"Başörtüsü Direnişi" 39. Hafta"da

"Başörtüsü Direnişi" 39. Hafta"da

Dünya görüşleri ve hayata bakış açıları aynı olmadığı için başörtülü bireylerin insan hakları ihlal edilmekte çiğnenmektedir.

Devlet; bireyin hak ve hukukunu koruyan, güçsüzün güçlüye karşı garantisi ve dayanağı olan kurumlardan şekillenir. Devlet bireyi topluma kurumlara ve farklı güç odaklarına karşı korur, karşılıklı ilişkilerini düzenler, hakkını garanti altına alır. Bu yönüyle devlet kişi haklarına saygılı olmak zorundadır.

Dünya görüşleri ve hayata bakış açıları aynı olmadığı için başörtülü bireylerin insan hakları ihlal edilmekte çiğnenmektedir. Bu haksız ve hukuk dışı uygulamaya itiraz kuralları tamamıyla tıkandığı için mağdurlar bazen siyasilerce seçim zamanları istismar edilmekte, ideolojik simge olarak tanımlanmaktadır. Özellikle bürokraside rakibi saf dışı bırakabilmek için tanımsız "irtica" ifadesi insan haklarını öldüren bir silah olarak kullanılmaktadır.

Sağlık iş genel Başkanı Mustafa Başoğlu"nun, Diyanet İşleri Başkanlığı, Genel Kurmay Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı vb. kurumlara bilgi edinme yasası çerçevesinde yaptığı irticanın tanımı ile ilgili başvuruya aldığı cevaplar tanımlanamayan soyut ve keyfi uygulamaların nasıl "irtica" kavramıyla art niyetli ellerde silaha dönüştüğünü göstermektedir. Buradan sayın Başoğlu"na bu girişiminden dolayı teşekkürlerimizi sunuyoruz. Gündemden düşmeyen bu haksız ve hukuksuz uygulamaya karşı duran, destek verecek olan ve direnişçilere katkı sunacak olan herkese ve kuruma şükranlarımızı sunuyoruz.

Dünyada hukuksuz ve haksız uygulamaları savunan, özgürlüklerin önünü açmayan, kendi toplumuyla ve değerlerine saygıyla yaklaşmayan hiçbir ülke maddi yönden ve düşünsel açıdan ilerleyemez. Enerjisini iç çekişmelerde eritir, tüketir. Bu gün Türkiye Coğrafyasında da aynı kısır döngü yaşanmaktadır. Hazımsızlık, kıskançlık, tarafgirlik gibi devlete yüklenemeyecek saiklerle hareket eden Türkiye Cumhuriyeti, inançlı vatandaşının bütün iç enerjisini bu tür olumsuzluklara akıtarak, bir başarı nehrini kurutmaktadır.

Ayrıca bizimde faaliyette bulunduğumuz insan hakları alanında, kimseye bu bayraktarlığı bırakmayan AB ülkelerinden Almanya"da bir insan Hakları Başkanı başörtüsünün özgürlük kapsamında olmadığını belirtmiş. Bu da insan hakları alanının dahi uluslar arası egemenlerin nasıl bir istismar alanına dönüşebildiğini gösteriyor. Ancak bu durum insan hakları savaşçılarını yıldırmaktan ziyade bu tür bulanık inançlı insan hakları örgütlerine karşı da düşünsel anlamda mücadeleyi sürdürmektir. .

Değişen coğrafyamızda hatta değişen dünyada değişmeden sağlam duracağını zanneden bir ülke kendini kandırır. Dünya siyaset arenasında egemen ve özgür olarak kalmak isteyen bir ülke şiddeti içermeyen, vatandaşının bütün düşüncelerine saygı göstermek zorundadır. Biz de aynı saygıyı kendi coğrafyamızda istiyor, tarihi tekrar hatırlamalarını istiyoruz; Zulüm asla payidar olmaz!


ANKARA İNANÇ PLATFORMU Adına
Mazlumder Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi
Serpil KAYAER