İbrahim Karagül
Batı, İslam'la savaşı kaybetti
İslam ve terör, radikal İslam, Siyasal İslam, İslam tehdidi, medeniyetler çatışması, Batı'nın hayat tarzına tehdit, İslam'ın meydan okuyuşu, küresel terörle mücadele, Amerikan İslamı, Ilımlı İslam, Büyük Ortadoğu Projesi, Siyasal İslam'ın iflası, El Kaide ve daha niceleri...
Soğuk Savaş daha sona ermeden, iki kutuplu dünya sistemi dağılmadan İslam ve tehdit eşleştirmesini yapanlar, Müslümanları Batı'nın küresel hakimiyetine karşı yakın tehdit ilan edenler, İslam'ı ve Müslümanları tıpkı Sovyetler gibi, kontrol altına alabilmek için seferberlik başlatanlar, entelektüel terörizmi hepimize kanıksatanlar, algılarımızı yönetenler, güvenlik stratejilerini bu yeni tehdide karşı yeniden şekillendirenler, bu strateji uğruna ülkeler işgal edip iç savaşlar çıkaranlar, terör örgütlerini kullananlar şimdilerde ne düşünüyor...
Soğuk Savaş döneminde Müslüman ortak kuşaktaki her ülkeyi seküler yapılar olarak dizayn ederken şimdi bu yapılar silinip giderken İslam'a mı yatırıp yapmaya başladılar? Batı, artık İslam'la ittifak mı kuracak, iyi mi geçinecek, barışacak mı? Bölgesel ve küresel çıkarlarını bu yeni ve yükselen dalga ile mi güvence altına alacak? Batı, artık Müslümanlığı, İslam'ı mı kullanıyor?
Bu konuların dikkatli ve serin kanlı biçimde tartışılması, Türkiye ve bölgenin entelektüel birikiminin bu yeni tartışmaya yönlendirilmesi gerekiyor. Çünkü onların bu bölgedeki geleceği kadar, bizim coğrafyamızın geleceği de bu tartışmaya ayarlı. Yirmi yılı aşkın bir süredir, muhafazakarından liberaline herkes, İslam eksenli tartışmaları Batı'dan yönlendirilen entelektüel dalgaya bağımlı tartıştı.
Ama bu seferki tartışma yerli bakışla, durduğumuz yerden dünyaya bakarak yapılmalı. Kendi pozisyonumuzu kendi perspektifimizle görüp kendi cümlelerimizle tartışmalıyız. "İslam'ın kanlı sınırları"ndan "İslam kendi içinde çatışacak" tezlerine kadar, bütün denemeleri çaresizlik içinde seyredenlerin sözlerini açıkça söyleme, seslerini yükseltme zamanı artık.
"Arap Baharı" denilen dalga, Batı'nın bu coğrafyaya yeniden biçim verme stratejisi gibi algılanıyor. İlk bakışta öyle görünebilir, şu an itibariyle dalgayı yönetme konusunda bir adım önde olabilirler ancak bölgenin yarınını yönetme konusunda sanıldığı kadar şanslı olmayacaklarını hep birlikte göreceğiz.
Her ne kadar, ömrünü tamamlamış Soğuk Savaş artığı seküler rejimleri gidişini alkışlıyor görünseler, yeni siyasal yapıların İslamcılar tarafından şekillenmesini kanıksamış görünseler hatta onlara destek verseler de, zamanla bu ittifak ilişkisinin kolay yönetilebilir bir şey olmadığını anlayacaklardır.
Bu yüzden, şu an için başka da bir seçenekleri yok. Yine bu yüzden, isteseler de istemeseler de yeni iktidar kadrolarıyla iyi geçinmek zorundalar. Ama onları yönetmeye kalkıştıklarında ciddi bir dirençle karşılaşacaklarını şimdiden söyleyelim. Tunus'ta başlayıp devam eden dalganın ilk aşamasında bir ittifak kendini gösteriyor. Bir sonraki dalga çok daha keskin olacak ve işte o zaman tarihin akışının, güç haritasının değiştiğini farkedeceğiz.
Tunus'ta Nahda'nın seçimi kazanması bir örnek... Hemen her ülkede aynı örnekler yaşanacak. Yıllardır burada ifade ettiğimiz; Sudan'dan Suriye'ye kadar Müslüman Kardeşler Kuşağı' gerçeği her geçen gün daha da belirginleşecek. Bunun Asya, Güney Asya aşamaları da var. Endonezya'dan Pakistan'a kadar bir yenilenme, değişim dalgası kendini gösterecektir.
Batı'nın İslam'la savaşı, onu kontrol altına alma stratejisi bizce başarısızlığa uğradı. Seküler rejimlerin yenileme başarısını gösterememeleri, savaştıkları kimliklerin kontrol ettikleri ülkeleri yönetmeye başlaması bunun göstergesi. "Sovyetler'i nasıl yendiysek İslam'ı da yenmeyi başaracağız" diyenler bu sözleri on beş yirmi yıl önce söylemişti. Ama zaman bitti ve bu sözler anlamsızlaştı.
Küresel ekonomik krizin siyasal krize, güç kaymalarına, jeopolitik çözülmeye yol açtığını göreceğiz. Ortadoğu sokaklarındaki öfkenin çok yakında Amerika ve Avrupa şehirlerini de kapladığını göreceğiz. Kendi içine kapanan, derin sorunlarıyla yüzleşen, konforu bozulan, bir süre sonra birbiriyle hesaplaşmaya başlayanların bu coğrafyada denetim sağlamaları mümkün olmayacak.
Onların İslam'la hesaplaşması bitti. Çok kan aktı, yüzbinlerce insan öldü, ülkeler harap oldu ama kaybettiler. Bundan sonra kaybedişlere tanık olacağız. İslam'ı ehlileştirme, Müslümanları dize getirme dönemi sona erdi. Ya barış içinde yaşayacaklar ya da bu coğrafyadan çekip gidecekler...
yenişafak