Hasan Karakaya
Bu süreçte medyanın tavrı da sorgulanmalı!
"Fıkra" mıdır, "gerçek" midir, bilmiyorum...
Ama, bazı öğrencilerin "ezbercilik"lerine "inekleme" denildiğine göre, olan, "gerçek" olmalıdır.
Fıkra veya gerçek, olay şu:
Bir öğrenci, "sözlü sınavı" için tahtaya kalkmış, öğretmenin sorularına cevap veriyor...
Öyle bir cevap veriyor ki; söyledikleri kelimesi kelimesine kitabın aynısı!..
Yalnız, arada bir de; başını sağdan, sola çeviriyor... Bu durum, öğretmenin dikkatini çekiyor.
Diyor ki;
"Sorulara verdiğin cevaplar güzel de, başını niye sağdan sola çeviriyorsun?"
Öğrenci cevap veriyor:
"Sayfaları çeviriyorum!"
Ezbercilik, işte böyle bir şey!
Ve biz; bugüne kadar ziyaret ettiğimiz İzmir, Denizli ve Kütahya"da, bu tür "ezberci" vatandaşlarla karşılaştık... Sayıları az da olsa; kâh salonlarda, kâh kahvehanelerde karşılaştığımız bu "ezberci" vatandaşlar, özetle diyorlar ki;
l "Kur"an, ezan, bayrak bizim sevdamızdır."
l "Bu ülkede Kürt sorunu diye bir sorun yok, terör sorunu vardır."
l "Akil İnsanlar Heyeti"nin üyeleri ABD"nin taşeronu, AKP"nin oyuncağı, bebek katili Apo"nun da tutsaklarıdır!"
Dedim ya;
Kâh "salon"larda, kâh "kahvehane"lerde yaptığımız sohbet toplantılarında, "organize olmuş birileri" çıkıyor ortaya ve hep bu cümleleri kullanıyor!..
İlk başlarda pek dikkatimi çekmemişti, sonradan anladım ki; "cümle"ler aynı, "kelime"ler aynı... Ve hattâ, "virgül"ler bile aynı!..
Demek oluyor ki;
"Belli bir merkez"den, bunlara bir "mesaj" gönderilmiş ve Akil İnsanlar Heyeti"ni "provoke" edecek cümleler ezberletilmiş!..
Cümleleri o kadar ezberlemişler ki, "başka bölgede" görev yapan bir "Akil İnsan", meselâ Ege"de protesto ediliyor!..
İyi de;
Meselâ "İç Anadolu"da" görev yapan bir insanı, sen niye Kütahya"da protesto ediyorsun?..
Dedim ya;
"Mesajlama" tek merkezden!..
"Zavallı protestocu", hangi ilde hangi "Akil İnsan"ın görev yaptığını bilmediği için, "eline tutuşturulan" mesajı aynen okuyor!..
Tabiî, komik oluyor.
Meselâ, diyorlar ki;
"Tüm konuşmalarınızda ve yazılarınızda Türk kelimesine karşı bir duruşunuzun olduğunu görüyoruz... Sizin Türk kelimesinden ve Türk bayrağından kaçmanızın ve nefret etmenizin nedenini merak ediyoruz."
Gördüğünüz gibi, "yanlış adres"e hücum ediyorlar... Çünkü, içinde bulunduğum "Ege heyeti"nde "Türk" olmaktan kaçan ve "Türk bayrağı" ile sorunu olan kimse yok!..
Anlaşılıyor ki;
Ellerinde bir "metin" var ve ezberledikleri o metni, her yerde okuyorlar!..
Yazık!..
"Kalite" bu kadar düşmemeliydi.
İSTİKLAL MARŞI MESELESİ
"Ezber" dedim de, aklıma geldi... Bazı "milliyetçi" gençler "İstiklâl Marşı"na o kadar "düşkün"ler(!) ki; bulundukları salondaki insanları "provoke" edebilmek için, diyorlar ki;
"Siz ne biçim Akil İnsan"sınız?.. Toplantıya başlamadan önce niye İstiklâl Marşı okutmadınız?"
Bunu deyip, çıkıyor dışarı!
Çapı o kadar!
Acayip mutlu!..
Öyle ya;
Memleketi kurtarmak kadar önemli bir görev ifa etti!..
Sonra, bir başkası!..
O da, aynı cümlelerle protesto ediyor ve terkediyor salonu!..
Derkeeeen;
Bir üçüncüsü... Gaza gelmiş ya, kalkıyor ayağa, başlıyor İstiklâl Marşı"nı söylemeye!..
"Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak.
Sönmeden yurdumun!!!.."
Orada kalıyor!..
Niye kalıyor?..
Herhalde "benzin" bitti!..
Zavallı!..
"Bu salonda niye İstiklâl Marşı söylenmiyor?" diye Akil İnsanlar"ı ve elbette toplantıya katılanları "protesto" ediyor ama, kendisi bilmiyor İstiklâl Marşı"nı!..
Güler misin,
Ağlar mısın?..
Hani;
"Güleriz ağlanacak halimize" deriz ya, bu da o türden bir olay!..
Bu zavallılar;
"İstiklâl Marşı niye okunmuyor?" diye sormak yerine, "İstiklâl Marşı"nı yazan merhum Mehmed Akif, niye Mısır"a sürüldü" diye sorsa, çok daha iyi eder!..
BİZ DİYORUZ Kİ!
Biz, bizi eleştirenlere, daha doğrusu sıkıştırmaya çalışanlara diyoruz ki;
l "Bu sorun, çok kapsamlı bir sorun... 30 yıl boyunca 40 binden fazla insanın canına mal olmuş ve Türkiye"nin her köşesine ateş düşürmüş bir mesele... Bunun sosyolojik, tarihi ve ekonomik tarafları var... Terör örgütünün kendi içinde yapılanması ve bunun uluslararası boyutu var. Bu mesele birçok gencin canına mal olduğu için bu sürecin içine girmemeyi bir an bile düşünmedik... Bu işin çözümü için bir nebze yardım olsun, çorbada bizim de tuzumuz bulunsun diye buradayız. Bunun bir bedeli varsa da bu bedeli ödemeye hazırız... Bunu, ülkemize bir vefa borcu olarak görüyoruz."
l "Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin ender rastlanan, her milletin tarihinde ender rastlanan bir durumla karşı karşıya gelmiştir. Çok büyük cesaretle bu meseleyi çözmek için girişimde bulunmuştur... Bu bir siyasi parti süreci değil, bu bir devlet projesidir."
l "İktidar partisi karşıtlığıyla diğer parti fikirleri birbirinin karşısında konuşuluyor... Oysa Türkiye"nin demokratikleşmesi; Kürt meselesinin ve terör sorununun çözümüdür. Maalesef kişisel, küçük hesaplar uğruna ve liderlerin yanlış anlayışına kurban edilmeye çalışılıyor. Bu işin asıl muhatabı halktır. Bakalım halk nasıl davranacak onu göreceğiz. Çözüm süreci, Türkiye"nin demokratikleşme ve özgürleşme meselesidir."
Evet, biz bunları söylüyoruz.
Ama, bazı medya organları, kamuoyuna "söylenenleri aktarmak" yerine, maalesef "provokatif gösterileri" yansıtıyor.
Belli ki;
"Süreç"ten onlar da rahatsız!..
Belli ki;
Hâlâ "kandan beslenenler" var!..
Meselâ, Kütahya"da yaşadığımız "protesto" için, bazı gazeteler ve bazı televizyonlar dediler ki;
"Akil İnsanlar Heyeti"nin Ege Grubu üyeleri saldırıya uğradı... Heyet üyelerinden Avni Özgürel, polis tarafından güçlükle kurtarıldı, diğer heyet üyeleri ise otele sığındı!"
Allah"tan korkun be!..
Avni Özgürel, "bizi temsilen" gitti kalabalıkla konuşmaya ve evet bir "saldırı girişimi"ne maruz kaldı ama bizler zaten "otelin içinde"ydik!..
Çünkü, STK"larla toplantımız vardı.
ÜLKÜCÜLERLE 2.5 SAAT
Bazı televizyon kanalları, bazı gazeteler ve internet siteleri için söylüyorum; hadi "saldırıya uğradığımızı" söylediniz, peki "sonrasını" niye söylemiyorsunuz?..
Öyle ya;
Biz, otelin önündeki "protesto"dan sonra, protestocu gruptan "temsilciler"le görüşebileceğimizi söyledik...
Onlar da kabul etti ve Ülkü Ocakları Derneği Kütahya Şube Başkanı Selçuk Alıç başkanlığındaki "7 ülkücü" ile "otelin bir salonu"nda ve de "kameralar önünde" tam iki buçuk saat görüştük...
Elbette tartıştığımız da oldu...
Zaman zaman tansiyon yükseldi ve "ağır itham"lara maruz kaldık!..
Ne var ki;
İki buçuk saatin sonunda, hiçbir gürültü-patırtı çıkarmadan "medeni insanlar" gibi ayrıldılar otelden...
Hatta; salonda yürürken, bazıları ile "samimi sohbetler" bile yaptık!..
Öyle ya;
Onların kaygısı "Türkiye" ise, bizim kaygımız da Türkiye!..
Söz konusu olan "Türkiye" ise,
Gerisi elbette teferruat!..
Haa, "ikna" oldular mı?..
"Fikir"leri değişti mi?..
Onu, elbette bilemeyiz.
Ama bizim, zaten "ikna etmek" gibi bir görevimiz yok.
Biz, hiç kimseye "akıl vermeye" gitmiyoruz... Tam aksine "akıl almaya" ve insanların "fikir"lerini öğrenmeye gidiyoruz.
Toplantılarımıza "provokasyon" amacıyla değil de, "sormak ve öğrenmek" amacıyla gelenlere, dilimizin döndüğünce bir şeyler anlatıyor, onların da görüş ve düşüncelerini dinleyip, not alıyoruz!..
Nihayetinde, hepimiz bu ülkenin insanıyız ve hepimiz, birbirimize tahammül etmeye mecburuz.
Çünkü, başka "Türkiye" yok.
Bu yıl Taksim"de 1 Mayıs kutlanamıyor çünkü!
Bay Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan"a yüklendiği dünkü CHP Grubu"nda özetle diyordu ki;
"Hem "Demokrasi" diyeceksin, hem Taksim Meydanı"nı işçilere kapatacaksın!.. Hem "Özgürlük" diyeceksin, hem Taksim"i yasaklayacaksın!"
Dinleyen de zannedecek ki, Taksim Meydanı, işçilere "ilelebet" kapatılmıştır. Oysa, herkes biliyor ki; Taksim Meydanı"nda bir "inşaat" çalışması vardır ve orası "meydan"dan ziyade bir "köstebek yuvası"nı andırmaktadır... "Yasak" değil ama "erteleme" bu yüzdendir!
Bay Kılıçdaroğlu"na sormak lâzım: Bu ülkede, 1975 yılına kadar "1 Mayıs İşçi Bayramı" kutlanıyor muydu?.. 1926"dan 1975"e kadar 50 yıl boyunca herhangi bir "kitlesel gösteri" yapılabildi mi?.. Peki, o yıllarda kim vardı iktidarda?..
Bir soru daha: CHP"nin "kitlesel gösteri"leri yasakladığı, "12 Eylül Darbecileri"nin de "tatil" olmaktan çıkardığı 1 Mayıs"ı, yeniden tatil ilân eden ve "Taksim"de kutlanması"na izin veren AK Parti İktidarı değil mi?..
O halde, Bay Kılıçdaroğlu niye konuşuyor ve biz neyi tartışıyoruz?..
yeniakit