İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Başbakan'ın kaç yıl ömrü kaldı!..

Bu mu şimdi gazetecilik? En uçuk, en korku verici, en spekülatif iddiaları, dedikoduları, "sır bilgiler"miş gibi, sadece kendileri biliyormuş gibi, doğru ve güvenilir kaynaklarmış gibi, kamuoyunun umutlarını yok edecek şekilde vermek mi?

Üç kuruşluk itibarı olmayan insanların kişisel değerlendirmelerini, "zan"larını istihbarat bilgileri gibi pazarlamak mı? Bir "istihbarat şirketi"ne para karşılığı kanaat satanların cümlelerini Türkiye'nin kaderi gibi sunmak mı?

Bu kişilerin şirketlerine gönderdikleri mesajları, istihbarat oyunlarını muteber kabul edip bu ülkenin Başbakanı hakkında kafaları karıştırmak, bu ülkeyi yönetenler hakkında şaibeler oluşturmak, kamuoyunda heyecan dalgasına yol açmak, endişeleri beslemek mi?

Sansasyon ile bilgilendirme sorumluluğu arasındaki ölçüyü kaçırmak tehlikelidir. Kişisel analizleri bilgi olarak sunmak tehlikelidir. Dedikoduları bir ülkenin kanaati olarak aktarmak tehlikelidir.

Kahve sohbetlerinde kulaktan dolma malumatları Türkiye hakkında derin analizler, istihbarat bilgileri gibi toplayanlarla bunu çok ciddi bilgilermiş gibi servis edenlerin iş tutuş tarzları sağlıklı değildir.

Türkiye'de çoktan konuşulup tüketilen söylentileri Atlantik ötesinden getirip yeniden servis etmek sadece habercilikle sınırlı olabilir mi? Yoksa bir resim mi çiziliyor, bir algı mı oluşturuluyor? Kamuoyunun algıları ile oyun mu oynanıyor? Öyleyse, kamuoyu nereye sürüklenmek isteniyor?

Görünüşte dikkat çekici, herkesin merakını uyandıran bir haber bu. Günlük gazete sayfalarına bakıldığında en fazla ilgiyi uyandıracak metinler. Dolayısıyla bir çok gazete bunu yayınlamak, okuyucularına ulaştırmak, ilgi uyandırmak ister. Ama bütün bunlar önce bir değerlendirmeden geçirilir, tartılır, sonuçları hesaplanır.

Sorun, Stratfor'a gönderilen, şaibeli "bilgi kaynakları" tarafından derlenen dedikodulara yüklenen anlamda. Bunların "esaslı" kanaatler hatta "bilgi" olarak sunulmasında. Bu kanaatler üzerinden Türkiye'nin tamamına yöneltilen zihinsel operasyonda.. Sokaktaki insanın algılarını dönüştürerek birilerinin "itibarsızlaştırılması"nda... Bu itibarsızlaştırmanın bir tür operasyon görünümü olmasında.

Başbakan'ın iki yıl ömrü kalmış! Etrafındaki insanlar Başbakan sonrasının hesaplarını yapıyormuş! Erdoğan sonrasında kim öne çıkacakmış! Kim kimin ayağını kaydırıyormuş!

Başbakan ölür. Parti dağılır, iktidar el değiştirir. Ülke parçalanır. Birilerine suikast yapılır, Ankara'nın göbeğinde bombalar patlar, Türkiye'nin bir bölümünde başka bir devlet kurulur, İran Türkiye'yi işgal eder. Demokrasi askıya alınır, polis devleti kurulur.

İnanın bunlardan çok daha uçuk "analizler" içeren binlerce eposta gönderilmiştir benzer kaynaklardan. Yarın onları da bulup, "ABD'nin Türkiye ile ilgili kararları", kanaatleri gibi pazarlayacak mıyız? Taksimde bombaların patlatılmasını da içeren Türkiye senaryolarını ne çabuk unuttuk?

Burada Taraf gazetesine değil eleştiri. Bu tür algı inşasının nelere yol açacağını ölçemeyenlere. Yine de temkinli olalım. Bu, ölçüyü kaçırmak olsun. Kasıtlı olabileceğini düşünemiyoruz bile. Ancak kasıt varsa, birileri bu ülkede derinlemesine psikolojik operasyon yapıyor demektir.

Dedikoduları gerçek diye pazarlayıp kimler itibarsızlaştırılmak isteniyor... Bir anlık düşünelim... O zaman, birkaç bin dolara Türkiye'ye kader biçen medyumlara ve bu ne olduğu belirsiz tipleri güvenli kaynak olarak Türkiye'ye pazarlayanlara sorulacak o kadar çok soru var ki...

yenişafak

Bu yazı toplam 1117 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar