Hakan Albayrak
Bahar Kalkanı'nın yeşerttiği umut: Başka bir Suriye mümkün!
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın açıklamasına göre "şehitlerimizin kanlarını yerde bırakmamak için başlattığımız Bahar Kalkanı Harekâtı kapsamında bugüne kadar 2 savaş uçağı, 2 İHA, 8 helikopter, 135 tank, 5 hava savunma sistemi, 86 top/obüs/ÇNRA, 16 tanksavar/havan, 77 zırhlı araç, 9 mühimmat deposu, 2 bin 557 rejim askeri ve unsuru (uluslararası milisler) etkisiz hale getirilmiştir."
Esed’in ordusu ve İrancı milisler şu iki üç günde verdikleri zayiatı belki son beş senede vermemişti.
Savunma kabiliyetleri yerlerde sürünüyor.
Savunmasız bir halkı bombalamaya benzemiyor Türk Silahlı Kuvvetleri’ne direnmek.
Fevkalade sınırlı imkânlara sahip olan silahlı muhalefet gruplarını ezmeye de benzemiyor; ki Rusya ve İran’dan aldıkları sonsuz silah ve mühimmat desteğine, bitmez tükenmez füzelerine, binlerce tank ve zırhlı araçlarına, en önemlisi hava güçlerine rağmen bunda bile zorlanıyorlardı.
Şimdi öyle dökülüyorlar ki, Bahar Kalkanı Harekâtı birkaç gün daha bu şekilde devam etse Rusya ve İran onları kolay kolay yerden toplayamayacak.
ABD’nin korkulu rüyası olan o meşhur hava savunma sistemleri bile Türkiye’nin ‘rafine’ askerî gücü karşısında un ufak olabildiğine göre, Rusya Esed rejimini -kendine yüzde yüz bağlı ve bağımlı kalsın diye- yeterince tahkim etmekten geri durmuş veya elinden geleni yaptıysa da elinden ancak bu kadarı gelmiş olmalı.
Esasen Rusya’nın Suriye’de -son yıllarda dengeleri değiştiren- tek ‘numarası’, amansız hava bombardımanı.
Bu bombardıman Türkiye’nin son günlerdeki müdahalesiyle hafifleyince muhalifler hemen şahlanıp toprak kazanmaya başladılar.
Esed’in askerleri ve milisleri karada muhaliflerle eşit şartlarda savaşmak durumunda kalınca neye uğradıklarını şaşırdılar.
Çeşitli cephelerden muhaliflerin bildirdiğine göre, düşmanın telsiz konuşmaları şu günlerde daha ziyade feryadufigandan ibaret.
Demek ki muhalifler rejim ve destekçilerinin uçaklarını düşürecek veya o uçakları üslerinde/havaalanlarında vuracak füzelere sahip olsalar, savaşın seyrindeki bu değişiklik kalıcı hale gelerek siyasi çözümün önünü açabilir.
Yegâne makul siyasi çözüm, kanlı diktatörlüğün son ermesi, özgürlük ve adalete dayalı bir düzenin kurulmasıdır.
Rabbimizden niyazımız bunun bir an evvel gerçekleşmesi, Türkiye'nin buna vesile ve vasıta olmasıdır.