Selâhaddin Çakırgil
’Bir saldırı olursa, NATO, 48 saatte Türkiye‘de’ymiş..‘..
’Bir saldırı olursa, NATO, 48 saatte Türkiye‘de’ymiş..‘ (‘Ba’d-el‘kharâb-el’Basra.. /Basra harâb oldu
NOT: Yazının başlığı NATO’dan bir beklenti olduğu mânâsında değil; bir şey beklemenin taa temelden abesliği mânâsında anlaşılmalıdır..)
2. Dünya Savaşı sonrasında Stalin Sovyetlerleri’nin kendi ideolojik dikkatlerini kullanarak dünya komunizmini, komunizmin dünya hakimiyetini sağlamak yolunda yaptığı hamleler sonu Doğu Avrupa ve Balkanlar’ı yutmasını takiben; başta Birleşik Amerika olmak üzere Batı hristiyanlığının özü ve kapitalist emperyalizmin öncüsü sayılan devletler eliyle NATO’nun kurulması ve o yıllarda, sıranın Türkiye’ye de gelmekte olduğu korkusuyla Türkiye’nin bir kurtarıcı olarak gördüğü NATO’ya üyeliği belki anlaşılmaz değildi..
NATO üyeliği 25 yıl süreli idi ve andlaşma sona ermeden, üyelerden biri ya da bir kaçı artık NATO’da kalmak istemediğini 1 yıl önceden haber vermesi şartiyle belirtip ayrılabilirdi. Ayrılma bildirilmediği takdirde andlaşma süresiz olarak uzatılmış kabul edilirdi ve ayrılma imkanı da yine teotik olarak aynı prosedüre tâbi olarak var sayılırdı.
Ama, elbette teorik olarak.. Ama, pratikte böyle bir şey ancak güçlü olmaya bağlı idi.. Nitekim, Gen. Charles De Gaulle Fransası kendisine aid ilk atom bombası denemesini başarıyla gerçekleştirir gerçekleştirmez, evet, ancak o gücü kendinde bulduğu zaman NATO’nun -o da, sadece askerî kanadından- ayrıldığını açıklayabilmişti..
Türkiye’nin üyelikten çıkması 60 küsur yıldır hiç gündeme gelmedi. Bu, NATO’dan çok memnun oluşundan değil, elini verince kolunu da kaptırdığını anlamış olmasından dolayı idi..
*
Şimdi NATO bir konuda karar verse, Türkiye ordusunu o karar ve plana göre NATO’nun emrine vermek zorundadır.
Ama, Türkiye bir saldırı ve sıkıntılı durumla karşılaşırsa, o konuda en doğru savunma mekanizmasını kendisinin bileceği gibi bir inisiyatif kullanma durumu da yoktur. Çünkü herşeyi en iyi, USA ve NATO bilir.
Bu girizgâh mahiyetindeki bilgiyi niye mi tekrarlamak ihtiyacını hissettik?
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Rusya’nın Suriye Krizi’ne bodoslama girmesi ve NATO’nun tepkilerini de test etmek istercesine Türkiye hava sahasını da ısrarla bir kaç kez ihlal etmesi üzerine esip gürledi de, onun için..
NATO Genel Sekreteri İsveç’li Jens Stoltenberg, 8 Ekim gün, NATO Savunma Bakanları Toplantısı arasında Michael Fallon, USA Savunma Bakanı Ashton Carter ile birlikte yaptığı açıklamada „Müdahale kuvvetlerimizi güçlendirme planına yeşil ışık yaktık. Bu kuvvet mevcuttan iki kat fazla sayıda yani 40 bin askerden oluşacak. Bu müdahale kuvveti gereken ve ihtiyaç olan her bölgeye 48 saat içerisinde konuşlanabilecek“ diyordu.
Stoltenberg bu arada, Türkiye’yi över gibi yaparak, Türkiye ordususunun BNATO içinde Amerika’dan sonra ikinci büyük askeri güç olduğunu ve kendisini koruyabilecek bir imkana sahib olduğunu da belirtiyor ve „Türkiye yüzde 100 NATO güvenliği altında. Kaya gibi sağlam. Biz bu mesajı güçlü veriyoruz. Bizim sorumluluğumuz onun yanında olmak ve gerekli caydırıcılığı gösteriyoruz. Türkiye‘yi savunmaya kaya gibi sağlam şekilde bağlıyız.“ diyordu..
Nasıl?
Bugünkü sür’at asrında ve yüksek teknoloji çağında bir ülkeyi binlerce km menzilli balistik füzelerle veya sair konvansionel silahlarla yarım gün içinde bile küllüğe çevirme imkanı varken.. NATO’nun Türkiye’ye karşı sorumluluğunun boyutlarını gösteren bu açıklama pek çok şeyi de çok iyi açıklamaktadır.
Yani, NATO diyor ki, NATO’nun menfaatleri Türkiye’nin de menfaatidir; ama, Türkiye’nin NATO’dan ayrı bir menfaatinin olduğu düşünülemez bile, o halde tarif gereği yoktur; ve var diyorsa, o da kendi bileceği iştir..
Bu arada hatırlayalım, NATO, Ukrayna için oluşturulacak 13 bin kişilik NATO çevik gücü‘nün Rusya tehdidine karşı Türkiye‘ye kaydırabileceğini dünyaya duyurmuş, ama, Türkiye bu plana sıcak bakmadığını hissettirmişti..
NATO da o zaman sana sıcak bakmadığını ve senin için kendi asli hâkimiyet alanını tehlikeye atmıyacağını göstermek isteyecektir..
Nitekim, Amerikan ve diğer NATO uçakları Suriye üzerinde Rusya uçaklarının hareketini kontrol etmek ister gibi yapıp biraz uçunca, Rusya uçakları tarafından kovalanmış ve NATO uçaklarını o tehlikeli alandan geri çekmiştir.
Bu da, NATO ve Amerikan emperyalizminin, NATO’nun hâkimiyet alanı ve savunma planlarını nasıl anladığına güzel bir örnek oluşturmaktadır.
*
Dahası, mevcud NATO Andlaşması ve NATO Savunma Konseptleri açısından, Türkiye kendi göbeğini kendisi kesmek istese bile iradesini kullanamıyacaktır alanlarının ve menfaatlaerinin korunmasına göre belirlenecek savunma şekilleri çervesinde olacaktır.
Bu da, NATO yardımı denilen şeyin, ulaşsa bile‚ (Ba’d-el’kharâb-el’Basra.. /Basra harâb olduktan sonra..) deyimini hatırlatacak şekilde gerçekleşebileceğini göstermektedir.
*
Ahh, İranlı
serdâr /komutan, ahh!..
-İran medyasının deyimiyle- ’İran’ın sevgili serdârı’ Qaasem Suleymanî’nin Suriye’deki operasyonlarda başyardımcısı olan Serdâr Huseyn Hemedanî’nin 8 Ekim günü, Haleb civarındaki çarpışmalarda öldürüldüğü resmen açıklandı.
Bu, İran’ın bu zamana kadar Suriye’de kaybettiği çok sayıdaki asker kayıbları arasındaki en üst dereceli bir komutan.. Dün, İran medyasında onun İran- Irak Savaşı yıllarından beri İnkılab Muhafızları (Pasdar) Ordusu içindeki seçkin yerini sergileyen pekçok fotoğrafları yayınlandı. Hattâ o savaş cebhelerinde, şimdiki İnkılab Rehberi Seyyid Ali Khamaneî’nin yanı başında olduğu fotoğrafları da..
Ayrıca, İran Meclisi’nde yapılan konuşmalarda onun üstün niteliklerine de değinildi. Hele bunlardan birisi, Tahran m.vekili İsmail Kovserî yaptığı konuşmada, ’Serdar Hemedanî olmasaydı Şam, tekfirci- terörist güçlerin eline geçmişti..’ dedi.
Bilindği üzere İran siyasî çevrelerinin dilinde sadece IŞİD / DAİŞ değil, Esed rejimine, yarım asırlık Baas ideolojisi ve partisi diktatörlüğüne karşı olan bütün gruplar da tıpkı Rusya’nın nitelemesi gibi terörist’tir, ve ilaveten ’tekfirci’ (başka müslümanları kâfir olarak niteleyen kimse)’ler olarak nitelenmekte ve katlleri câiz ve vâcib bilinmekte..
Kovserî, dün yaptığı konuşmada, ’Serdar Hemedanî’nin yılmaz mücadele azmi sâyesinde Suriye’nin bir ’tekfirci’ler mezarlığına dönüştüğünü’ de ekliyordu.
*
dirilişpostası