Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

“Bildiğimi bilseydiniz!..”

Ahir zaman Peygamberi Hz. Muhammed (as) öyle buyurdu: “Bildiğimi bilseydiniz, çok ağlar az gülerdiniz”..

Evet dünya bir oyun ve eğlence yeri değil, imtihan mekanıdır. Boşa geçirecek bir saniyemiz bile yok aslında bu dünyada. Oysa “gâlû belâ” zamanında biz “refah” ve “neşe”yi değil, “hüzn”ü ve “çile”yi seçmiştik. Yani, söz vermiştik, “Mütrefin”lerden ve “keyf” peşinde koşmayacak, “Hedonist”lerden olmayacaktık! Ama olmadı işte. Dünyanın malına, mülküne, parasına, makamına, eğlencesine tamah ettik!

Evet, biz “Ahir zaman” Peygamberinin ümmetiyiz. Fitne zamanıdır. Gelecek günler, geçen günleri aratacak. Allah’ın ipine sımsıkı tutunanlar, iyi şeyler yapanlar, sabredenler ve sabrı tavsiye edenler müstesna! Biz, sabredenlerden, şükredenlerden, direnenlerden olacağız inşallah!

İnsanlara boş umutlar vermeyelim. Onları zor günlere hazır olmaya çağıralım. Madden ve manen kendilerini zor günlere hazırlasınlar.

2025’e kadar rahat yok. Zaman zaman şartlar kısmen iyileşebilir, birileri bir başkasına göre daha az zarar görebilir. Ama genel gidişat; Allah bilir, çok da iç açıcı olmayacak. Biz bütün ihtimallere karşı havf ile reca (korku ile umut) arasında bir yerde duralım ve hiçbir zaman Allah’tan umudumuzu kesmeyelim.

Hep söylüyorum, yine söyleyeceğim: Ecelinizden önce ya da sonra ölmeyeceksiniz. Rızgınızdan az ya da çok yemeyeceksiniz, kaderinizden başka bir kader de yok ve hiç kimse bunu değiştiremez, ne giden ve ne de gelen! Sonuçta herkes yaptığının karşılığını görecek, misgal ve zerre kadar iyilik ya da kötülük yaptı ise, kitapta yazıldığı gibi eksiksiz olarak.

Kahinlere inanmayın, gaybı kimse bilmez, Allah’ın bildirdiklerinden başka. Kurtarıcı beklemeyin, “herkes için ancak yaptığının karşılığı vardır”..

“Ahir zaman”a ilişkin Peygamberlerin ikazlarının birçoğu gerçekleşti. İçinde yaşadığımız zaman hiçbir anlamda tekin bir zaman değil. 1000 yılda bir olan kozmik zamanın içinden geçiyoruz ve bu süreç 2025’e kadar sürecek. Daha fazla deprem, daha fazla kıtlık, daha fazla hastalık ve açlık, su baskınları, hortumlar, şimşekler.. Su baskınları, insanların ve hayvanların batıdan doğuya, kuzeyden güneye göre göçlerini göreceğiz. Sahiller boşalacak. Çöller yeşerecek, yeşil vadiler bozkırlara dönecek. Manyetik kutup yer ve yön değiştiriyor. Artı kutup eksi, eksi kutup artı olacak. Bunun insan davranışları üzerindeki etkileri, insanları iktisadi, siyasi, toplumsal davranışları bu kozmik çağdan çok etkilenecek. Birileri bu süreci kendi planları için değerlendirmeye çalışacak ki, bu yapay zeka, korona, chip, alçak irtifa uyduları, aşı çalışmaları, insanımsı robotlar, hepsi bu planın bir parçası.

Büyük fotoğrafı görmeden olanları anlamamız mümkün değil. İnsanlık sayısal olarak tarihin en büyük tehlikelerinden biri ile karşı karşıya..

Bakın, bu iş, tek başına iktidarlar ve uluslararası örgütler eli ile çözülemez. Her topluluk layık olduğu gibi idare olunacak. Biz kendimizi değiştirmedikçe, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek. O zaman hesablarımızı yeniden gözden geçirmemiz gerek.

Geleceğin sürprizlerine hazır olalım. Her şey mümkün. Evdeki hesaplar çarşıya uymayabilir. Değişen şartlar karşısında ayakta kalmayı becerecek bir performans ve fleksibiliteye sahip olmayanlar tasfiye olacaklar. İnsanın tanımı değişecek. Değişen ilim ve teknoloji, siyaset ve ekonomi değil, her şey, din ve ahlak algısı değişecek. Papalığın sonu mesela. Kutsal mekanlar üzerinde din temelli savaşlar ve şiddet olayları mümkün. Rusya, ABD, İngiltere, Fransa, Mezopotamya, İsrail, Arap Yarımadası, Mısır, Çin ve Hindistan, Latin Amerika’da, Afrika’da siyasi bunalımlar, darbeler, toplumsal olaylar, suikastlar yaşanabilir, skandallar patlayabilir.. Bunlar yaşanmazsa sürpriz olur. Çünkü bulanık suda balık avlamak isteyenler çok olur. Bu krizi fırsata çevirmek isteyenler de öyle.

Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde buğday hasatı mayıs aylarında yapılırken, Marmara ve İç Anadolu bölgelerinde ise haziran-temmuz aylarında oluyor. Yurdun büyük bir bölümünde yağışlar devam ediyor. Hasad mevsimindeki bu yağmurlar da hayra alamet değil.

Bazı ilim adamları, alçak irtifa uyguları ve 5G’lerin yeryüzündeki ve atmosferdeki radyasyon ve manyetik fırtınalara sebeb olacağını söylüyorlar. Bu da bütün canlıların hayatını etkileyecek.

Türkiye’de de kullanılan Bayer’in ürettiği tarım kimyasalı Roundup’ın kanserojen olduğu açıklandı dün. Daha doğrusu Amerikalı çiftçilerin bu iddia ile açtıkları dava devam ederken Bayer ABD’de bu ürünü kullanan çiftçilerin yüzde 30’luk kısmına 15 milyar dolar tazminat ödemeyi kabul etti. Bakalım bizimkiler ne yapacak?. Bir çiftlik sahibi ile konuştum buna benzer birçok sorunlu ithal ve yerli ürün olduğunu söyledi. Ne yazık ki, ne “Milli” bir Maarif ve ne de “Milli” bir tarım geliştirebildik. Sonuç da ortada. Bakalım bu konuda bakanlık, meslek odaları, üniversiteler ve kooperatifler nasıl bir yol izleyecekler, göreceğiz. Ha! Unutmadan bürokratların önemli bir kısmı bu firmaların tanıtım katoloğundaki bilgilerden daha fazla bilgiye sahip olmayabilir. Tanınmış hocaların bir kısmı da muhtemelen bu firmaların danışmanıdır. Sağlıkta ya da 5G konusunda da durum farklı değil. Selâm ve dua ile. 

Bu yazı toplam 1085 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar