Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

‘Bir kavme olan kininiz, sizi adâletsizliğe sevk etmesin!’(*)

(*)(Mâide, 8)

Önce şu hususu hatırlayalım: Dün milyonlarca müslümanın hançeresinden yükselen ‘Allah’u Ekber!’ nidâsından başka silah kullanılmadığı büyük ‘qıyâm’ sonucu, Şah Pehlevî’nin İran’dan kaçtığı 5 Ocak 1979 tarihinin 39. Yıldönümü idi.

***

İran’da son günlerde patlak veren büyük sosyal çalkantılar üzerine bu sütunda ‘İran nasıl bir yol kavşağında?’ başlığıyla 1 Ocak günü yayınlanan yazı üzerine pek çok mesaj ulaştı. Bazıları, konuyu anlamaya yönelik idi; çoğunda ise eleştiriyi hakaret seviyesine indiren ifadeler..

O yazıda, İran rejimi sorumlularının hele de dış siyasette yaptığı ve dünya Müslümanlarını kendisinden uzaklaştıran büyük yanlışlarından dolayı kendilerini hesaba çekmeye davet eden eleştiriler de vardı, halbuki..

***

Böyleyken, karşılaşılan o sıkıntıları sevinçle karşılamanın ve bir rejimin yöneticilerinin hatalarını ‘Ohh olsun!’ dercesine bütün bir İran halkına mal edip, sonra da, onlara başka bir yanlışlıkla karşılık vermeye kalkışmanın bir mantığı var mıdır? Hele de, âniden patlak verişiyle İran rejimini gafil avlayan bu gösterilerin başını kimin çektiği bile belli değilken..

Sahneye ‘kurtarıcı’ olarak Amerika, Rusya, İsrail gibi güçlerin çıkıp, Suûdî ile onun manyetik çekim alanındaki diğer arap rejimlerinin de büyük umutlara kapılması ve USA emperyalizminin çılgın şefi Trump’ın göstericileri, ‘Uygun zamanda yanınızda olacağız..’ diye umutlandırması, bir şeyler anlatmıyor mu?

***

Umulur ki, İran rejimi de, kendisini hesaba çeker ve özellikle yeni nesillerini kazanabilmek için, sadece resmî eğitimin yeterli olamayacağını anlar. Bu arada, bazı çevrelerin, bu gibi hadiselere katılan herkesi ‘Allah’a isyan’ etmiş gibi nitelemelerinin yersizliği de anlaşılır, inşaallah..

 

 

NOT:

1- İran’daki son gelişmeler üzerine, bugün öğleden sonra 14.00’de ‘İslamî Araştırmalar Vakfı’ (İSAV)’ın Fatih’te, Dülgerzâde Camii’nin arkasındaki merkezinde; ve, 17.00’den itibaren de yine Fatih’te İnkılab Yayınevi’nde sohbet edeceğiz; inşaallah..

2- ‘Uyuşturucu’ satıcılarına hınç beslemeyi anlamak zor değil.. Çünkü, çünkü bu ibtilâ, sadece bugünkü değil, gelecek nesillerin genetik yapısını da bozmakta.. Ama bir İçişleri Bakanı, emrindeki polis gücüne, nasıl, ‘Uyuşturucu madde satıcılarını yakaladığınızda, ayaklarını kırmazsanız vazifenizi yerine getirmemiş olursunuz’ diyebilir? Bunun, o mücadeledeki kararlılığı göstermekle bir ilgisi olamaz. ‘Uyuşturucu satıcı zanlısı’yakalandığında, ona ceza vermek sadece yargının yetkisindedir. ‘Uyuşturucu sattıkları’belirlenenler yakalandıktan sonra polisler onların ayaklarını niçin kırsın? Ayrıca, ‘uyuşturucu sattığı’ zannıyla yakaladıklarının ayaklarını kırdıktan sonra, öyle bir şey olmadığı ortaya çıkarsa, n’olacak?

İçişleri Bakanı polisleri galeyana getirip, ‘Suçu benim üzerime atın..’ demekle, kimse, o kanunsuz emri yerine getirmenin sorumluluğundan kurtulamaz. Polisler, bu sözlere kanıp da sakın, zanlılara veya şüphelilere, bedenî- fizikî- lafzî veya psikolojik işkence ve zararlar vermeye kalkışmasınlar.

Onlara verilecek kanunî ceza yetersiz ise yeni kanunî düzenlemeler yapılır- yapılmalıdır.

3- Diyanet İşl. Başkanlığı, küçük yaşta evlilikler için cevaz vermekle itham olunuyor.

Bu yolda, Diyanet adına TRT-Haber’de 3 Ocak günü açıklama yapan Diyanet Başkan Yard. Huriye Martı isimli bir prof. hanımefendi, o iddiayı reddederken, kızların bulûğ çağına 9 yaşında girdiklerini ifade etmekle, -bulûğ çağına gelmenin, o yaşta evlenilmesi mânâsına gelmediğini de söylese bile- konunun aslını zımnen kabul etmiş ve o yola bir ‘yeşil ışık’ da yakıyordu.

Halbuki, bulûğa ermek, biyolojik değişimleri ifade eder. Henüz oyun çağını atlatamamış ve de, ‘fârık-ı mümeyyiz’ (neyin iyi veya kötü olduğunu ayırt edebilecek) bir yaş seviyesine gelmemiş bir kız çocuğunun, iradî bir sorumluluğun altına girmesini gerektiren bir nikah akdinin tarafı olabileceğini -zımnen de olsa- ifade etmenin mantığı nedir, Allah aşkına!

Diyanet, bu konuda, dün Fatih Camii’nde okunan Cuma Hutbesini yayınlasa yeter..

stargazete

Bu yazı toplam 894 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar