Başörtü savaşları ve İslâm"ın geleceği
Bazen bir din ve inanç olarak İslama saldırılıyor, bazen Hz. Peygamberimize (s.a) saldırılıyor, bazen İslami sembollere...
Şu günlerde Batı dünyasında siyasal İslam denen olguya karşıt tutumu temsil eden bir savaş dönüyor ve bu savaş çeşitli şekiller alıyor. Bazen bir din ve inanç olarak İslam'a saldırılıyor, bazen Hz. Peygamberimiz'e (s.a) saldırılıyor, bazen İslami sembollere...
Bu durum Batılıların ve özellikle de Avrupa'nın gerek İslam dünyasının dört bir yanından gelen göçlerden, gerekse de Avrupa ülkelerinin kültürlü, bilgin ve aydın kesiminden insanların İslam'a girmelerindeki artıştan dolayı İslam'ın yayılmasına dair duydukları endişeleri yansıtıyor. Avrupalılarda, bu kıtanın 50 yıl geçmeden bir İslam kıtası haline geleceği yönünde kaygılar oluştu. Buna ise Müslümanların nüfusundaki artışı, Batı toplumundaki etkilerinin artmasını delil olarak sunuyorlar.
Bu noktadan hareketle belirli aralıklarla İslami gelişim ve yayılmaya karşı çıkan bazı tutucu kesimlerin tepkileri beliriyor. Bunu son olarak Hz. Peygamberimiz'e (s.a) hakaret eden karikatürlerde, İslam'a ve Müslümanlara yönelik iftiralarda gözlemledik. Örnek bağlamında İtalya'da bazı camilerin kapatılması, başörtüsünün yasaklanması ve savaşılması suretiyle İslam'ın bütün göstergelerine yönelik nefret ruhunu gördük. Fransa, Almanya, Belçika ve diğer ülkelerde de durum böyle. Cami inşaatına sınırlamalar getiriliyor, Danimarka, Belçika ve Fransız gazeteleri medya kampanyalarına önderlik ediyor. Avrupa'nın, Türkiye'nin AB'ye girişine karşı çıkışlarında bu tutumları gayet açıktı. Zira Türkiye'nin girişi Müslümanlara bir ağırlık ve güç oluşturacaktır.
BAŞÖRTÜ YASAĞININ KAYNAĞI İSLAM DÜŞMANLIĞI
Büyük siyasi bir boyut alan savaşa geliyoruz. Şayet kriter bireysel özgürlük veya demokratik kriter olsaydı, bu başörtü konusu olmazdı. Kıyafet konusu bireysel bir özgürlüktür. Kadının açılıp saçılması bireysel özgürlük olarak görülüyor, ancak saçını gizleyen başı örtüldüğü zaman durum değişiyor. Bu tutum gerçekten şaşırtıcı ve tuhaf değil mi? Başörtünün taşıdığı İslam'ın ruhunu ve İslam dinini somutlaştıran söylem ve anlamdan dolayı bu tutumun İslam ve Müslümanlara yönelik kinden başka bir açıklaması yapılamaz.
Fransa'da bir kanun çıkarılıyor ve başörtü yasaklanıyor. Başörtülü kızların ilköğretim okullarına ve resmi dairelere girişi engelleniyor. Keza İtalya, Belçika ve Almanya'da da öyle.
TÜRKİYE VE TUNUS'UN TUTUMU ÜZÜNTÜ VERİCİ
Üzüntü verici olan husus, bazı İslam ülkelerinin tutumlarının, en basit insan haklarıyla ve insanın inanç, çalışma, düşünce ve seçim özgürlüğünü muhafaza eden uluslararası yasalarla çelişen bu ülkelerin tutumlarını teşvik edici olması. Hatta Türk tutumu daha da şaşırtıcı. Birkaç gün önce Anayasa Mahkemesi, başörtülülere üniversitelere giriş izni veren anayasal düzenlemeyi iptal etti ve bu düzenlemeyi laiklik ilkelerine aykırı gördü. Mahkeme bu düzenlemeyi Türkiye'deki son seçimlerde yüzde 46,5 oy alan AK Parti'nin kapatılma sebeplerinden biri olarak değerlendirdi. Üstelik Müslüman Türk halkının büyük çoğunluğunun başörtü yasağının kaldırılması eğiliminde olmasına rağmen.
Tunus'ta hükümet başörtüyü hükümet kurumlarında ve sokaklarda yasaklayan bir taslak belirledi ve polis sırf başörtüleri sebebiyle başörtülü kızların izini sürüyor ve polis merkezlerine götürüyor. Sorgulamaya maruz kalıyorlar. Başörtüleri çıkarılıyor ve bir daha takılmaması taahhüdü alınıyor.
İSLAM HIZLA YAYILIYOR
En basit yasalara, beşeri ve dini kurallara aykırı bütün bu uygulamalara rağmen İslam büyüyor ve yayılması evrensel bir yapı aldı. En fazla yayılan din haline geldi. Hatta Batılı ülkeler ve kurumlar tarafından milyarlarca dolar ve misyoner örgütlerle desteklenen organizeli misyonerlik kampanyalarına rağmen İslam'a girenlerin sayısı dünyadaki Katoliklerden daha fazla.
Ürdün gazetesi El Ghad, 19 Haziran 2008, Arapçadan çeviri: Halil Çelik [email protected]
Bu durum Batılıların ve özellikle de Avrupa'nın gerek İslam dünyasının dört bir yanından gelen göçlerden, gerekse de Avrupa ülkelerinin kültürlü, bilgin ve aydın kesiminden insanların İslam'a girmelerindeki artıştan dolayı İslam'ın yayılmasına dair duydukları endişeleri yansıtıyor. Avrupalılarda, bu kıtanın 50 yıl geçmeden bir İslam kıtası haline geleceği yönünde kaygılar oluştu. Buna ise Müslümanların nüfusundaki artışı, Batı toplumundaki etkilerinin artmasını delil olarak sunuyorlar.
Bu noktadan hareketle belirli aralıklarla İslami gelişim ve yayılmaya karşı çıkan bazı tutucu kesimlerin tepkileri beliriyor. Bunu son olarak Hz. Peygamberimiz'e (s.a) hakaret eden karikatürlerde, İslam'a ve Müslümanlara yönelik iftiralarda gözlemledik. Örnek bağlamında İtalya'da bazı camilerin kapatılması, başörtüsünün yasaklanması ve savaşılması suretiyle İslam'ın bütün göstergelerine yönelik nefret ruhunu gördük. Fransa, Almanya, Belçika ve diğer ülkelerde de durum böyle. Cami inşaatına sınırlamalar getiriliyor, Danimarka, Belçika ve Fransız gazeteleri medya kampanyalarına önderlik ediyor. Avrupa'nın, Türkiye'nin AB'ye girişine karşı çıkışlarında bu tutumları gayet açıktı. Zira Türkiye'nin girişi Müslümanlara bir ağırlık ve güç oluşturacaktır.
BAŞÖRTÜ YASAĞININ KAYNAĞI İSLAM DÜŞMANLIĞI
Büyük siyasi bir boyut alan savaşa geliyoruz. Şayet kriter bireysel özgürlük veya demokratik kriter olsaydı, bu başörtü konusu olmazdı. Kıyafet konusu bireysel bir özgürlüktür. Kadının açılıp saçılması bireysel özgürlük olarak görülüyor, ancak saçını gizleyen başı örtüldüğü zaman durum değişiyor. Bu tutum gerçekten şaşırtıcı ve tuhaf değil mi? Başörtünün taşıdığı İslam'ın ruhunu ve İslam dinini somutlaştıran söylem ve anlamdan dolayı bu tutumun İslam ve Müslümanlara yönelik kinden başka bir açıklaması yapılamaz.
Fransa'da bir kanun çıkarılıyor ve başörtü yasaklanıyor. Başörtülü kızların ilköğretim okullarına ve resmi dairelere girişi engelleniyor. Keza İtalya, Belçika ve Almanya'da da öyle.
TÜRKİYE VE TUNUS'UN TUTUMU ÜZÜNTÜ VERİCİ
Üzüntü verici olan husus, bazı İslam ülkelerinin tutumlarının, en basit insan haklarıyla ve insanın inanç, çalışma, düşünce ve seçim özgürlüğünü muhafaza eden uluslararası yasalarla çelişen bu ülkelerin tutumlarını teşvik edici olması. Hatta Türk tutumu daha da şaşırtıcı. Birkaç gün önce Anayasa Mahkemesi, başörtülülere üniversitelere giriş izni veren anayasal düzenlemeyi iptal etti ve bu düzenlemeyi laiklik ilkelerine aykırı gördü. Mahkeme bu düzenlemeyi Türkiye'deki son seçimlerde yüzde 46,5 oy alan AK Parti'nin kapatılma sebeplerinden biri olarak değerlendirdi. Üstelik Müslüman Türk halkının büyük çoğunluğunun başörtü yasağının kaldırılması eğiliminde olmasına rağmen.
Tunus'ta hükümet başörtüyü hükümet kurumlarında ve sokaklarda yasaklayan bir taslak belirledi ve polis sırf başörtüleri sebebiyle başörtülü kızların izini sürüyor ve polis merkezlerine götürüyor. Sorgulamaya maruz kalıyorlar. Başörtüleri çıkarılıyor ve bir daha takılmaması taahhüdü alınıyor.
İSLAM HIZLA YAYILIYOR
En basit yasalara, beşeri ve dini kurallara aykırı bütün bu uygulamalara rağmen İslam büyüyor ve yayılması evrensel bir yapı aldı. En fazla yayılan din haline geldi. Hatta Batılı ülkeler ve kurumlar tarafından milyarlarca dolar ve misyoner örgütlerle desteklenen organizeli misyonerlik kampanyalarına rağmen İslam'a girenlerin sayısı dünyadaki Katoliklerden daha fazla.
Ürdün gazetesi El Ghad, 19 Haziran 2008, Arapçadan çeviri: Halil Çelik [email protected]