Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Bagajların savunması zor

Askerin bagajı”nı yazdım birkaç gün önce. (18 Şubat 2020, Karar) 1960’lardan bu yana Asker adına sivil siyaset üzerinde yürütülen “Vesayet”in dosyasıydı. “Vesayet”in normal görüldüğü dönemlerde herkesi bunu “normalleştirme” iklimine sokan olay, demokratik duyarlılığın arttığı zamanlarda “savunulamaz” hale geliyordu. 

Geçenlerde ilginç bir şey oldu. 12 Eylül davasının avukatlarından Arif Ali Cangı ile Ömer Kavili, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın rütbelerinin sökülmesi için Yargıtay 16. Ceza Dairesi Başkanlığı’na başvurdu. Oysa dava iki generalin ölmesi sebebiyle düşürülmüştü. Bazan öldükten sonra bile dava bitmeyebiliyor.

Ne denir? Geride bagaj bırakmamak lazım. Aslında inançlı insanlar, dünyada bırakılan bagajların ebedi alemde önlerine çıkacağına da inanırlar, onun için dünyaya veda ederken iyi bir dosya ile göçmeye itina ederler.

Bunu yazarken Ak Parti’nin bir muhasebe yapması gerektiğini belirtmek istiyorum.

Malum, FETÖ dosyaları her boyutu ile tartışılıyor. “Siyasi ayak” tartışmaları söz konusu olduğunda da, özellikle muhalefet tarafından 17-25 öncesine gidiliyor ve orada Ak Parti’nin “Devlette FETÖ kadrolaşmasına yaptığı katkılar” ortaya dökülüyor. 

Bunun yanında FETÖ’cü elemanların Ak Parti iktidarı gölgesinde, onun açtığı alanı kullanarak işlediği suçlar var. Yargıda, Emniyet’te, Eğitim’de, TSK’de işlediği suçlar… Bunlar da FETÖ’nün günahı yanında Ak Parti için de “bagaj” niteliği ile gündeme taşınıyor.  

Ak Parti kadroları ise, bu tartışmada 17-25 Aralık 2013’ten sonra FETÖ ile verilen mücadeleyi öne çıkarmaya, öncesindeki “Dosya”yı göstermemeye çalışıyor. “17 – 25 Aralık öncesini görmeyin” demeye getiriyor. 

Belki bir şey daha: 2002 – 2013 döneminin kimi olağanüstülüklerle geçtiği ve yanlışlıklar varsa bu iklimin sonucu olduğu savunması ileri sürülebilir. 

Bu psikolojiyi anlamak mümkün. İnsan yanlışının görülmesini istemez. Ama doğrular gibi yanlışlar da bir yerlerde durur ve bir gün birileri onu kazıyıp ortaya çıkarır. Siyaset de böyle bir şeydir zaten. Kaldı ki, icraatınızın mağdurları oluyor ve onlar için siyasetten de öte bir acı yumağı yüreklerde saklı duruyor. Yıllar cezaevinde geçmiş, ölümler, intiharlar olmuş. Nasıl unutulur? 

Ak Parti halen iktidarda ve icraatını sürdürüyor. İlginçtir, bu dönem de kimi bagajların birikimine sahne oluyor. 

Evet, 15 Temmuz gibi bir travma yaşandı. Bu tür travmaların devleti yönetenler dahil herkesin kimyasını etkilemesi tabiidir. Ancak yine de devletin itidalini koruması ve “Adalet”ten ayrılmaması esastır. Çünkü devlet gücü ezici bir güçtür ve adaletin ıskalanması durumunda altında pek çok masumun ezilmesi kaçınılmazdır. 

Bu dönemde en çok ıskalanan şeyin de “Adalet” olduğu bir gerçektir. En çok adalet alanındaki sorunlara çare aranıyor bu dönemde. “Etik değer zaafı” bulunmasa etik değerler arayışı olmaz. Adalet sağlıklı işlese, adalete güven yerlerde sürünmez. Büyük kitleler halinde soruşturmalar yapılıyor ve binde bir bile olsa masumların ayağına basılıyor. Binde bir bile, on binleri ifade ediyor. 

Bazen ülkelerde devleti yönetenlerin gücünü dengeleyecek bir zemin kalmaz. Devlet adına yapılan her şey, bazen zulüm bile meşrulaştırılır. Medya gücünüzle her şeyi topluma mal edebildiğine inanırsınız. 

Halen devleti yönetenler, dünyevi sorumluluklar yanında “Mahşer ortamı”nı da hesaba katan insanlardan oluşuyor. İlginçtir, bu dönemde haksızlığa uğradığını düşünen insanlar da, bu dünyada ortaya çıkmasa da haklarını “Orada” alacaklarına inanıyorlar. Bu işin bir boyutu. 

Ama dünyevi sorumlulukların gündeme gelmesi de mümkün. 17-25 Aralık öncesini savunmanın zorluğunu bunun için not ettim. Bu dönemin yanlışlıklarını savunma ihtimali ortaya çıkarsa ne olacak? 

Ekranların kıdemlisi Prof. Ersan Şen’in ısrarla altını çizdiği bir ifade var. “Hukuk bumerang gibidir.”  Yani geri döner sizi bulur. Sizin getirdiğiniz kuralları size karşı uygulayanlar çıkar. 

Ben, Ak Parti döneminde bakanlık da yapan Mehmet Aydın Hoca’nın bir sözünü unutmam: “Ben ahirette savunamayacağım bir şeyi yapmamaya çalışırım” demişti bir ortamda. 

Ben de derim ki: İnsan Dünyada da Ahirette de savunamayacağı işlerin altına imza atmamalı. Bagaj taşımak hiç de kolay değil çünkü. Bu gibi dönemlerde iktidarın sağladığı zeminde yanlışlık yapanlar da bir başka zeminde yapılanların faturasını ödeyeceklerini bilmeliler. 

Bu yazı toplam 716 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar