Selâhaddin Çakırgil
Bu mağdurların feryadını Tayyib Bey duyacaktır herhalde..
24 Eylûl Cumartesi akşamı, Fatih’te, Adnan Menderes (Vatan) Caddesi’ne yakın bir noktada, İstanbul Emniyet Md.lüğü’nün hemen bitişindeki Ali Emirî Kültür Merkezi’nde, Özgürder’in himayesinde hazırlanmış olan ‘Derdest’ isimli bir belgeseli izledim, yüzlerce izleyiciyle birlikte..
Yılmaz Çakır ve kızı Kevser’in ve arkadaşlarının çabalarıyla hazırlanan bu belgeselde, başta 28 Şubat 1997 Darbe Zorbalığı dönemi olmak üzere, geçmiş darbeler döneminde, resmî suçlamalardaki söylemle, ‘irticaî faaliyet’ olarak nitelenen eylemler içinde bulunanların mâruz kaldıkları zulümler, hukuksuzluklar işleniyor. Belgeselin metni daha geniş şekliyle, ‘Derdest’ adıyla Ekin Yayınları’ndan bir kitab olarak da yayınlanmış..
***
Bugün, ‘15 Temmuz’un üzerinden henüz 70 gün geçmekteyken, kamuoyu, genelde, o alçak ve barbarca darbe hıyanetinin sorumlusu olarak gösterilen sanıkların herhangi bir haksızlığa uğramaması konusunu konuşuyor.
Bu, bu sütunda da, taa başından beri devamlı vurgulanan güzel bir hassasiyet elbette..
Ama, aynı kamuoyu, kemalist -laik resmî ideolojiye aykırılık gibi suçlamalarla zindanlara atılanlar karşısında her zaman olduğu gibi, yine sağır..
***
‘Derdest’ belgeseli ve o zulümlere mâruz kalanlardan bazı canlı şahidlerin ve hukukçuların yaptıkları konuşmalar, yüzde 80’i hanımlardan oluşan geniş katılımlı bir izleyici kitlesi tarafından dikkatle, acıyla izlendi.
Kamuoyunda, Sıvas- Madımak, Üçok ve Mumcu, J. Kamhi, İslamî Hareket, Hizb-ut’Tahrir, Hizbullah, Malatya Hadiseleri vs. konular etrafında suçlanan ve ifadeleri ağır işkencelerle alınıp mahkûm edilen yüzlerce- binlerce insanın acıları bu proğramda gözler önüne seriliyordu.
Bu dâvâlardan mahkûm olanların hikayeleri çok düşündürücüydü. Bazıları, bir takım suç isnadlarıyla yakalanmışlar, sonra birkaç ay hapiste tutulup serbest bırakılmışlar. 8-10 ay sonra tekrar alınmışlar ve bazılarına 10-12 sene kadar ceza verilmiş..
Ama, bu cezaya itiraz edip, Temyiz’e gidenler, resmî söylemlerdeki tanımıyla ‘irticaî’ mahiyetteki bu dâvâlara bakan Yargıtay 9. Dairesi’nce, ‘anayasal düzeni zor kullanarak değiştirmek’ suçlamasıyla, hattâ bazılarına (idâm cezası yerine getirilen) ‘ağırlaştırılmış ömür boyu’ ceza şokuyla bile karşılaşmışlar.
***
25 seneye yakın zamandır cezaevinde olan bu mağdurların durumuyla hükûmetler planında kimse ilgilenmiyor. Bu arada, içeriye sapasağlam girenlerden hayatını kaybedenler de var. Niceleri de hasta..
Özal ve Demirel’in C.Başkanlığı döneminde, başka mahkûmlardan 40- 50 kişi ağır hastalık durumu gerekçesiyle affedilmiş.. A.N. Sezer döneminde ise, aynı gerekçeyle ve hemen tamamı da, terör eylemleri mahkûmu iken affedilenler ise, 260’ı geçmiş..
Ama, A. Gül ve Erdoğan döneminde ise, hastalık gerekçesiyle affedilen hemen hiç kimse yok.. Kaldı ki, ‘müslüman’ hassasiyetleriyle bilinen aileler, ‘Biz af istemiyoruz, yeniden yargılanma istiyoruz..’ diyorlar.
Gerekçeleri de ilginç.. Yargıtay 9. Dairesi yargıçlarının, şimdi ‘FETÖ’ denilen örgütle ilişkileri iddiasıyla tutuklandıkları bile söyleniyor. Böyleyse, bu gibi ‘yargıç’lar eliyle çarmıha gerilenlerin kurtuluşu için yeniden yargılama yolu açılmalı değil mi?
***
‘İşkence altında alınan ifadelerin delil sayılamıyacağı’ gerekçesiyle, mahkûmiyet kararları ‘AYM’ (Anayasa Mahkemesi) tarafından bozulan Ergenekon ve Balyoz gibi davâların sanıkları ‘ifadelerinin işkence altında alındığı’ gerekçesiyle ve daha başka uygulamalarla da hemen her suç kategorisinden binlerce insan serbest kalırken, bu insanların feryadlarına kulak asan yok.. Üstelik, AYM’ye müracaat yolu, 2010 öncesi mahkûmiyet kararları için tıkalı.. O dönemde zulüm görenlere göz yumulması, akıl almaz bir zulüm uygulaması.. Bir küçük kanunî değişiklikle bu engel kaldırılabilir.
***
Bu mağdurlar, ümidlerini beşer planında Tayyib Erdoğan’a çevirmişler; onun bu feryadlara duyarsız kalamıyacağını düşünüyorlar; kezâ, ‘fakir’ de..
stargazete