Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bir şey olmaz, bir şey olsa da bir şey olmaz!

Giritliler böyle dermiş: Bir şey olmaz, bir şeyler olsa da bir şey olmaz!

Sonunda her şey olacağına varır. Tencere yuvarlanır kapağını bulur. Sonunda hayat devam ediyor. Evet, tamam, çalkantılı bir denizde yol alıyoruz, ama öte yandan gelişmeler doğru yönde, ileri doğru..

Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. O zaman ne gam..

Korkuya gerek yok, ecelimiz gelmeden bizi kimse öldüremez. Akacak kan damarda durmaz. Kimse rızgından ne fazla, ne de az yiyebilir. Nefeslerimiz sayılıdır.. İnsan nefes alıp vererek yaşamaz, aslında her nefes alıp verişte ölüme bir nefes daha yaklaşır..

Müminler için dünya bir imtihan ve çile yeridir. Hep, mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırılarak, kimi zaman eksiltilerek imtihan olacağız.

Şöyle diyebilecek misiniz: Rabbim, bizi sabredenler, şükredenler ve direnenlerden bulacaksın..

Şu da hep aklımızda olacak: İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allahım..

Bakın, “iman ettik” demekle yakamız bırakılmayacak.

Savaş, terör, evet bunlar da olacak. Bu işler dün böyle idi, bugün de böyle, yarın da böyle olacak. Aslında, sürekli bir rahat ya da sürekli bir rahatsızlık yok. Gece gündüz, dağlar, ovalar, vadiler gibi.. La rahate fiddünya da değil.. Zaman zaman bazı kişiler için hayat gerçekten trajik bir hal alabilir. Bazan hayat inişli çıkışlıdır. Bazan sessiz sakin, bir yılda dört mevsim vardır.. Hep kış olan kutuplar, hep yaz olan ekvator vardır. En güzeli 4 mevsim.. Daha doğrusu bizi Yaratan bizi bizden daha iyi  bilir. O’nun takdirine razı olmak gerek. Herkesin bir imtihanı var. Hz. Ali Allah’ın arslanı, ilmin kapısı idi, olanları biliyorsunuz.. Ya da Ebazer, iktisad kuramcısı idi acından öldü, karısı da acından öldü, keçisi de.. Hz. Süleyman bütün zamanların en zengin kişisi idi, ama çocuğu yoktu. Hz. Ebubekir’in oğlu, Hz. Osman’ı öldürmeye gelenlerin başında idi. Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İshak’ın oğlu Esav, soyu bin yıl peygamber olacak Hz. Yakub’u öldürmek için peşine düşmemiş mi idi. Hz. Yakub’un 13 oğlundan 11’i Hz. Yusuf’u kuyuya atmamış mı idi.

Birileri nasıl cennete gidecek, birileri nasıl cehenneme gidecek. Cennet de cehennem de yedi kat.. Cennete doğru koşanlar, cennetten uzaklaşanlar, cehenneme doğru koşanlar ve cehennemden kaçanlar, Rachel Corrie’yi hatırlayın, “Katiller ‘biz’den ise ben o ‘bizden’ değilim” diyen, işgal altındaki Filistin topraklarında Filistinlilerin yanında Siyonistlere karşı direnen bu kız nasıl Ebu Cehil’le, Ebu Leheb’le bir olabilir? Misgale zerretin hayran yeral ve misgale zerretin şerran yerah. Kim misgal-zerre kadar iyilik ya da kötülük yapmışsa karşılığını görecektir.. Münafıklarla kafirler aynı yerde olmayacaklar. Allah’ın adı anıldığında kalpleri titreyenlerle, küfrü inadı içindeki zalimler de. Onun için cennet de, cehennem de yedi kattır. ‘İman ettik’ demekle cennete girdirilivermeyeceğiz. Peygamberler, salihler, alimler, şehidlerle ötekiler de aynı yerde olmayacak.. Nasıl Corrie olduğu yerden cennete yürüyen bir kızsa, birileri de bizim aramızdan cehenneme doğru yürüyor olabilir.. Allah cennet ve cehennemi boşuna yaratmadı ve orayı dolduracaklar.. Birinin zulmü bir başkasının mazlumiyeti kadar büyük olacaktır.. Birinin şehadetinin vesilesi ötekinin cinayetidir.. Müellefetil kulub, varılan sonuç değil, kazanılan süreçtir.

İşte her şey böyle bir gelecek için. Ve bu yol inişli ve çıkışlıdır.. Yüksek derecelere ulaşmak, büyük çilelerle mümkün olabilir.. Yusuf’u Hz.Yusuf yapan o ahlakı ve mücadelesidir.. Çilesidir.. Sabrıdır..

Bizim çileli bir hayatımız olmayabilir, ama siz eğer başkalarının çilesini paylaşırsanız, bu paylaşım size çilenin sevabını kazandırabilir..

Demem o ki, korkmayın. Ye’se kapılmayın. İnanın “Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak, alçak bir ölüm varsa eminim budur ancak.” Bizi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi bir Allah var. Ne “Tanrıyı kıyamete”, ne “Allah’ı iktidara” zorlayabilirsiniz.. Her şeyi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi, kadir-i mutlak bir Allah var. O, “ol” diyince oldurur, “öl” deyince öldürür. O zaman ne gam. Kim benden daha güçlü olabilir, eğer ben O’nun rızasının tecellisinin vesilesi isem. O zaman haydi “İyya kenağbudu ve iyya kenestaiyn” diyelim. O zaman “hasbunAllahı ve niğmel vekil ve niğmel Mevla ve niğmel masiyr” diyelim. Artık yenilgi ve ye’s yok. Sabır var. Sabreden, şükreden ve direnenlerden olacağız şimdi.

Zafer mi, kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın

“La tehzanu” denmedi mi bize. “Allah bizimle”

Tamam, zor günlerden geçiyoruz. Şu bir iki ay, Ramazan öncesi birileri ortamı gerecek. Nevruz diyecek, dokunulmazlık diyecek, Paralel yapı boş durmayacak bu arada..

PKK da, Paralel yapı da erken başladılar. Daha ilk adımda batağa saplandılar. Niyetleri deşifre oldu. Kendi tabanlarından da destek görmüyorlar.. İnsanlar bu durumu görüp, AK Parti’yi sahipleniyor. Ne yani, AK Parti gidecek ve Türkiye’yi Kılıçdaroğlu’na, CHP’ye mi teslim edecek bu millet.. Erdoğan ve Davudoğlu’na karşı yürütülen lobi faaliyeti bu soru ile etkisini, ciddiyetini bir anda kaybediyor.. Bu, Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olma anlamına gelir.

Birilerinin evdeki hesabı çarşıya uymayacak. Kazdıkları çukurlara düşecekler.. İş bu noktaya gelmeden birileri anlamıyor, anlamak istemiyordu. Ama artık birilerinin bir karar vermesi gerekti. İşte şimdi o noktadayız.

Birilerinin topluma korku yaymak, panik havası doğurmak için, yalan haberler yaymasına kanmayın.. Fasıklar bir haber getirdiklerinde onlara inanmayın. Psikolojik harp taktikleri ile halkın zihinlerini bulandırmak isteyen psikolojik harp uzmanlarının komplolarına alet olmayalım..

Sonuç ne olursa olsun güzel şeyler yapanlar sonunda kazançlı çıkacaktır. Kötü işler yapanlar, sonuç ne olursa olsun kaybedenlerden olacak. Herkes yaptığının karşılığını görecek..

Bu da geçer ya hu. Gün doğmadan neler doğar. Her karanlık gecenin nurlu bir sabahı vardır..

Görelim Mevlam neyler. Neylerse güzel eyler. Selâm ve dua ile.

 
yeniakit

Bu yazı toplam 1001 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar