Abdurrahman Dilipak
Bir araştırmanın sonuçları üzerine
Dün kaldığımız yerden devam edelim. Bayram vesilesi ile bu konu üzerinde bir kez daha düşünmemiz gerek. Bu arada ilahiyatçıların, diyanetçilerin çok daha dikkatli olmaları gerek. Şu TV’lerdeki dini programlara bir çekidüzen vermemiz gerek. Dindarların ve dini hizmetlerde görevli personel ve ilahiyatçıların, din temelli, Müslümanlar arası tartışmalardan kaçınmaları gerekir. Din tartışma alanı değildir..
Tek başına başörtüsü ya da sakal dindarlığın göstergesi değil.
Din ile kültür aynı şey değil. Din ile gelenek aynı şey değil. Kültür dediğiniz şeyde, gelenekte, insanları dine yaklaştıran güzel ameller de olabilir, bu işi bir şova da dönüştürebilir..
Bu konuda, gelecek yıllar için Ramazan programlarının da yeniden gözden geçirilmesi gerek..
1990’larda, FETÖ belası başımıza sarılırken, “Bu Din Benim Dinim Değil” isimli kitabımda yazmıştım. Bunlar bizi atomize etmeye çalışıyorlar. Sonra bizi birbirimize karşı kışkırtacaklar ve nötralize edecekler. Son halka Agnostizm. Sanki 3. merhalenin eşiğindeyiz.
Bu zaafı gördükten sonra topyekûn saldıracaklar. Korkarım Şii, Sufi, Selefi ayrışmasını, çatışmasını körükleyecekler. Böyle giderse, yeniden “Ilımlı İslam” senaryosu ile birlikte “Amerikano Mehdi” fitnesini örgütleyebiliyorlar.
Söz konusu araştırmanın ilginç sonuçlarından biri de, dinle ilişkinin en yoğun olduğu alan dua. Yurttaşların % 75’i dua ediyor, % 10’u ara ara, hiç dua etmeyen sadece % 6, kararsız % 4.
“Eş seçiminde din çok önemli” diyen % 51. Bunlar namaz kılmasa da, öyle anlaşılıyor ki, dini kültürel bir kimlik ve aidiyet görüyorlar. “Kısmen önemli” diyen % 24, “önemli değil” diyen % 20, kararsız % 5. “Eşinin kendi kadar dindar olmasını isteyen” % 30, daha dindar olmasını isteyen % 45, kendinden daha az dindar olmasını isteyen % 15, kararsız % 10. Öyle anlaşılıyor ki, dini daha çok bir iffet sorunu olarak görüyorlar aynı zamanda.
Selamlarken “Selamunaykum” diyen % 41, “Merhaba-Günaydın” diyen % 24, “Naber” % 30, % 5 kararsız..
Oy vereceği adayın dindar olmasına önem veren % 51. Bu da çok önemli. Toplumun şuuraltında din olumlu, güven verici, dürüstlükle ilgili bir imaja sahip. “Kısmen önemli” gören % 24, önemsiz gören % 20, görüş yok: % 5. Sanırım bunlar CHP’ye oy veren laikçi kesim ve HDP’liler..
İlginç bir soru sormuşlar: “Halife ister misiniz” diye, “evet” diyenler % 54. Bu arada; çok yüksek, dini hassasiyeti belli bir düzeyde olan herkes “Hilafet”e evet diyor.. Hilafeti, “İslam Birliği” olarak görüyor. Son tahlilde bu konuyu bir aidiyet konusu olarak görüyor, ülke ve toplumun geleceğini din birliğinde görüyor.. “Hayır” diye % 40. Bu CHP ve HDP, seküler-laik ve Marksistlerin toplamı, kararsız % 6.
Sonuçta dinin genişleme alanı için umut verici bir sonuç: Günahta pişmanlık oranı % 90. “Günah” kavramı var ve bu konuda pişmanlık yaşıyorlar.. “Hayır” diyenler, pişmanlık duymayanlar % 2. Bu konuda cevap vermek istemeyenler % 8.
“Gusül abdesti alır mısınız” diye sormuşlar. ”Evet” diyenlerin oranı % 65, ara sıra “gusül” alanlar % 17, bilmeyen-almayan % 13, görüşü yok % 5. Durum bu.
Buradan çıkan sonuç Kur’anî çerçevede “Müslim” denilebilecek insan sayısı ülkemizde % 50 civarında.. % 30 kadar Deist var. Yani bir dine değil, ama tanrısal bir gücün varlığına inanıyor. % 10’u ise herhangi bir dine inanmıyor. Yani Ateist. % 10’u ise Agnostik.. Yani, bu işleri bilinemeyeceğine inanıyor, bu konuda bir görüşü yok, bilmiyor. Bu kamuoyu araştırmasının gerçeği ne kadar yansıttığını bilmiyorum. O zaman başka kuruluşların da bu alanda daha kapsamlı çalışmalar yapması gerekiyor.
Biz ülke içinde kendi sorunumuzu çözüp, diğer kardeşlerimize örnek olmak ve sorunlarının çözümüne gayret göstermemiz gerek..
Ben hiçbir zaman umutsuz olmadım. “Karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın olduğu zamandır.. Gerçek artık bütün çıplaklığı ile ortada. İnşallah bu saatten sonra herkes daha dikkatli olacaktır..
Çocuklarımızı İmam Hatib’e göndermekle bitmiyor bu iş. Kızlarımızın başını örtmesiyle bitmiyor.. Başörtülülerin yüzde kaçı namaz kılıyor biliyor musunuz?
Artık internet var. Kimsenin bir yere gitmesi gerekmiyor, her şey evinizde. Bu gerçekten kaçmak da öyle kolay değil. Kaçmak yerine bu nesneyi, doğru yönde, iyi bir şekilde kullanmak gerek.. Gençlerin kendi kendilerine sahip çıkmaları gerek. Kendi aralarında okuma grupları, arkadaş grupları oluşturmalılar. Arkadaşlarına sahip çıkmalılar.. Bu iş “kendini kurtaran kaptan” şeklinde olmaz.. Hepimizin birbirine yardım etmesi gerek.. Yaratılış gayemize uygun yaşamalıyız. Yoksa varacağımız yer ateş çukurundan başka bir yer olmaz. Çok fazla sekülerleştik, ruhaniyetimizi, yaratılış gayemizi unuttuk. Din, sanki, ideolojik, politik, dünyevi hedeflerimizin aracı oldu. Oysa tersi olması gerekirdi.
Bu durumda hepimize büyük görevler düşüyor.. Bakın cehennemin ateşi Esed’in ateşinden daha yakıcıdır.. Afrika’daki kardeşlerimizin ekmeğe ihtiyacı var. Açlıktan bedenleri perişan.. Çevremizdeki insanların ise akıl ve kalpleri iman zaafından kurumak üzere.
Söyleyecek tek söz var: Ey iman edenler, iman ediniz! Kendi aramızdaki tartışmaları, kavgaları bir kenara bırakalım. “Müslümanları İslam’a davet etmek”ten yorulmadınız mı? Din’i Allah’a has kılalım, din büyüklerini ilah ve Rab edinmekten vazgeçelim de insanları Allah’a, resulüne ve kitaba çağıralım. Gerçeklerle yüzleşelim, üstünü örtmeyelim. Kol kırılıp yen içinde kalmasın, sonra kangren olur. Şeytan ve şeytanın yardımcıları ellerinden geleni arkalarına koymayacaklar. Bu konu ile ilgili yapacaklarımızı öteleyip, ertelemeyelim. Birbirimizi suçlamak yerine, karanlığa küfretmeyi bırakıp kalkıp Allah rızası için bir mum yakalım.
Bir bayram günü, ağzınızın tadını kaçırdığım için özür dilerim. “Ağzımızın tadını kaçıran ölümü sıkça anmak” gibi bir durum bu. Yüz yüze olduğumuz gerçek, belki bedenimizin değil, ama maneviyatımızın ölümü anlamına gelebilecek bir durumdur. Ve böyle bir zamanda bu acı gerçeğe parmak basmak istedim. Selam ve dua ile..
yeniakit