Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Batı, DEVİLS MEVMQVE JVS ve CoVID!

Dünyanın en varlıklı ve etkili ailesi olarak anılan Rothschild’lere ait, Edmond de Rothschild Group’un 1997’den beri sahibi ve yönetim kurulu başkanı Benjamin de Rothschild geçirdiği kalp krizi nedeniyle öldü. Belki de o da aşı olup öyle ölmüştür. Ailesi, ölüm haberini Fransız medyasına duyurdu. Bu ölüm birileri için kâbusa dönüşen rüya gibi bir şeydi. Rockefeller’den sonra, ölümsüzlüğün peşinde koşan Rothschild de öldü! Azrail, 57 yaşındaki Rothschild’i 15 Ocak günü İsviçre’de yakaladı.  Benjamin de RothschildEdmond ve Nadine de Rothschild’in tek oğlu ve tek varisi idi. Neyse derin aileden hayatta birçok kişi var daha. Mesela Papa da hâlâ yaşıyor. Ama o da her canlı gibi bir gün ölecek. Onların inandıkları kehanete göre hem de fazla bir zamanı kalmadı. Bu Vatikan’ın da sonu olacak!

Trump gitsin, sonra Biden’ın adamları ile Kamala Harris’in adamları kavga edecekler. Demokratlar ve Globalistler Cumhuriyetçilere karşı ittifak kurdular. Cumhuriyetçileri yenerlerse kendi aralarında kavga edecekler. Bu kavga diğer birçok ülkeye de yansıyacak. Amerika’ya yakın partiler, örgütler, grublar Amerika’ya karşı olanlarla, karşı olanlar kendi aralarında “yandaş” olanlar kendi aralarında kavga edecekler. Sonuçta ölen ölür, kalan sağlar, onların ocağına düşer, bu kaos içindeki düzende! Sonunda kimse gerçek oyunu ve kendilerinin bu kirli oyunda nasıl kullanıldıklarını anlayamazlar. Birçoğu kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koştuklarını anladıklarında ise iş işten geçmiş olur. Batı entelijansiyası demokrasi konusunda kıvırmaya başladı. The Economist bir makalesine şöyle başlık atmış: “Demokratik kurumlar beslenmedikçe, halkın egemenliği kalabalığın egemenliği olacak ve istikrarlı demokratik düzen kısa bir tarihsel merak gibi görünecek.” “Demokratik kurumlar” dedikleri kendi örgütledikleri STK, Media, siyasi partiler ve sermaye grubları, teslim aldıkları akademi. Bizim “Milli irade” dediğimiz şey onlara göre “baldırı çıplaklar”dan oluşan “Ahali”. Onlar oligarkların “serf”leri, “teb’a” ve “reaya”ları olabilir ancak, “şef”leri deği!? Bu onların kâbusu! Bunların siyaset teorisyenlerine göre halkın gerçek kanaat önderleri terör kışkırtıcısı çetelerdir. Bu oligarklar bugün yönetimin bu çetelerin kontrolüne geçmesi konusunda endişeleniyorlar. Bugün yeni bir dünya düzeni bunun için gerekli. Starlink, 5G, Neuralink, Chip bunun için gerekli. “Eflatun’un Cumhuriyeti” bunlara göre, mafya yönetiminin kötülükleri üzerine bir meditasyondu! Günümüzde Liberaller kalabalık üzerinde düşünmekten, işin ekonomik ve siyasi, toplumsal maliyeti konusunda birbirlerine cevap yetiştirmeye çalışmaktan yoruldular, bıktılar ve  tembelleştiler. Son zamanlarda yaşanan olaylar karşısında “eski normal”den kopamadılar ve “yeni normal” dönem için de bir zihinsel hazırlığa sahip değillerdi. 

BOP’un bir mantığı ve senaryosu vardı. BOP sürecinde “halk iktidarını” kutladılar, protestocuların taleplerini anlayışla karşıladılar. “Tarihin sonu”, “medeniyetlerarası çatışma”, “İslamofobi”, “yabancı düşmanlığı”, hepsi tamamdı da, Paris sokaklarında ne oluyordu. CoVID nereden çıktı, ABD’de ne oluyordu. 6 Ocak’ta Amerika’nın Kongre Binası’nı işgal etmesini anlayamadı o birileri. 

Batı, kendi eleştirisini bile kendi yapar. Bunu başkasına bırakmaz. Daha doğrusu “yapar gibi” görünür, ama kendi yanlışını meşrulaştırmaya çalışır. Bunun için mediayı kullanır ve kendi yanlışını örtmek için “günah keçileri” ve kendi dışında, kendine karşı hayali suçlular üretir ve onları cezalandırma yoluna gider. Biz bunu yakın zamanda 11 Eylül’de görmüştük. Bağdat’ta, Şam’da her yerde gördük.. Her şeye “felsefi bir derinlik” katarak onu sıradan insanların anlayamayacağı kadar karmaşık bilimsel teorilerle sarıp sarmalar ve her şeyi rasyonel, determinist ve pragmatik bir mantıkla yorumlar. Sanat ve edebiyatı kullanarak konuyu bu mantıksal çerçevede estetize eder. Halkla ilişkiler ve diplomasi, lobi ve eklemlenmiş media, fast checking, yapay zeka tarafından yönlendirilen gerçek ve yapay troller bunun için vardır. Vicky Osterweil tarafından yazılan “Yağmanın Savunmasında sivil eylem tarihi”  bu anlamda ilginç bir çalışmaya benziyor. “Medeniyet denilen maskara mahluk”un hikayesi böyle, ama bunu bizim “ebul hakem” nam kılıklı kimi akademik akıllılara kim, nasıl anlatacak. Çünki anlatsan da anlamazlar, anlamak istemeyene kim ne anlatabilir ki!

Batılılar, ne yaparlarsa yapsınlar, kendileri Tanrı’nın ailesi(!)nden oldukları için, Onun kendileri ile birlikte olduğunu düşünürler. Onun için “DEVS MEVMQVE JVS” derler. Oysa onlarla birlikte olan “DEVİL”dir. Dolar’ın üzerine yazdıkları “ORDO AB CHAO” şeklinde kısaltılan “Order Out Of Chaos “Kaostan çıkan (Kozmoz’daki evrensel yapıyı modelleyen) Düzen” demektir. Ve onlar Tanrıyı yani “Evrenin ulu mimarı”nı (!) taklit ederler. “Tanrı’nın gözü”(!) onların üzerindedir.  Ordo / Order “Sipariş etmek, Emir vermek, Dernek kurmak, Düzen sağlamak, Otorite - disiplin sağlamak, Norm oluşturmak, Sistem kurmak, birlikte olmak, disiplin gibi anlamlara da gelir. “NOVUS ORDO SECLORUM” “Yeni Dünya Düzeni” demektir. Bunların CoVID ya da Great Reset, 5G, Neuralink, “Yeni Normal” ile ilişkisini ben kime nasıl anlatacağım bilmiyorum. Özellikle de “bilim”i “din” ya da “put” edinen “bilim adamları”na! Tabii ki, ben dünyadaki diğer ülkelerdeki bilim adamlarından söz ediyorum. (Yoksa “din edinmek”, “put edinmek” ne demek, ülkemizde böyle şeyler asla olmaz, olamaz! Sayın Cumhuriyet savcılarımıza arz-ı hürmet ederim). Bunları niye yazdığıma gelince, hiiç, birtakım yurttaşlarımıza çekirdek çitlerken, bilim kurgu tadında fütüristik, biraz da ezoterik, eğlencelik bir şeyler yazayım istedim. Yoksa bütün bunlar birer komplo. Dünyada böyle şeyler yoktur, olamaz, olabilemez. Literatürde var mı böyle bir şey. DSÖ, FDA, affedersiniz CIA, FBI, MI6, NSI onaylamış mı, yok yok, UNESCO diyecektim. Kim nerden uydurur bunları. Dolar’ın üzerindeki sembol, gerzek bir grafikerin uydurduğu şeyler, The Economist’in kapağı gibi bir şey! Şimdi isterseniz, bunun üzerine, Mayhem’in “Ordo Ab Chao” albümünden  Wall Of Water”ı Youtube’dan dinleyebilirsiniz. Şarkı sözleri yaklaşık şöyle: “Gökyüzünü taşıyan sütunlar parçalanıyor. / Güneş ay ve yıldızlar kozmoza savruluyor. / Dünyanın battığı yere doğru akıyor nehirler ve fırtınalar kopuyor okyanuslarda. / Bir yanda sel, öte yanda yangınlar / Su ateşi söndürür. / Kuzey ve güney kutupları yer değiştirir usulca. / Bu büyük değişime karşı her canlı çığlık çığlığa / Çığlık atsa da dünya değişim gerçekleşir. / Ve dünya kendi yoluna devam eder dönerek. / Gökle yerin savaşıdır bu. / Işık, sonra karanlık, sonra yine ışık. / Biz kiracısıyız dünyanın. / Harika bir yerde yaşıyorduk. / Dağlar, ovalar, göller, püsküren volkanlar, vadilerde ırmaklar ve suya hasret çöller. / Buz gibi sular ve başımızda bulutlar. / Kaynayan deniz, yere batan adalar ve can çekişen kıtalar. /  Bir Tufana, Tsunamiye dönüşen dev dalgalar, / İnsanlığı yok etmeye geliyor. / Buz kesiyor dünya, kasırgalar insan eliyle yapılan ne varsa yerle bir ediyor. / Yüksek teknoloji devleri çaresiz. /  Suyun süpürdüğü dünyada, geriye kalan ise bir uygarlığın çöplüklerinin fosilleri.” Neyse, bugünlük de bu kadar. “Hayat eve sığar” biliyorsunuz. Aşı olsanız da maske, mesafe, kolonyaya dikkat! Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 744 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar