BANU AVAR: ASIL AMAÇ “BÜYÜK İSRAİL”DEN DE ÖTE

BANU AVAR: ASIL AMAÇ “BÜYÜK İSRAİL”DEN DE ÖTE

Banu Avar: 'Türkiye yanlış yürütülen dış politikalar sonucu şu an Amerika'nın yanında saf tutmak zorunda bırakıldı'

Gazeteci-yazar Banu Avar, Ortadoğu ve İslam coğrafyasında yaşananlar, ABD ve İsrail’in planları ve Türkiye’nin durumu hakkında Milli Gazete’ye açıklamalarda bulundu. Avar, açıklamasında 'Türkiye bir yıl içerisinde savaşın içerisine dâhil olmak zorunda kalabilir. Türkiye yanlış yürütülen dış politikalar sonucu şu an Amerika’nın yanında saf tutmak zorunda bırakıldı.' dedi

Avar, 'Türkiye olarak mutlaka bölge devletleriyle masaya oturmalıyız' diyerek 'Aksi yönde hareket etmeye kalkarsak, tüm namlular Türkiye’ye çevrilmiş şekilde duruyor. Yoksa Türkiye bir yıl içerisinde savaşın içerisine dâhil olmak zorunda kalabilir.  Türkiye, yanlış yürütülen dış politikalar sonucu şuan Amerika’nın yanında saf tutmak zorunda bırakıldı. Bu durum karşısında çok dikkatli bir politika yürütmemiz gerekiyor' ifadelerinde bulundu.

Asıl amaç 'büyük İsrail'den de öte

Banu Avar, Büyük Ortadoğu Projesi’yle beraber, 2011 yılı itibariyle başlayan bir süreç olduğunu söyledi. 'Karma savaş' denen bu sürecin, düzenli ordular yerine 'dijital aktivistler' ve 'paralı askerler'den oluştuğunu belirten Avar, bu 'vekâlet savaşları'nın iki tane stratejisi olduğunu belirtti.

Avar, 'Yaşanan savaşın birinci stratejisi vekalet ettiği ülke adına savaşıyor olması, ikinci stratejisi kaos teorisi üretmektir' diyerek, 'Türkiye, vekâlet savaşları, devamlı kaos üretme ve aynı zamanda şantaj odaklı bir projenin içerisine çekilmek isteniyor' ifadelerinde bulundu.

ABD’nin Türkiye’den bazı talepleri olduğunu ve bu taleplerin yerine getirilmesine yönelik birtakım tehditler öne sürdüğünü belirten Avar, 'Asıl amaçları sadece ‘Büyük İsrail’ devletini kurmak değil, asıl perdenin arkasındaki proje olan Evanjelizm’i gerçekleştirmek istemeleridir' şeklinde konuştu.

Banu Avar, 'Türkiye olarak mutlaka bölge devletleriyle masaya oturmalıyız. Aksi yönünde hareket etmeye kalkarsak, tüm namlular Türkiye’ye çevrilmiş şekilde duruyor. Yoksa Türkiye bir yıl içerisinde savaşın içerisine dâhil olmak zorunda kalabilir.  Türkiye yanlış yürütülen dış politikalar sonucu şu an Amerika’nın yanında saf tutmak zorunda bırakıldı. Bu durum karşısında çok dikkatli bir politika yürütmemiz gerekiyor' dedi.

Gazeteci-Yazar Banu Avar, Suriye üzerinde oynanan oyunlar, ABD ve İsrail’in Ortadoğu’da gerçekleştirmek istediği planlar ve ortaya konan yeni haritaların ne anlama geldiğini, Amerika’nın Suriye’de kurmaya çalıştığı iki üssün kimin hizmetinde olacağını ve Armagedon’a dair açıklamalarda bulundu. 

Gazeteci-Yazar Banu Avar'ın Milli Gazete’ye yapmış olduğu röportaj şu şekilde: 

Ortadoğu’da yaşanan son olayları değerlendirir misiniz?

Büyük Ortadoğu Projesi’yle beraber, 2011 yılı itibariyle başlayan bir süreç var. Bu sürece aslında Rusya ve Amerika’daki bir takım sosyolog ve bilim adamları karma savaş adını verdiler. Karma savaş iki farklı askerden oluşuyor. Bu asker gruplarından birisini dijital aktivistler oluşturmaktadır. Bir diğer grubu ise paralı askerler oluşturuyor. Yani düzenli ordular yerine vekâlet savaşları devreye sokuldu. Vekâlet savaşlarının iki tane stratejisi var. 

Yaşanan savaşın birinci stratejisi vekalet ettiği ülke adına savaşıyor olması, ikinci stratejisi kaos teorisi üretmektir.  Bu teorinin özelliği sürekli kargaşa ortamı oluşturmak, insanların duygusal yapılarıyla oynamak, korku ve paniğe sürüklemektir. Örneğin, ABD Savunma Bakanlığı her sene Türkiye ve Ortadoğu’da, insanlar üzerinde anketler yaptırarak, özellikle İslam dinine karşı çıkan kişileri tespit edip, burada onlar üzerinden İslam’a yönelik kargaşa çıkarma planlarını geliştiriyorlar. Burada bir çatışma noktası oluşturabiliriz ve insanları bir birlerine kışkırtabiliriz şeklinde faaliyet yürütüyorlar.

Türkiye’nin Ortadoğu’daki konumunu değerlendirir misiniz?

Türkiye, vekâlet savaşları, devamlı kaos üretme ve aynı zaman da şantaj odaklı bir projenin içerisine çekilmek isteniyor. 2004 ve 2014 yılları arasında Türkiye’ye verilen 800 milyar dolarlık bir ihale için ABD’den yardım alındı. Verilen bu yardımın karşılığında ABD, Türkiye’den bazı taleplerde bulundu.  

ABD, ‘ben Türkiye’ye ihale yardımı yaptıysam, Ortadoğu’da kurulacak olan Kürt devletine karşı çıkmayacaksın ve bu doğrultuda Suriye’de oluşturacağımız Amerikan üslerine destek vereceksin. Eğer aksi yönde dediklerimizi yapmazsan, o zaman biz de Amerikan bankaları ve Katar, Malezya, Singapur’daki bankalarda elimde senin ihale için aldığın ve yediğin 800 milyar dolarlık, belgeler var’ deniliyor. ABD, Türkiye’ye bunları senin lehine kullanmaktan çekinmem dediği için, Türkiye yanlış yürütülen dış politikalar sonucu şu an Amerika’nın yanında saf tutmak zorunda bırakılıyor.

Asıl amaçları sadece ‘büyük İsrail’ devletini kurmak değil, kurulacak olan İsrail devletinin de bir sonunun olacağını ve bunun da yıkılıp, asıl perdenin arkasında proje olan evanjelizmi gerçekleştirmek istemeleridir. 

Benim şahsi kanaatim ve görüşüm,  bunlar sadece planda kalacağını eminim, onlar da bunu biliyor. Görmezden gelerek ne koparsam kârdır şeklinde hareket ediyorlar.

Türkiye’nin bölgede, ABD ve Rusya’yla yakınlaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle bizim Suriye politikamızda yanlış giden kararlarımız oldu. Türkiye’nin arası Rusya’yla bozulduğunda Amerika’nın yanında olduk. ABD ile bozulunca da Rusya’nın saflarına geçtik. Tabi bunu gözlemleyen ve aynı zamanda eski Rus istihbaratçısı olan Putin, bunun önüne geçmek için elinde bir kart tutma yoluna gitti. Moskova’ya YPG’nin bürosunu açtırtarak, Türkiye’ye açık bir mesaj verilmişti. Mesajın nasıl okunduğuna bakarsak, “Türkiye eğer sen kişisel ilişkilerimiz bozulduğunda Trump’a gidip onlarla anlaşamayınca tekrar bize döner ve sürekli ikili oynamaya devam edersen, ben de bu durum karşısında sana güvenemiyorum. Bundan sonra elimde sana kozlarla geleceğim” mesajıydı.

Condoleezza Rice’ın 2002’de açıkladığı böl, parçala projesi nedir?

Condoleezza Rice, 2002 yılında 22 ülkenin sınırlarının değişeceğini söyledi. Aslında Birinci Dünya Savaşı’nda uygulanan stratejinin bir benzerinin de Ortadoğu’da planlandığını görüyoruz. Meselenin asıl önemi kapitalizm ve emperyalizm sıkışması sonucu ortaya çıktı. Sıkışmanın çözümü için bütün dünyadaki doğal zenginliklerin ele geçirilmesi gerekiyordu. 

Yeraltı zenginliklerin yüzde yetmiş beşi Türkiye ile Çin arasında bulunuyor. Avrasya’da bulunan bu zenginliklere daha rahat ve engelsiz ulaşabilmenin anahtarı ise Türkiye’nin elinde bulunuyor. Bu coğrafyanın kilidine yani kaynaklara ulaşabilmenin tek yolu Türkiye’dir. Eğer, Türkiye kırılırsa Avrasya’da bulunan bu zenginliklere daha rahat ve engelsiz ulaşabilirim derdindeler. Aslında şöyle düşünürsek, Erzincan’ın altını, Eskişehir ve Balıkesir’in boru, Kuzey Karadeniz’in gazı, Kıbrıs ve İskenderun’daki gaz ve petrol, zaten Avrupa’yı ihya edecek derecede fazla. Yani ülke olarak çok zengin bir bölgeye sahibiz. 

Öte yandan, diğer hedefleri ise dini amaçlarının da olmasıdır. Evanjelizm gibi sapkın planı da önde tutuyorlar. Yani ne Türkler ne de Araplar umurlarında dâhi değil, tek amaçları bize itaat etmeyenlerin tamamı öldürülecek düşüncesi. Daha sonra yerin altındaki kaynaklar ele geçirilecek esas hedef ve projeleri bu yöndedir. Bunun da adına,  Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)  diyorlar.

Büyük Ortadoğu Projesi’nden biraz bahseder misiniz?

Büyük Ortadoğu Projesi’nin şu an bitirtildiği zaten duyuruldu.  Şu an gelişen olaylar önce genişleme hayalleri kurup, federasyon ve konfederasyonlar halinde dünyayı bu biçime sokmaktır. Asıl hedefleri hepsini kendi denetimi içerisinde toparlamak ve yönetmektir. Olaylara bakmak gerekirse Arap Baharı dediğimiz hareket bunun bir parçasıydı. Arap Baharı’nda dikkat ederseniz önce dijital aktivistler ve arkasından da paralı askerler kullanıldı. Sonuç olarak şimdiki Ortadoğu’nun durumu da ortadadır. Bizim şu an ki durumumuz ise ABD’ye mecburen evet demek zorunda bırakılmamızdır. Eğer bu durumun aksi yönünde hareket etmeye kalkarsak, tüm namlular Türkiye’ye çevrilmiş şekilde duruyor.

Ülke olarak biz de ortada kalmış durumdayız. Maalesef birçoğumuz bunun farkında dahi değil. Öte yandan, 18 adamızı işgal etmiş durumda olan Yunanistan var karşımızda.  Yunan Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı’nın sözde tatbikat yapıyoruz, açıklamaları pek de inandırıcı gelmiyor. Bu durum karşısında çok dikkatli bir politika yürütmemiz gereken hassas bir dönemden geçiyoruz.

Türkiye’nin acil alması gereken önlemler nelerdir?

Türkiye olarak mutlaka bölge devletleriyle masaya oturmalıyız. Bunu aynı masada oturup idare edecek kadroları oluşturulması gerekiyor. Ortadoğu’da kurulacak masaya Amerika’nın sözünden çıkmayan kişilerle asla gidilmemelidir. Ama bana şu an masaya kim oturmalı derseniz? Siyasi olarak kimseyi göremiyorum. Yalnız, ülkemizin içerisinde masaya oturacak insanların olduğunu biliyorum. Yoksa Türkiye bir yıl içerisinde savaşın içerisine dâhil olmak zorunda kalabilir, bu benim öngörüm.

 

Kaynak : Milli Gazete