Selâhaddin Çakırgil
Büyük tehlikeler karşısında ‘kardeşlik şuûru’ da güçleniyor
5 Ocak gecesi, TRT Kürdî’de, Vahdeddin İnce sunuculuğundaki canlı yayında Yeni Şafakyazarlarından Kemal Öztürk beyle birlikteydim. Ele alınan konulardan birisi de, ‘AK Parti- MHP mutabakatı’ idi.
Şahsen, Devlet Bahçeli’nin bu yakınlaşmaya adım atarken, ‘basit ve günübirlik politik hesaplar gereği davranmadığını; başta B. Amerika olmak üzere, emperyalist güçlerin, Ortadoğu’da oynamak istedikleri büyük oyunu ve yaklaşan büyük bir tehlikeyi gördüğü için böyle hareket ettiğini’ düşündüğümü, samimî kanaatimin bu yönde olduğunu ifade ettim.
Bunu söylerken de, hiçbir siyasî lideri yüzde yüz doğru bulduğum gibi bir anlayışa sahip olmadığımı da belirteyim.
Hata, insanlar içindir. İnsanlar aldıkları inanç, ideoloji veya terbiye eğitimi, yaşadıkları sosyal muhitler, içinde bulundukları ve kendilerini kuşatan şartların etkisi veya zorlamaları, nefsanî veya hissî etkenler ya da bulundukları- durdukları- baktıkları yerden gördüklerini farklı algılamaları sebebiyle diğerlerinden farklılıklar gösterirler. İnsanların hattâ her konuda tıpatıp aynı düşünmeleri istenmemelidir de.. Çünkü o zaman robotvarî davranışlar sergilenmiş olunur.
Bu açıdan, hele de Müslüman coğrafyalarının kalbi mesabesindeki Ortadoğu’da böylesine büyük emperial ve şeytanî oyunların oynandığı bir sırada, Devlet Bahçeli’nin ve hattâ kısa bir süre için değil, tehlikenin büyüklüğü hasebiyle Tayyip Erdoğan’a, gelecek 5 yıl içinde de destek vermesini bir basit ve günlük politik manevra olarak görenlerden ayrılıyor ve onun doğru hareket ettiğini düşünüyorum.
Ve.. ‘Keşke, bir HDP ve hattâ, uzak bir ihtimal olsa bile CHP de aynı anlayış ve tavır çizgisine gelse..’ diyorum..
***
Söz konusu programda cevabı aranan konulardan birisi de, bu ittifak’ın kürd kökenli seçmenler arasında nasıl karşılanacağı idi. Elbette, Ortadoğu’daki gelişmeler karşısında kimileri ‘şiîlik-sunnîlik’ gibi konularda mezhebî fanatizme düştükleri gibi, niceleri de beklenmeyen şekilde, kendilerini ‘türkçü Müslüman, kürdçü Müslüman, arabçı, farsçı veya peştuncu, vs. Müslüman’ şeklinde tanıtmaya veya o çizgide fiilî bir hatt-ı hareketoluşturmaya yöneldiler. Biz Müslümanların zaaflarından birisi de budur.
Bu anlayış içinde, görüşümü, ‘MHP türkçü bir parti ama bütün türkleri temsil etmediği gibi, HDP de kürdçü bir parti olduğu halde, bütün kürdleri temsil etmiyor. HDP ülkenin tamamını kucaklama noktasına bir türlü gelemedi. Keşke olabilseydi..’ şeklinde beyan ettim.
Yarım asır öncelerde 6-7 yıl yaşadığım Diyarbakır ve çevresinden ve kürd etnisitesinden diğer yörelerdeki dostlarla, özel sohbetlerde bulunurken aramızda hemen her konuda görüş ve duygu birliği içinde olduğumu görürüm. Kavmiyetçilik cereyanlarının yeni nesilleri zehirleyip, silahlı mücadeleyle ailelerine de, bütün topluma da acılar yaşattıklarını ve hendek kazma siyasetleriyle, şehirleri yaşanmaz hale getirdiklerini, Irak ve Suriye’de olduğu gibi etnik bölünmelerin ancak emperial ve kafir güçlerin işine geldiğini ve o siyasetlerin de esasen, o şeytanî güçler tarafından tezgâhlandığını dile getiriyorlar.
Ama, yanlarına aynı bölgeden birisi gelince konuyu değiştiriyorlar. Çünkü, mâlum silahlıörgüt’ün kendilerini her yerde bir heyulâ gibi takib edebilecekleri endişesi taşıyorlar. Bunu Almanya’da da hissediyorduk.
***
Bu kardeşlerden birisi geçenlerde dedi ki: ‘Bakınız, buralardan Irak ve Suriye’ye kaçanlar oldu, bunlar bir kaç bini geçmez. Onlar oraya, burada hapsedilecekleri korkusuyla kaçtılar. Ama bölgeden yüzbinlerce insan nereye göç ediyor? Ülkenin, kürd kökenli olanların çok az olduğu batısına.. Bugün, Güneydoğu’daki nüfustan çok daha fazla kürd kökenli insan, ülkenin başka yerlerinde yaşıyorlar. Çünkü biz, Müslüman bir halkız ve diğer Müslüman halkların yaşadığı şehirlerde asla yabancılık çekmiyoruz. Bu bize, bir şey öğretiyor. Biz, Cumhurbaşkanımızın dediği gibi, çeşitli kavimlerden, ‘tek bir millet’iz; bir inanç toplumuyuz.’
STAR
***