Bahçeli Tunceli’de, Kılıçdaroğlu Diyarbakır’da... Peki PKK ve HDP ne kad

Televizyon programlarında da söylediğim gibi, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu gerçekten “tebrik” etmek gerek... 

Başında bulunduğu “AK Parti’ye rota çizmek”le kalmıyor, “CHP ve MHP’yi de dizayn ediyor” ve onlara da “rota” çiziyor!..

Biliyorsunuz;

Sayın Devlet Bahçeli’nin, “Alevilerin sembol isimlerinden Seyid Rıza”ya“terörist” demesi, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu da “ihanet”le suçlaması üzerine, Sayın Başbakan bir “çağrı”da bulunmuştu Sayın Bahçeli’ye;

“İhanet sözünü Ankara’da ağza almak kolay... Gidin Tunceli’ye, bu söylediklerinizi orada da söyleyin!”

Sayın Bahçeli; “ürkek değil, erkek” olduğunu göstermek için, önceki gün,“5 bin kişilik bir ülkücü ordusu” ile Tunceli’ye gitti... Tunceli Valisi ile görüşüp, çıkışta; “Beraberindeki MHP’lilere” hitaben konuştu!..

Evet, Ankara’da söylediklerini, Tunceli’de de yine “MHP’lilere” tekrarladı!..

Dedi ki;

“1938 hadiseleri isyandır, bu isyana karışanlar da devrin hainleri ve bölücü teröristleridir!.. İşte Tunceli’deyim... Ne mutlu Türk’üm diyene!”

Nihayetinde, “Davutoğlu’nun sözünü dinledi” ve gitti Tunceli’ye!..

Tabiî, buna gitmek denilirse!..

Öyle ya; “Tuncelili tek bir vatandaşla tokalaşmadı!.. Tek bir Tuncelili ile kucaklaşmadı!..

“Esnafı ziyaret edeceğim” dedi, etmedi!.. “Cemevi’ne gideceğim” dedi, gitmedi!..

Yani; hem gitti, hem gitmedi!..

Ama, yine de Davutoğlu’nu kutlamak gerek... Nihayetinde, “Bahçeli’nin Tunceli’ye gitmesini” sağladı!..

CHP’LİLER UMRE’DE!

Davutoğlu’nu, “CHP’yi hizaya soktuğu” için de kutlamak gerek!..

CHP’yi de; “halkın inanç ve değerlerinden kopuk” olmakla suçlayınca; CHP Genel Merkezi’nde bir “mescid” açılmasına vesile oldu... Bu da yetmedi, bazı CHP’liler “Umre”ye gitmeye başladılar!..

Öyle sanıyorum ki;

Bu hızla, Kemal Kılıçdaroğlu da, gelecek yıl “Hac”ca gider!..

Bay Kılıçdaroğlu, henüz “Hac”ca gitmedi ama, dün Diyarbakır’a gitti ve bir“düğün salonu”nda partililere hitap etti...

Orada, özetle dedi ki;

“Kürt sorununun çözümü konusunda kendi çözümlerimizi bölge halkına yeteri kadar anlatamadık... Kabahat sizde değil, bizde... Bazen diyorlar ki;‘CHP barışçıl, barışı savunan bir parti değil’... Hayatımda duyduğum en saçma sözlerden biri bu. CHP Kobanili Kürt’e, Şengalli Ezidi’ye, Kerküklü Türkmen’e, Halepli Arap’a karşı IŞİD’in yanında yer almayacak kadar onurlu ve ahlaklı bir partidir.”

“ESED TERÖRÜ” DEMEDİ!

Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerini, lütfen tekrar okuyun... Kelime kelime okuyun...

Dikkat ederseniz;

“IŞİD’in yanında yer almayacak kadar onurlu ve ahlâklıyız” diyor!..

İyi ama;

“Halepli Arap”a saldıran, Halep’in tarihi dokusunu yerle bir eden, “Halep’li Arap’ları bombalayan” IŞİD değil ki!..

“Halep’te katliam” yapan, “Diktatör, despot, katil ve zalim Esed”den başkası değil!..

Peki, “IŞİD’in yanında” olmayacak kadar “onurlu ve ahlâklı bir parti”olduklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Esed terörü”ne niye tek lâf etmiyor?..

Bırakın “Esed terörü”nü kınamayı, bazı CHP’lilerin Suriye’ye gidip, “Esed’le Şam hatırası” çektirdiğini unutmuş değiliz!..

CHP’liler “Esed’le Şam hatırası” çektirirken, Kılıçdaroğlu’ndan “Esed terörü”nü kınamasını bekleyebilir misiniz?..

Elbette bekleyemezsiniz...

O yüzden de;

“IŞİD terörü”nü kınıyor ama bir türlü “Esed terörü”nü kınayamıyor!..

Dolayısıyla; “onurluyuz, ahlâklıyız” sözleri havada kalıyor!..

Bu mu onur, bu mu ahlâk?..

Ama yine de;

Gerek Devlet Bahçeli’yi, gerek Kemal Kılıçdaroğlu’nu, “Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun tavsiyeleri”ne uyup “Ankara dışına çıktıkları” için kutlamak gerek!..

Ne demiş eskiler;

“Tebdil-i mekânda ferahlık vardır.”

Dilerim; bu mekân değişiklikleri Türkiye’ye de “ferahlık” getirir!..

AKDOĞAN’DAN KANDİL’E REST!

Başbakan Ahmet Davutoğlu, evet; “MHP’ye ve CHP’yi sözünü dinletti”ama, BDP konusunda biraz sıkıntı yaşıyor gibi!..

Bir süredir, Kandil’e ve BDP’ye çağrıda bulunup, diyor ki;

“Eğer gerçekten çözüm süreci samimiyetle savunulacaksa herkes şiddeti, nefret dilini, kini ve en önemlisi de silahı bir kenara koyacak... Biz, Çözüm Süreci’ni sürdürmekte kararlıyız!”

Peki, Kandil ve HDP, bu çağrılara “olumlu” cevap veriyor mu?..

Ya da, şöyle soralım:

“Çözüm Süreci”nin sürdürülmesinde ne kadar “samimi” ve ne kadar“dürüst”türler?

Bana; “Hiç de samimi ve dürüst değiller” gibi geliyor!..

Nitekim, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, dün katıldığı Ankara’dakiAK Parti Etimesgut 5. Olağan İlçe Kongresi’nde yaptığı konuşmada, Kandil’in tavrına “rest” çekip, demiş ki;

“Eğer eylemsizlik kararı aldığını açıklamışsan, bunu adam gibi uygulayacaksın!.. Adam gibi sözünde duracaksın!.. Söz verdiysen, sözünü tutacaksın!”

Ama PKK, hem “eylemsizlik kararı” alıyor, hem “karakol basmıyorum”diyor, hem de bunların dışında her şeyi yapıyor!..

Yani, Yalçın Akdoğan’ın ifadesiyle;

“Yol keseceksin, adam kaçıracaksın, makine yakacaksın, yatırımı engelleyeceksin, insanları kaçıracaksın, haraç alacaksın!.. Sonra, neymiş efendim; eylemsizlik varmış!. Bırakın bu kandırmacayı.

Temel zemin, kamu düzenidir.”

KALEKOL VE BARAJA KARŞILAR!

Sadece bunlar da değil!..

Daha düne kadar Hükümet’i suçlayıp; “Hem Çözüm Süreci diyorsunuz, hem de Kalekol ve Baraj inşa etmeye devam ediyorsunuz!” diyen PKK’nın, kendisi; hem “silâh bırakmaya”, hem de “geri çekilme”ye yanaşmıyor!..

Sana ne “Kalekol”dan, sana ne “Baraj”dan?!?.. Öyle ya; madem “karakol basmayacağını” söylüyorsun, o halde bırak, ne kadar “kalekol” yapılırsa yapılsın!..

Ama senin kafanda bir “gizli ajanda” olmalı ki, “Kalekol ve Baraj”inşaatlarından rahatsız oluyorsun!..

“Baraj”lara karşı çıkıyorsun ki; bir “eylem” yaptığında, kaçarken “3 kilometre” yol yürüyeceğine, “barajın çevresi”ni dolaşıp, belki “13 kilometre” yürümek zorunda kalacaksın!..

Demek oluyor ki, sen;

“Baraj”lardan, bölge halkının su ihtiyacını karşılayacağı için “sevinmek”yerine, “kendini” düşünüyorsun!..

“Kalekol”lar da öyle...

Nihayetinde “silah”ları bırakacaksan, bırak; ne kadar “kalekol” yapılırsa yapılsın!.. Sen saldırmazsan, “kalekol”lardaki askerler de sana saldırmaz!..

Açık ve net söyleyelim;

PKK ve HDP, “Çözüm Süreci”nde samimi ve dürüst davranmıyor!.. Hatta, bu süreci; “yeniden toparlama, yeniden güçlenme” amacıyla kullanıyor bile denilebilir!..

O AFİŞLER NEYİN NESİ?

Hâle bakın;

“Kobani kalkışması”ndan sonra sekteye uğrayan süreç, yeni bir aşamaya girmiş ve “beklentiler yükselmiş” iken, PKK; hem de “Diyarbakır sokakları”na “afiş” asmaya başlamış!..

Bugünkü Akit’e manşet olan Doğruhaber gazetesinin haberine göre; PKK,“Diyarbakır sokaklarına astığı afişler”le “gençleri dağa çağırmaya”başlamış!..

Hani samimiyet, hani dürüstlük?..

Şu hâle bakın;

Hükümet, “Silahları bırakın, dağdan inip siyaset yapın” derken, onlar ne yapıyor?..

“Dağa adam topluyorlar!”

Hem de; “Şimdi değilse, ne zaman?.. Sen değilsen, kim?.. Haydi, sen de Gerilla’ya katıl” yazılı “afiş”lerle!..

Hani “samimiyet” nerede,

“Dürüstlük” nerede?..

Haa, “Öcalan’ı By-Pass” edip, “yeniden çatışma ortamına dönmek”istiyorsanız onu da açıkça söyleyin ki, bilelim!..

Ama, siz de bilin ki;

“Sertleşme, restleşme ve çatışma” ile, hiçbir yere varılmaz!..

“Sağduyulu Kürt liderlerden biri”nin şöyle bir tesbiti var:

“Kürt kavmiyetçiliği yeni başladı ve hızla ilerliyor... Türk kavmiyetçiliği ise 90 yıl önce başladığı için, ateşi sönmeye başladı!..”

Çok doğru bir tesbit!..

Ama PKK ve HDP, “Kürt kavmiyetçiliği”ni körükleyeyim derken, korkarım ki; “Eski Türkiye”deki “Türk kavmiyetçiliği”ni de yeniden alevlendirir!..

Olan da, Türkiye’ye olur!..

Herkes, aklını başına alsın!..

********************************************************

Papa’nın övgüsüne karnımız tok!.. Para verin, para!

“Katoliklerin dini lideri” ve aynı zamanda “Vatikan Devlet Başkanı” olanPapa Franciscus, önceki gün Türkiye’ye geldi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından ağırlandı... Papa, dün de “Ayasofya ve Sultanahmet camileri”ni ziyaret etti, daha sonra da “ayin”e katıldı!..

Herkes, “Papa’nın ziyaretinin şifreleri”ni çözmeye çalışıyor ve bu ziyaretin;1050’de başlayan “karşılıklı aforozlaşma”nın 1964’te kalkmasına rağmen devam eden soğukluğun bir anlamda “Ortodoks Hristiyanlarla diyalog”amacı taşıdığını ve bu yüzden “Ortodoks Kilisesi’nin kuruluş yıldönümü”olan “30 Kasım’a denk getirildiğini” söylüyor ama, “Yeni Türkiye’nin gücü”nü de yabana atmamak lâzım... Öyle ya; “Erdoğan ve Türkiye yalnızlaşıyor” diyen “Paralelci”lere inat; son bir hafta içinde “Amerika’nın 2 numarası” ile “Vatikan’ın 1 numarası” geldi Türkiye’ye!.. Yarın da,“Rusya’nın 1 Numarası Putin” Türkiye’de olacak!.. “Paralelci”lere sormak lâzım; “Bu nasıl yalnızlık?

Şahsen ben, Papa’nın sarfettiği bir söz üzerinde durmak istiyorum...Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinde, Papa; “Türkiye’nin mültecilere karşı gösterdiği cömertliği” övmüş!.. “Papa’nın övgüsü”ne ihtiyacımız yok!.. Çünkü, Türkiye’ye herkes “övgü” yağdırıyor!.. Biz, övgü değil de,“para” istiyoruz para!.. Türkiye, mülteciler için “5 milyar dolar” harcadı...Papa’ya bağlı Avrupa ülkeleri ise, sadece “230 milyon Euro” yardımda bulundular!..

Papa, bize övgü yağdırsın yağdırmasına da; biraz da Avrupa’ya seslenip,“pamuk eller cebe” desin!.. Öyle ya; “mültecilerin Türkiye’ye göçü”ne yol açan, “Batı”dan başkası değil!..

Napolyon der ya; “Para, para para!”

“Övgü”lere karnımız tok!..

yeniakit

Bu yazı toplam 457 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar