Ahmet Taşgetiren
Babam İçin Annem
Annem son birkaç senesini Alzheimer olarak yaşadı. Nerede ise dünyadan kopmuştu. Yemeklerini bile kız kardeşlerim veriyordu ağzına. Sonra göçtü bu dünyadan. 13 yaşında evlenmişti babamla. Babam 16’sındaymış. Annem gidince babam öksüz gibi kaldı kendi evinde. Etrafında evlatların olması yetmiyordu. Bir gün bana şunu söyleyecekti:
- Oğlum annenizin orada yatağında nefes alıp vermesi önemliymiş.
Birlikteliklerinde tartışma vs olmamış mıydı? Tabii ki olmuştu. Ama işte bugün onsuzdu, yalnızdı ve yüreğinde bir burkuntu vardı. Bir yıl sonra o da gitti sevgili hanımının gittiği dünyaya.
Konya’da Ömer Kuşçu diye değerli bir insan vardı. Bir gün önce rüya görüyor, kısa süre önce vefat eden eşi yanındaki yeri göstererek “Ne zaman geleceksin yanıma?” diyor. Ertesi gece yolculuk başlıyor.
Bizde kadın aslında böyledir.
Onsuz olunamayandır. Onsuz yüreklerin darlığa düştüğü kişidir.
Ninedir, annedir, eştir, kayınvalidedir, yavukludur, nişanlıdır, kız kardeştir, teyzedir, haladır, evlattır… Evet, evlattır…
***
Benim oğullarım var, kızım yok, oğullarım zaman zaman annelerine “Bir kızınız olsaydı, derler, kız başka, onun sevgisi, şefkati başka” derler. Oğullarımızdan da memnunuz, herbiri Rabbimizin armağanıdır, ama ne bileyim, kız evlat sıcaklığı da içimizde özlem gibi durur.
Hatçe Ninemin iki elinin sıcaklığını yüzümde hâlâ hissederim. Güllü Ninemin her bayram verdiği küçücük mendiller de saklıdır yüreğimde.
Annem 60’lı yaşlarında torunundan öğrendiği Kur’an’ı dizinin üstündeki yastığa koymuş, babamın önünde okurken gözlerimin önüne geliyor. En masum çizgilerle… 10 çocuk dünyaya getirmiş, büyütmüş… Fedakarlığın anıtı…
Eşim hanımefendi… Onun en dar zamanlarda nasıl bir sığınak olduğunu nasıl anlatabilirim ki… Dağ gibi yüreği vardır yaslandığınızda içinizi durultacak…
Ablalarım, kız kardeşlerim, annemden sonra anne sıcaklığı duyduğum insanlar…
Adem’le beraber oldular ilk yaradılıştan beri. İnsanlıkta eş oldular. İnsanlığı rahimlerinde taşıdılar. İnsanlıkla merhamet arasında bir bağ varsa -ki vardır- insanoğlu onu anne rahimlerinde genlerine yazdı.
Kadın hep hayatın içinde oldu. Çalıştı, çalıştı, çalıştı. Erkekten az mı çalıştı, çok mu, her ikisi de oldu farklı zamanlarda… Ama kadının herkes dinlenirken rahminde bebek büyütmek gibi bir çalışması var ki, onunla hiçbir şeyi kıyaslamak mümkün değil.
“Cennet anaların ayakları altındadır” Her kadın cennet yolcusudur, Allah Rasulü’nün baktığı yerden bakınca…
İşkence, dayak, ölüm… Bunların kadınla birlikte anılıyor olması, oralarda insanlık değerlerinin dumura uğradığının göstergesidir. İslamsızlığın dip yapmasıdır. Bir İslam ülkesinde bunlar oluyorsa, insanlarla İslam ilişkisinin derin aşınma yaşadığının işaretidir. Herkesin kendi yüreğine bakmasının zamanı çoktan gelmiş hatta geçmiş demektir.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü... Gün, bir yılda kaç kadın öldürüldü, kaç kadın tecavüze uğradıyı sayma günü değil, gün, insanlara insanlık eğitimi verme günü.