Mehmet GÖKTAŞ
Bir sabah uyandığınızda…
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz, Mekke'de arkadaşlarıyla birlikte sohbet etmektedir. Müşriklerin ileri gelenlerinden Husayn onlara doğru gelmektedir. Belli ki hakaret edecek, kötü şeyler söyleyecektir.
Husayn'ın oğlu İmran bin Husayn da Müslümandır ve o esnada Rasûlullah'ın yanındadır. Yanındakiler onun babasına karşı nefret ifadesini yüzünden okumaktadır.
Beklenen olur, Husayn Rasûlullah'a kaba ve cahilce ithamlarda bulunur. Efendimiz (s.a.v) ise kendisine yakışanı yapar, ona sakince sorular yöneltir, tebliğde bulunur, elhamdülillah Husayn oracıkta Müslüman olur.
Bu arada müthiş bir şey olur, biraz önce babasını nefretle izlemekte olan İmran, aniden yerinden fırlar, yüzü birden değişiverir ve babasına sarılır, ellerini ayaklarını öper de öper…
Değişimden söz etmek istiyorum.
Sanki bir sabah uyandığımızda her şeyin baştan sona değişeceğini, bireysel hayatımızda artık her şeyin bambaşka olacağı ümidine kapıldığımız olur.
Çoğumuz ömrümüzün belirli dönemlerini bekleriz değişim için;
“Hele bir mezun olayım, hele bir askerliği yapayım, hele bir işe gireyim, hele bir evleneyim, hele bir emekliye ayrılayım…” bu şekilde erteler dururuz değişim düşüncemizi.
Sizin ruhunuzda, kalbinizde ve beyninizde müspet yönde hiçbir değişiklik yapmayan bu gibi toplumsal olayların, sezonların, dört beş yılda bir yapılan seçimlerin size hiçbir faydası yoktur, siz yine aynı siz olarak kalıyorsanız boşuna avunmayın bunlarla.
Şu husus unutulmamalıdır ki, her bir ferdin kendi iradesiyle, kendi şahsında gerçekleştireceği değişimler gerçek değişimdir ve önemlidir.
Bir sabah uyandığınızda sevdiklerinizde, nefret ettiklerinizde, kendisinden kaçtığınız şeylerde ve uğrunda koşuşturduklarınızda bir değişiklik varsa ve bunu kendi iradenizle belirlemişseniz bu bir değişimdir.
Hayatınız boyunca başkalarını çekiştirmek sizin için büyük bir zevk iken, başkalarının gıybetlerini yaparak onları küçük düşürmek ve böylece kendinizin yüceldiğini zannetmek sizin için bir hayat tarzı iken…
Bir sabah uyandığınızda gıybetin çok büyük bir düşüklük olduğunu fark edebiliyor musunuz, ölmüş kardeşinizin etini yemek olduğunu kabullenebiliyor musunuz?
Bir sabah uyandığınızda imanınızın farkına vararak İmran ve babası Husayn gibi birbirinize sarılarak elini ayağını öptüğünüzü düşünün?
İşte değişim budur! Birkaç metre kare fazla mal alabilmek için miras davası yüzünden mahkeme kapılarında ömrünüzü çürütüp dururken…
Bir sabah uyandığınızda dünya malına karşı içinizdeki duyguların tamamen değiştiğini, davanızdan vazgeçtiğinizi, hatta kendi malınızdan kardeşinize, davacınıza fazla fazla verdiğinizi düşünün…
Hatırlayın, tek övünçleri yağmacılık, baskın ve gasp olan, dünya malı için birbirlerini boğazlayan Araplar, aradan geçen kısa bir müddet sonra, kendi şehirlerine hicret eden hiç tanımadıkları insanlara hurmalıklarını, koyunlarını, develerini bölüp vermişlerdi.
Şu ana kadar cimri bir hayat sürüp gelmişken, hiç kimse sizden bir hayır görmemişken…
Bir sabah uyandığınızda cömertlik damarlarınızın açıldığını, elde etmek için uğruna ömrünüzü verdiğiniz şeyleri başka insanlara vermek için sabırsızlandığınızı düşünün…
İşte değişim budur. Ve bu fırsat her Allah’ın günü önümüzde durmaktadır.