“Başörtüsüne Koşulsuz, Sınırsız Özgürlük!”
Özgür-Der mensupları Ramazan’ın ikinci Cumartesi gününde de “başörtüsüne özgürlük” talebinde bulundu.
Özgür-Der mensupları Ramazan’ın ikinci Cumartesi gününde de “başörtüsüne özgürlük” talebinde bulundu. Resmi ideolojiden arındırılmayan bir anayasanın özgürlük getirmeyeceği vurgulandı.
Ramazan boyunca her Cumartesi başörtüsü eylemi düzenleyen Özgür-Der, bu hafta da yoğun bir katılımla şartsız ve sınırsız olarak başörtüsüne özgürlük istedi. Saraçhane Parkı’nda gerçekleştirilen eylemde “Başörtüsüne Koşulsuz, Sınırsız Özgürlük!” “Medyatik Yalan: Mahalle Baskısı, Toplumsal Gerçek: Yasakçı Devlet!”, “Namazım Orucum Başörtüm; Kulluğum Onurum Özgürlüğümdür!” yazılı dövizler taşındı.
“Zorbalığa Son, Başörtüsüne Özgürlük!” yazılı bir pankartın da açıldığı eylemde Zehra Çomaklı Türkmen, başörtüsünün orucumuz ve namazımız gibi inancımızın bir simgesi olduğunu belirtti. Türkmen, kartel medyasının “Türbancı da meydana indi!” şeklindeki manşetlerini ve sanki başörtüsü eylemlerinin sivil anayasayla gündeme gelmiş gibi yansıtılışını eleştirdi ve yasak sürdükçe zulme karşı direnişin de süreceğini belirtti.
Eylemde bir konuşma yapan Haksöz dergisi yazarı Rıdvan Kaya, anayasa tartışmalarına değinerek, başörtüsü özgürlüğünün sınırlı alanlarda gündeme getirilmesinin kabul edilemez olduğunu söyledi. Rıdvan Kaya, yeni anayasanın darbecilerle hesaplaşmadan, Kemalist ideolojiden arındırılmadan ve resmi ideoloji bir tabu olmaktan çıkarılmadan hak ve özgürlüklerin önünde engel olmaya devam edeceğini ifade etti. Medyada çokça tartışılan “mahalle baskısı”na da değinen Kaya, şimdiye kadar hiçbir başörtülü öğrencinin, örtüsüz birisine baskı yapmadığını; baskının ifade edilenin tam tersi yönünde cereyan ettiğini belirtti ve zaten inancımızın kimsenin bu hususta zorlanamayacağı hususunda teminat verdiğinin altını çizdi.
Eyleme destek veren Tüketiciler Birliği adına söz alan Tüketiciler Birliği Başkanı Av. Bülent Deniz de, 12 Eylül Anayasası tasfiye edilmeden hak ve özgürlüklerin önünün açılamayacağını ifade etti. Deniz’in konuşması “Zulme Karşı Omuz Omuza!” sloganıyla karşılık buldu.
Özgür-Der adına hazırlanan basın bildirisini, başörtüsü yasağı dolayısıyla ÖSS’ye alınmayan Fatma Turan okudu.
Eylemde sık sık “Herkes İçin Adalet Düşünceye Özgürlük!”, “Darbe Düzeni Dağıtılsın!”, “İnancına Örtüne Kimliğine Sahip Çık!”, “Başörtüsü Kimliğimiz Yasaklanamaz!”, “Zulme Karşı Direneceğiz!”, “Direniş, Adalet, Özgürlük!”, “Yasakçılar Yenilecek, Direnenler Kazanacak!”, “Özgürlükler Teslim Alınamaz!”, “Düşünceye, İnanca, Başörtüye Özgürlük!” şeklinde sloganlar atan topluluk son olarak tekbir getirerek eylemi sona erdirdi.
Basın açıklamasının tam metni:
KEMALİST ŞABLONLA ÖZGÜRLÜKÇÜ ANAYASA OLAMAZ! BAŞÖRTÜSÜNE SINIRSIZ, KOŞULSUZ ÖZGÜRLÜK!
Yaşadığımız ülkede başörtüsüne savaş açanlar, yasak koyanlar, İslami değerlerimize her fırsatta dil uzatanlar aynı zamanda en temel insani hasletlere de sahip olmaktan uzaktırlar. Doğruları ifade etmek, dürüst ve tutarlı olmak bu despot ve yasakçılarda asla aranmaması gereken özelliklerdendir. Son Anayasa tartışmaları da bir kez daha göstermiştir ki; başörtüsü yasağını savunan despotlar açıkça ikiyüzlü, sahtekar ve yalancıdırlar.
Başörtüsü yasağını savunanlar yalancıdır. Çünkü yeni anayasaya başörtüsü yasağını kaldıran bir hüküm konulduğu takdirde AİHM’e başvuracaklarını söylüyorlar. Oysa AİHM kararları üniversitelerde başörtüsünü yasaklamayı öngörmüyor.
Başörtüsü yasağını savunanlar sahtekardır. Çünkü başörtüsü yasakları kalktığı takdirde “Laikler üzerinde mahalle baskısı oluşur!” gibi medya saçması, hiçbir gerçeklik değeri taşımayan korkularla topluma karşı psikolojik harekat yürütüyorlar. Üstelik mahalle baskısı gibi hayali bir gerekçenin ardına sığınarak mevcut baskıları, darbe kanunlarını meşrulaştırmaya çalışarak çok ucuz ve basit bir kandırmacaya tevessül etmektedirler.
Ve başörtüsü yasakçıları aynı zamanda ikiyüzlüdürler. Her fırsatta hukuk devletinden, egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğundan dem vururlar. Ama fiiliyatta hukukun, halkın görüşlerinin, değerlerinin boğulup yok edilmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Sosyal hukuk devleti adı altında askeri darbe politikalarını bir deli gömleği gibi bütün bir topluma giydirmeye çalışıyorlar.
Bugün “sivil anayasa” iddiası ile ortaya çıkan AK Parti hükümeti bu bürokratik elit, sermaye ve onların medyadaki temsilcileri karşısında sürekli savunma psikolojisi içinde hareket ediyor. Yeni Anayasa taslağında başörtüsünün şartlı ve kayıtlı bir şekilde serbest bırakılacağı uzun uzun izah ediliyor. Devrim kanunlarına uygunluk ve hizmet alan - hizmet veren gibi ilkesizlik, hukuksuzluk ve çelişkilerle dolu şart ve kayıtlar konularak başörtüsü yasağı pek çok alanda devam ettirilmek isteniyor.
“Sivil ve özgürlükçü” bir anayasa iddiasında olan AK Parti hükümeti başörtüsü yasağını kısmen kaldırmakla görevini ifa etmiş olamaz. Başörtüsü yasağı hiçbir şart, kayıt ve sınır konulmadan kaldırılmalıdır. Düzen kirli ellerini Kur’an’ın mümin kadınlar için açık bir emri olan başörtüsünden tümüyle çekmelidir. Tartışılmaz, sorgulanmaz bir dogma olan resmi ideoloji anayasanın kurucu ve belirleyici felsefesi olmaktan çıkartılmalıdır. İfade ve örgütlenme özgürlüğü önünde engel teşkil eden bütün unsurlar ayıklanmalıdır.
Yeni hazırlanacak anayasada bazı hak ve özgürlüklerde yapılacak iyileştirmeler ne bir lütuftur ne de tatmin edici bir düzenlemedir. Toplumsal gerçeklikler üzerine inşa edilmesi gereken anayasa metni, resmi ideoloji ve sermaye sınıfı adına konuşan kapıkulu aydın ve akademisyenler tarafından yapılan manipülasyonlara açık oldukça “sivillik” iddiası hep sözde kalacaktır. Anayasayı hazırlayan hükümeti tutarlı, temel hak ve özgürlükleri teminat altına alma konusunda cesur; bürokratik oligarşi ile hesaplaşmada samimi olmaya davet ediyoruz.
Başörtüsü İnancımız ve Kimliğimizdir; İnancımıza ve Kimliğimize Özgürlük!
ÖZGÜR-DER