2023 hedefleri"ne ulaşmasını, hatta daha ileri gitmesini sağlayabilir. O halde ne yapmalı?.. Şu anda, Hükümet'i zorlayan iki konu var: Biri terör, diğeri Suriye!.. Bunlar, madem ki; Hükümet'in başını ağrıtmaktadır, o halde oradan vurmaya, "PKK'yı tepe tepe kullanmaya" devam!.. PKK da, "kullanılmaya açık bir örgüt" olduğuna göre; kullan, kullanabildiğin kadar. APO'YA TECRİT KALKSA! Malûm; "PKK'nın emri" ile "58 cezaevi"nde "483 hükümlü ve tutuklu"nun başlattığı "açlık grevleri" birbuçuk aydır devam ediyor. Bu eylemlerin, hükümlü ve tutukluların "kendi iradeleriyle" yapıldığını hiç kimse iddia edemez... Bunlar, tamamen "PKK'nın sevk ve idaresi"nde ölüme yatan "piyon"lardır!.. Eylemcilerin, bir "hak talepleri" de yoktur... Tek istekleri vardır, o da "Apo'ya tecrit kaldırılsın!" Şimdi size, "sivri bir lâf" edecek ve "onların taleplerinden daha ilerisini" söyleyip, diyeceğim ki; Bırakın "Apo'ya tecrit"in kaldırılmasını, "ev hapsi"ne alınsa bile "PKK'nın eylemlere son vermesi" mümkün değildir!.. Vermezler!.. Veremezler!.. Kandil'deki Murat Karayılan ve Fehman Hüseyin gibi "terör baronları", Apo'yu çoktan "yok" saymışlar ve onun yokluğuna göre "kendi düzenlerini" kurmuşlardır!.. Bu "yeni düzen"de Apo'ya da yer yoktur, bir başkasına da!.. Adamlar, "rant çarkı"nın başında "saltanat" sürerlerken, bu saltanata bir başkasını hiç "ortak" ederler mi?.. Mümkünatı yok!.. Dediğim gibi; Apo'nun "tecrit"ine son verilse, hatta "ev hapsi"ne alınsa ve Apo, kameraların karşısına geçip, var gücüyle bağırıp, dese ki; "Açlık grevlerine son verin!.. PKK da silahları bırakıp, asker ve polis katletmeyi durdursun!" Cezaevlerindeki KCK'lılar ve Kandil'deki PKK'lılar, bu "çağrı"ya uyarlar mı?.. Uyarlarsa, kafamı kırarım!.. Mümkün değil, uymazlar!.. Çünkü onlara, "Apo'nun kendisi" değil, "Apo'nun ismi" lâzım!. Her türlü "eylem" için "Apo'nun ismi" lâzım ama, kesinlikle "Apo'nun kendisi" değil!.. Ne demiş atalarımız; "Kurt kocayınca, Köpeklerin maskarası olur!" Apo, şu anda "Kandil'in maskarası"dır ve sadece "ismi" kullanılan bir "aktör"dür!.. Daha ilerisini söyleyeyim; Apo, şu günlerde "ölse" var ya; Kandil'deki baronlar "bayram" yapar... Çünkü Apo'nun "ölü"sü, "diri"sinden çok daha fazla prim yapar!.. Öyle ya; Ölü bir Apo, Kandil'e karışamaz!.. Şu anda da karışamaz ya, karışmaya kalkarsa, Kürt halkının kafalarını karıştırabilir!.. Uzun lâfın kısası; "Apo'ya tecrit kaldırılsın" diyerek "ölüm oyunu" oynayan eylemciler de, onlara destek veren BDP'liler de, aslında "tecritin kalkması"nı da istemiyor, Apo'nun "ev hapsi"ne alınmasını da!.. Onlar için Apo, "iyi bir malzeme!" Evet; "Etinden, sütünden, derisinden, tırnaklarından ve dışkısından" faydalanılan iyi bir malzeme!.. "Dirisi" de iş yapar!.. "Ölüsü" de!.. Kalıbımı basarım ki; "Tecrit" kaldırıldığında "ev hapsi" diye bağırmaya başlarlar... "Ev hapsi"ne alsan, bu defa "villa" derler... "Villa"ya alsan, bu defa "yalı" diye tuttururlar... Uzatmayalım... Bu taleplerin sonu gelmez!.. Her seferinde eylem yapacak bir bahane bulurlar... Çünkü amaçları üzüm yemek değil, Hükümet'i dövmektir!.. N'aapsınlar, elleri mecbur; "Baron"lar böyle istiyor!.. CHP'NİN KAFASI KARIŞIK! Kandil'deki "Baron"lar böyle istiyor da, CHP ne istiyor, bir türlü anlayamadım. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, geçenlerde demiş ki; "İmralı'daki tecrit kaldırılsın!" Hayır, kalkıp da; "Bu adam CHP'li mi, yoksa BDP'li mi?" diye sormayın... Çünkü Sezgin Tanrıkulu, "Doğan görünümlü Şahin" gibi, "CHP görünümlü BDP'li"dir!.. Dahasını sormayın... Kendisi de bilmez!.. Sezgin Tanrıkulu, "BDP ağzı kullanan bir CHP'li" olarak tecritin kalkmasını isterken, bakın CHP'nin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ne demiş; "Denenmiş yolları tekrar denemenin anlamı yok... Öcalan, bu süreci kendi şartlarının iyileştirilmesini sağlamak için kullanıyor... Öcalan'la sorun çözülmez!" Demek oluyor ki; CHP'de kafalar karışık! Baksanıza; Sezgin Tanrıkulu ayrı telden çalıyor, Bay Kılıçdaroğlu ayrı telden!.. İŞLERİ-GÜÇLERİ TAKLİT! Ama, "Hükümet'e karşı saldırı"da aralarında hiçbir ayrılık-gayrılık yok!.. Tam aksine; "BDP taktiği"nde ittifak halindeler. Malûm, BDP'liler; Kandil'den gelen talimat üzerine "Alternatif Cuma Namazları" kılıp, yönlerini "Kıble"ye değil de "Kuzey Kutbu"na filan çevirmişlerdi ya, "taklit"ten kurtulamayan CHP de, bu defa "BDP'yi taklit" ederek, "Alternatif Cumhuriyet kutlaması" yapacakmış!.. BDP'lilerden "Alternatif Cuma!" CHP'lilerden "Alternatif kutlama!" Yeri geldiğinde AK Parti'yi, yeri geldiğinde BDP'yi, yeri geldiğinde Doğu Perinçek'in İP'ini taklit eden CHP'nin yarınını merak ediyorum... Acaba, ne zaman "taklit"ten vazgeçip, "kendileri" olacaklar!.. Alın işte... Daha düne kadar sokaklarda yürüyüp "4+4+4 Eğitim Sistemi"ne karşı çıkarlarken, yani "Kur'an kurslarını istemezük" diye yırtınırlarken, şimdi kalkmışlar, Türkiye'deki bütün "Kur'an kursları"na, "Kemal Kılıçdaroğlu imzalı Bayram tebriği" göndermişler, iyi mi?.. Bu ne perhiz, Bu ne turşu!.. BU DA BÖLÜCÜLÜK! CHP'de işler böyle... Peki, "CHP'nin arka bahçesi" konumundaki Atatürkçü Düşünce Derneği'nde işler nasıl?.. "Siz dışarıdan, biz içerden" misali, başında Tansel Çölaşan'ın bulunduğu ADD de; PKK'nın yaptırdığı "açlık grevleri" ile Hükümeti sıkıştırmaya çalıştığı şu günlerde, adeta "PKK'nın ekmeğine yağ sürecek" bir eyleme hazırlanıyor. Hem de; "PKK karşıtı" gibi görünerek!.. Tansel Hanım diyormuş ki; "Silah zoruyla ülkeyi bölmeye çalışan eli kanlı teröristle müzakere masasına oturulmakta, mutabakatlar imzalanmakta, her gün, yurdun her köşesinden şehit cenazeleri kaldırılmaktadır." Tamam; PKK, "ülkeyi bölmeye" çalışıyor da, "Alternatif Cumhuriyet Kutlaması" düzenlemekle, senin yaptığın ne?.. Bu da bir "bölücülük" değil mi?.. PKK'nın emriyle hareket eden BDP'lilerin, "cami"lere gitmeyip meydanlarda "Alternatif Cuma namazları" kılması nasıl bir bölücülük ise, CHP, ADD ve İP'in, 29 Ekim günü "Alternatif Cumhuriyet kutlaması" yapması da, aynı şekilde "bölücülük"tür!.. Sözün özü; PKK ve Suriye bir yandan, CHP, İP ve ADD bir yandan, "AK Parti Hükümeti'ni zora düşürmek" için "tam bir ittifak" halindeler!.. Ne var ki; Bu "ittifak" da bir işe yaramayacak, "milletin teveccühü"nü asla kazanamayacaklar!.. Öyle ya; "Eski yöntemler" işe yarasaydı, "Bit pazarına nur yağar"dı!.. 394 haftadır süren eylem! Merhum Yunus Emre; "Bir garip ölmüş diyeler, 40 gün sonra duyalar" der de, "insanların ilgisizliğini" eleştirir ya, cezaevlerinde "açlık grevleri"ne başlayanların eylemi de, "40 gün sonra" duyuldu... 40 gün önce başlayan bir eylem, niye 40 gün sonra duyuldu, orası da ayrı bir muamma!.. Kim bilir, belki de, bu da "zaman ayarlı bir eylem"dir ve kırkıncı gün duyulmasını istemişlerdir!.. Her neyse... Açlık grevi yapanların eylemi, kırkıncı gün de olsa duyuldu ama, Kocaeli başta olmak üzere Sakarya ve Akyazı'da başlatılıp, tam "394 hafta"dır, yani "2 bin 758 gün"dür sürdürülen "başörtüsü eylemleri"nden hiç kimsenin haberi olmadı, iyi mi?!?.. "Başörtüsüne Özgürlük Platformları" tarafından düzenlenen bu eylemler; "kar" demeden, "çamur" demeden, "sıcak" demeden, "soğuk" demeden tam "394 hafta"dır, "her Cumartesi günü" yapılıyor... Kim, ne derse desin; "Türkiye'nin, belki de dünyanın en uzun soluklu eylemi"nde hiçbir vukuat meydana gelmedi... Bu platformlar, yıllardır "örnek bir eylem" gerçekleştiriyor ama "medya"da tık yok!.. Acaba, "PKK sempatizanı" olmadıkları için mi, hiç ilgi görmüyorlar?!?.
yeniakit