Merve Kavakçı
Bunların demokratlığı bu kadar!
Aydın Doğan’ın Hürriyet’i hep aynı. Maskeli balo basını. Şekilden şekile giren bukalemun ama, özünden bir milim ilerleme kaydetmiyor, kaydedemiyor. Yeminli çünkü. Allah da nasip etmiyor. Burada spesifik bir örnek üzerinden bir zihniyete dikkat çekiyorum, yoksa adı a değil z olmuş fark etmiyor. Ezelde de vardı ebede kadar da olacak. Polislere başörtüsü serbestisi çıktı malum, hemen zehrini akıtıyor. Ne oldu özgürlükçülüğünüze, ne oldu hak ve hürriyetlere, ne oldu demokrasi ve kadın haklarına, ne oldu tutup tutup bir sağdan bir soldan çıkarttığınız 28 Şubat günahlarına, ne oldu? Sarayın türbanlı korumasıymış. Türban değil başörtüsü bir defa. Tesettür demenizi beklemek fazla saflık olur.
Saray değil Külliye iki defa. Külliye. Külliye. Çok mu Osmanlıca? Çok mu Arapça? Çok mu İslamca? Çok mu gerikafalıca? Çok mu alay edip muhtar bile olamazca? Ne dersiniz? Külliye! Külliyyen Külliye yani topluca Külliye. Bir kompleks. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin başı örtülü polisi memuru, komiseri, şefi, emniyet müdürü, yarın öbür gün emniyet genel müdürü, bakanı olduğu gibi başbakanı, kim bilir belki Cumhurbaşkanı.
Artık Türkiye’nin bu renkliliğini içe sindirmek, ucuz taktikler, imalar üzerinden şark kurnazlığı ile laf sokuşturmaktan vazgeçmek, efendice değişimi kucaklamak gerekir. Nitekim aynı gazetenin bir kadın yazarının haberi vardı, Hürriyetin başörtüsü alerjisi tuttuğu aynı günlerde. Kadın yazar yanına resim çektirmek için gelen başörtülü kadının tereddütünden bahsediyor ve aslında halk olarak bizim içimizde bir sorun yok, bu konuyu sorun haline getirenler siyasetçiler oldu diyor. Hem haklı hem de haksız bir tesbit. Daha doğrusu haklı olduğu kadar eksik bir tesbit. Doğru, halk olarak belki bizim siyasilerden daha az sorun etmişliğimiz var başörtüsü konusunu ama herkes bu kadın yazar kadar “sevecen” olmuyor başörtülü kadınlara. Daha çok yakında, yine kendisi gibi aynı sektörde çalışan Melek Baykal örneğini gördü Türkiye. Ziyaret ettiği bir Anadolu şehrinde etrafını sarıp resim çektiren tertemiz Türkiyeli kadınlara nasıl da hakaretvari bir sürat ve altında tweet ile karşılık vermişti başları örtülü diye. Sevecenliği, anlayışlı, empatizan, sempatizan, takdirkar, dostça olmayı, haydi hiç biri olmuyor, renk körü olmayı bırakın, hakaretamiz ve küçük gören bir mimik ve eşliğinde ifade vardı paylaşımında. İkisi de bu ülkenin gerçeği maalesef. Peki Hürriyet başörtülü polis konusunda neden olması gereken uzlaşmacı ve güya savunageldiği batılı, çağa uygun kabullenici, benimseyici, horgörmeyici tavrı benimsemiyor... Benimsemiyor çünkü iki bile değil çok yüzlü öyle ki her şey var bir eksikle. Yüzlerin bütünü eksi bir. O da olması gereken fıtrat gereği olan. Gerçek olan o yok işte.
yeniakit