Abdullah Büyük
"Attığın zaman sen atmadın, Fakat Allah attı" (2)
Meşhur Huneyn Savaşı'nda Müslümanlar zor durumda kalınca, Peygamberimiz katırdan indi bir avuç toprak aldı, düşmana doğru dünde ve 'Bu suratlar kahrolsun' diyerek toprağı düşmana doğru fırlattı. O toprak düşman askerlerinin gözüne doldu. Bunun üzerine düşman bozulup dağıldı. Müslim, Cihad/81
Bu olayı anlatan Kur'an-ı Kerim: "Düşmana bir avuç toprak attığında sen atmadın, Allah attı" Enfal Suresi/17 ayeti ile dikkat edeceğimiz bir konuyu kullarına hatırlatmaktadır.
Yaptığımız fiillerin, işlerin, duaların bir kula bakan yönü vardır ki, buna "kesb!" denir. Yani fiil, iş... Bir de Allah'a bakan yönü vardır. Buna da "halk" denir, yani yaratma. "Attığında" sözü kesb, iş, fiil, dua yönüne işaret etmekte ve kulun rolünü ifade etmekte, "Sen atmadın" sözü ise tesirin, yaratmanın, kabul etmenin Allah'a ait olduğunu göstermektedir. Yani, insan-kul, fiiliyle, işiyle bir duada bulunmuş olmakta, Allah'ın yaratmasıyla ortaya çıkan sonuç ise bu duanın cevabını teşkil etmektedir.
Bir başka örnek verelim: Hz. Musa, İsrailoğullarını alarak şehirden çıktı ve denize yaklaştı. Firavun tüm silah ve askeriyle Hz. Musa'ya ulaşmak için harekete geçti. Düşünelim şimdi, önümüzde bir deniz, arkamızda azgın düşman ordusu. Hz. Musa ve kavminin o andaki psikolojisini, beklentisini tahmin edebilir miyiz?
Yüce Allah, Hz. Musa'ya: "Asan (deynek) ile denize vur" diye vahyettik. O da vurunca deniz yarıldı. Öyle ki her parçası yüce bir dağ gibi oldu." Şuara Suresi/63 Burada asayı yere vurmak, kisb, yani iş, fiil ve dua, denizin yarılması ise Rabbimizin yaratmasıyla, duanın kabul edilmiş olmasıdır.
Hz. Meryem'in doğum sancısı başlayınca, kendisine bir ses şöyle diyordu: Üzülme. Rabbin senin alt yanında küçük bir dere akıttı. Hurma ağacını de kenedine doğru silkele. Üzerine taze hurmalar dökülsün. Ye, iç, gözün aydın olsun." Meryem Suresi: 24-25-26. İlim adamları şu açıklamayı yapmışlardır. Doğum esnasında, su sesinin duyulması ve tatlı yenilmesi doğumun kolaylaşmasına vesile olmaktadır. Hatta bugün Rusya'da, doğum sancısı başlayan hanımlar, küçük sandallarla denize götürülür. Hz. Meryem'in hurma ağacını kendine doğru çekmesi, silkelemesi, yemesi kesb, yani iş, fiil, dua bölümüdür, Hz. İsa'nın dünyaya teşrifi ise halk, yani yaratma bölümüdür.
Bu örnekleri vermemizin sebebi, ülke Müslümanları olarak yaptığımız birçok duaların, fiil bölümünün olmaması, sadece lisanımız ile istekte bulunup, sırt üstü yatarak neticeyi bekleme halimizin fotoğraflarıdır. Bu temel gerçeklerden hareket ederek, dua konusunu hak ettiği seviyeye çıkarmaktır, niyetimiz.
Bir başka örnek vererek, konumuzu günümüze taşıyacağız inşallah. Peygamberimiz efendimiz yanında bulunan bazı sahabeleriyle Medine Şehrinin kenar bir semtinden geçiyorlardı. Baktılar ki ihtiyar bir kadın, yere yatmış hasta devesinin başında ağlıyor ve dua ediyordu. (Yarabbi, devemi iyileştir, ona şifa ver. Tek geçim kaynağımdır o gibi dua ediyordu) Efendimiz dua eden kadına yaklaştı, deveye baktı ve şöyle buyurdu: Ey Nine, duana katran ilave et...
Anadolu insanı katranı iyi bilir. Katı ve siyah bir şeydir. Isıtılınca sıvılaşır ve bazı yaralara mehlem gibi sürülür.
Şimdi sıra geldi, yaptığımız bazı duaların mercek altına alınmasına...
Örnek 1. "Yarabbi! Ülkemizi anarşiden, terörden koru. Vatanımızı her türlü tehlikeden muhafaza eyle..." Böyle bir duaya hiç kimse karşı çıkamaz. Bu bir gerçek. Ancak, bu duanın fiil, iş bölümünü devreye koymadığımız müddetçe, netice almakta zorlanırız. Velev ki yapılan duayı, Kâbe İmamı Kâbe'de yapsın, hiç fark etmez.
Peki, burada noksan olan nedir, deniyorsa, cevabımız şöyle olur:
Enfal Suresi, terörün, anarşinin çıkış ve oluş sebebini dile getirir: " Kâfirler birbirlerinin dostlarıdır. Eğer sizler de (Müslümanlar olarak) birbirinize dost olmazsanız, YERYÜZÜNDE BÜYÜK BİR FİTNE ÇIKAR, BÜYÜK BİR FESAT MEYDANA GELİR." Enfal Suresi/73
"İnsanların hakkı olan şeyleri eksik vermeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın." Şuara suresi/183. Nasıl anlamalıyız bu ayeti? Eğer insanların haklarını korumaz, hakkı olan şeyleri vermezseniz, biliniz ki yeryüzünde fitne, fesat, kargaşa, terör oluşur.
İkinci bir örnek verelim. Peygamberimiz şöyle buyururlar: Dinini ve ahlakını beğendiğiniz biri evlenmek için size müracaat ederse, onu evlendirin. Aksi takdirde yeryüzünde büyük bir fitne ve karışıklık olur." Tirmizi- İbn Mace: Nikâh/46
Şimdi iyi düşünelim. Hızla fiili duaya doğru yol almaktayız. Türk-Kürt arasında toplumsal barış için adımlar atılması, Gazze'den Arakan'a, Sudan'dan Bosna -Hersek'e kadar, Müslümanların, din kardeşlerimizi sahiplenmesi, STK, Vakıf ve Derneklerimizin birbirlerinin yardımcısı olma gayretleri, paylaşma ahlakının canlanması, İslam aleminin birbirleriyle dayanışma içerisine girme temayülleri vs.. Tüm bu fiili vazifeleri yerine getirir ve: Allah'ım, ülkemizi, milletimizi fitneden, fesattan, terörden koru, diye dua edersek, Rabbimiz icabet eder ve takdir ettiği bir zamanda da dualarımızı kabul eder.
Diğer örnekleri, gelecek haftaya... Selam ve hürmetlerimizle...
yeniakit