Bu mudur yani?..

Sarıkız, Ay ışığı, Ergenekon, darbe vs. İddiaların ve karşı iddiaların, bunlarla beraber bir sürü senaryonun havada uçuştuğu ve ama bütün bunlara rağmen, sonunda neler olabileceği hususunda pek fikir sahibi olmadığımız bir süreçten geçiyoruz.

Sürecin sonuçları hakkında tahminde bulunamama halimiz, bilgisizlikten çok, yaşanan birçok şeyin bir ilk olması ile alakalı belki de.

Yaşanan şeylerin ilk oluşu, belli mevkilere kadar gelebilmiş silahlı bürokratların darbe niyetleri değil tabii ki. Bu, nerdeyse bir teamül. İlk olan; bu tür niyetleri olanlara, emekli olduktan sonra olsun, bazı sorular sorulabilecek duruma gelinmiş olması.

Nokta dergisinde, Emekli Oramiral Özden Örnek"in günlükleri yayınlandığında, günlüklerde isimleri geçen önemli kişilerin, Kur"an kursları, İmam-Hatipler ve Meslek Liseleri"ne kafayı takmış olmaları en şaşırtıcı husustu.

Çünkü askerliği meslek olarak seçmiş, vatanlarını ve milletlerini seven insanların, geldikleri mevkileri en iyi şekilde değerlendirmek açısından, kafayı takacakları başka şeyler olmalıydı.

Mesela Deniz Kuvvetleri Komutanı, gemiler başta olmak üzere, komutanlığın envanterinde bulunan hemen her şeyin neden ülkemizde yapılamadığına kafayı takabilir ve bu hususta adımlar atılmasını sağlayabilirdi.

Yine mesela Hava Kuvvetleri Komutanı da, emrinde bulunan uçakların neden ülkemiz tarafından yapılmadığı gibi konulara ehemmiyet verebilirdi. Ama günlüklerde yer alan bilgilere bakılırsa, o da Kur"an Kursları gibi hususlara takmış bulunuyordu.

Günlükte yer alan bilgiler, dönemin diğer komutanlarının da, benzer bir tavır içerisinde olduğunu ortaya koyar nitelikte...

Türkiye"nin meselelerini Kur"an Kurslarına, başörtüsüne, İmam-Hatip Liselerine ve bu arada çeşni kabilinden, Kıbrıs Meselesine indirgeyip, sadece bunlar üzerinden bazı projeksiyonlara sahip olmak ve bu hususlarda görülen eksiklikleri sebebiyle, darbe yaparak mevcut iktidarı indirmeye niyet etmek, doğrusu acı bir şaka gibi.

Malum zevatın kendi aralarında konuştukları hususlar arasında Kıbrıs Meselesinin de bulunması, belki kısmi bir rahatlık sağlayabilir. Çünkü Kıbrıs hakikaten ciddi bir mesele.

Kıbrıs konusunda, o dönemde yapılmaya çalışılanlara karşı olunduğu anlaşılıyordu şüphesiz. Ama çözümün ne olduğu hususunda pek fikir sahibi olmadıkları da, açıktı.

Kıbrıs Meselesi bir kenara, günlüklerde ortaya konanlara ve günümüzde meydana gelen gelişmelere bakıldığında, söylenebilecek şey şu: Karşımızdakiler, mevcut gidişatı değiştirmek yerine, işleri aynı şekilde yürütecek, ama kendilerine yakın olacak kadroları işbaşına getirmek arzusu içerisinde yanıp tutuşan birileri...

Biraraya gelip, "hadi darbe yapalım" demelerine sebep olan şeyler arasında, ne halimiz ve ne de istikbalimiz açısından, ümit verebilecek şeyler, azıcık da olsa, yok.

27 Mayıs Darbesi"ni yapanların "NATO"ya ve CENTO"ya bağlıyız" demeleri gibi bir şey bu.

Yani, gidişat aynen devam ettirilecek ama "biz ve bize yakın olanlar tarafından"...

Ordumuzun her türlü araç-gereç, silah ve mühimmat ihtiyacı gene dışardan karşılanacak.

IMF ve Dünya Bankası"nın egemenlikleri devam edecek.

Küreselleşmenin yıkıcı ve yok edici dalgaları karşısında, elimiz kolumuz bağlı beklemeye; uluslararası kartellerin ülkemiz kaynaklarını sömürmesini seyretmeye, devam.

Amaaaa, en önemli mesele olan Kur"an Kursları, başörtüsü ve İmam-Hatipler gibi konularda, azgın azınlık ne arzu ediyorsa, o olacak!..

Bu mudur yani?

Bu mudur, Türkiye"nin refahı, mutluluğu, birliği ve beraberliği için etrafında kenetlenmemiz gereken, altın formül?..

Bu yazı toplam 498 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar