Selâhaddin Çakırgil
Bazı ölümler ‘insan onuru’ konusudur; bazıları da sadece istatistik!
B. Amerika’nın Dallas şehrinde, Afrika kökenli eski kölelerin, ‘kunta kinte’lerin torunları olan ve ‘Afrikaner’ diye anılan siyahîlere polisin huşûnetini, zulmünü protesto için yapılan bir gösteri sona ererken, açılan ateşle 5 polis öldürülmüş, 7’si de ağır şekilde yaralanmış..
Bereket ki; kaatil, ‘müslüman’ ismi taşıyan birisi çıkmamış.. Amerikalı bir eski siyahî asker.. Afganistan’da da bulunmuş.. Ve öldürülmeden önce, ‘Bütün beyazları öldürmek istiyorum..’ dediği Amerikan resmî makamlarınca açıklandığına göre, bir histeri nöbeti içinde hareket eden birisi.. Afganistan’da, kimbilir nasıl bir cinayet mekanizmasına dönüşmüştü.
***
Şimdi, konuyla ilgili haberler, neredeyse bütün dünya ağlatılacak şekilde sunuluyor, sadece Amerikalıları ilgilendiren bir ‘büyük felaket’ (!) olarak değil.. Ama Amerikan polisinin, son bir yılda, silahlı bile olmadıkları anlaşılan siyahîlerden 500’den fazla insanı katlettiği ve ‘Amerikan adaleti’nin, o güvenlik güçlerinin suçlanamayacağına karar verdiği, hatırlanmayacak bile..
İslam ve müslümanlar konusundaki küstah açıklamalarıyla sivrilerek Cumhuriyetçi Parti’den Başkan adayı olan Donald Trump ise bu saldırıyı, ‘Bütün ülkeye yapılan bir saldırı’ olarak niteliyor. Amerikan medyası ise hemen, ‘iç-savaş’ için kullanılan ‘Civil war / sivil savaş’ ihtimalini manşetlere çekmiş..
Amaniiin, canları ne kadar da tatlı..
Kendilerinin yüreklendirdiği ve hattâ donattığı bir takım silahlı örgütlerin kalkışmalarıyla nice ‘iç-savaş’ları hazırlayan, tahrik eden Amerikan emperyalizmi, kendilerinin 5 polisi öldürülünce, iç-savaş korkularına kapılmış..
***
İkinci Dünya Savaşı sonunda atom bombası kullanan ve ardından, Vietnam’da ve Filistin’de (İsrail görüntüsüyle) işlediği korkunç cinayetler, Ortadoğu coğrafyasında, Afrika ve Latin Amerika’da nice savaş ve karışıklıkları; kezâ, Saddam’a 1980-88 arasındaki İran-Irak Savaşı’nı yaptıran USA emperyalizmi; bütünüyle kendi iç güvenlik zaaflarının eseri olan 11 Eylûl 2001 Saldırıları’ndan sonra ise faturayı bütün dünyaya ödetmeye çalışarak.. Öylesine cinayetler işledi ki, sonunda da, Saddam’ın Kuveyt’i işgaline hiddetlenip, 1991 ve 2003’deki iki merhaleli savaşlar sonunda, Saddam’ı idâm etmeye kadar varan süreç..
***
USA emperyalizmi, kendisini hâlâ da, dünyanın jandarması ve dünya barışının sorumlusu gibi gösteriyor ve bütün dünyanın kendisine teslim olmasını şart koşuyor.
11 Eylûl 2001 Saldırıları’ndan sonra ise, Afganistan’a yönelik hayalî suçlamalarla füzeler ve bombardımanlarla ezdiği ve sonunda da askerî işgalle taçlandırdığı ve 100 binlerce sivil insanı ve sonra, Irak’a saldırıp, 1 milyonu aşkın insanı katletmesi..
Filistin’de onbinlerin öldürülmesine göz yumması ise zaten 70 yıllık bir rutin işlem!
Bütün bunlar önemli değil..
Irak’a karşı 2003 Savaşı’nın, o zamanki Amerikan Başkanı Bush’a, o günlerin İng. Başbakanı Tony Blair tarafından sunulan düzmece belgelerle yaptırıldığı, şimdi bizzat Blair tarafından i’tiraf ediliyor. İ’tiraf etti ya, ne büyük erdem! Önemli olan bu..
Pekiy; milyonlarca insan mı, eriyip-gitmiş.. ‘Savaştır, olur o kadar!’
***
İstanbul Havaalanı’nda geçen hafta gerçekleşen terör saldırısıyla dünya yine de biraz ilgilendi ama Ramazan Bayramı arefesinde, Bağdat’ta, bir pazar yerinde DAİŞ tarafından ve İslamî bir eylemmiş gibi gururla üstlenilen saldırıda ölen 295 sivil insan kimseyi ilgilendirmedi.
Irak’taki bu patlamalar yıllardır devam ediyor. Dün de bir türbe daha havaya uçuruldu ve içindeki 50 kişi katledildi. Bütün o korkunç cinayetlerin asıl suçlusu da, USA emperyalizmi..
Ama boşverin siz, Amerika’da öldürülen 5 polis için gözyaşı dökmek hepsine bedeldir. Onlara ağlarsanız, ‘insan onuru’nu anlamış olursunuz; öteki milyonların ölümü, sadece istatistik konusudur.
stargazete