Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

CEDAW 41 yaşında

Bu işin ilk halkası CEDAW, 2. halkası İstanbul Sözleşmesi, son halkası “Lanzarote Sözleşmesi”. Bu sözlemenin metni https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/09/20110910-4-1.pdf adresinde yayınlanmış ve TBMM gündeminde onay bekliyor. 10 Eylül 2011 tarih ve 28050 sayılı resmi gazetede 2011/2060 karar sayılı milletlerarası sözleşme ile ilgili bir kararname yayınlandı. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olarak imzaladığı kararnamede şu ifadeler yer alıyor: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti adına 25/10/2007 tarihinde Lanzarote’de imzalanan ve 25/11/2010 tarihli ve 6084 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan ekli “Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi”nin onaylanması; Dışişleri Bakanlığının teklifi üzerine, 31/5/1963 tarihli ve 244 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18/7/2011 tarihinde kararlaştırılmıştır.” Başbakan R.T. Erdoğan, Bakanlar B. Arınç, A.Babacan, B. Atalay, B. Bozdağ, S. Ergin, F. Şahin, E. Bağış, N. Ergün, F. Çelik, E. Bayraktar, T. Yıldız, M.Z. Çağlayan, T. Yıldız, S. Kılıç, M. M. Eker, H. Yazıcı, İ.N. Şahin, C. Yılmaz, E. Günay, M. Şimşek, Ö. Dinçer, İ. Yılmaz, V. Eroğlu. Eminim, inanın bu isimlere sorsanız, “bu sözleşmeyi neden, nasıl imzaladınız” diye. Çoğu sözleşmenin adını bile hatırlamayacaklardır. O gün de imzalarken, okumamışlardır bile. Hangisine yanarsınız, okumadan kararname imzaladıklarına mı, okuyup anlamadan imzaladıklarına mı, anlayıp bile bile, kasten bu sözleşmeleri imzaladıklarına mı?

Birçok sözleşme, kanun teklifi bu akılla meclisten geçiyor.

Peki bunlar mecliste müzakere edilirken, neden kimseden ses çıkmıyor. Hatta bu konu belki basında haber bile olmamıştır. Bu utanç verici bir durum, ülkemiz açısından.

Sözleşmenin adı muhteşem: “Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü Ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi”. Aslında çocuk istismarına zemin hazırlayan aşağılık bir sözleşme bu. “Islah edicileriz” diyen “bozguncuların” işi anlayacağınız. Bu sözleşmede “cinsel rıza yaşı 13-14” deniyor. Öte yandan; erken evlilik konusunda mangalda kül bırakmıyorlar, insanların evini barkını tarumar ediyorlar. Sormazlar mı adama, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Artık kadın-erkek bitti, cinsiyetsizlerin dışında LBGT’nin “+”sı ile yarım düzine Z kuşağından yeni kimlik tanımlaması yapılıyor.

Örnek aldığımız batılı dostlarımız, “özel ilişkiler”de rızayı resmiyete dökme üzerine yeni yöntemleri tartışıyorlar. Bunlardan biri de “LegalFling” yani “YasalKaçamak” uygulaması. Madem bu sözleşmeyi imzaladınız şimdi bunlara hazır olun. Açtığınız kapıdan kimler giriyor bakın bakalım. Bu uygulamayı savunanlar “Angajman kurallarını ve kişisel tercihleri açıkça gösteren bu uygulamayı kullanmak, yanlış anlaşılmaların ve istemeden içine düşülen kötü durumların önüne geçebilir” diyor. Yani fuhuş serbest ve yaygın bir biçimde rızaya dayalı olarak taraflar arasında her şekilde mümkün olacak. “We-Consent” yani “Rıza-Gösteriyoruz” lobisi 20 saniyelik digital ses kaydı ile ilişkiye rıza gösterdiklerini onaylamış olacaklar. Eğer Chip taktırırsanız, Chip sizin tanığınız da olacak. 

CEDAW 12 Eylül darbesinden hemen sonra 25.6.1985’de resmi gazetede yayınlandı. Bakanlar kurulu ise 24.07.1985’te kabul etti. 

Biz darbecilerin şerrinden onların adeta ağababalarına sığındık. Kahyaların şerrinden Derebeylere sığındık adeta. Bizden darbeciler bizi kovaladılar. Beyaz adam da bize kucak açar gibi yaptı aslında. CEDAW, BM Genel Kurulu tarafından 1979 yılında kabul edilmiş, 1981’de yürürlüğe girmiştir. Türkiye, 12 Eylül 1980 darbesi batının icazeti ile yapılmıştı “raydan çıkan devleti tekrar batıya giden raya oturtmak için” yapılmıştı. Bu kapsamda 1982 Anayasa’sı, AİHS-CEDAW esaslarını gözeterek kaleme alınmıştı. Yani minareyi çalmayı kafalarına koyanlar, daha önceden kılıfını hazırlamışlardı. Zaten daha sonra AİHS ve AİHM’e bireysel başvuru hakkı tanınınca batının denetimi perdesi altına vesayet süreci de başlatılmıştı.

CEDAW, İstanbul Sözleşmesi’nin felsefi temelini oluşturan bir sözleşmedir aslında. Bu dönemi ve Lanzarote sürecini Fatma Şahin ve ekibi ile KADEM yöneticilerinin ve süreçte siyasetçi ve bürokrat olarak rol alanların açıklaması gerekir. Bu tarihi bir sorumluluk olmasının ötesinde manevi bir sorumluluktur da. Ve milyonlarca insanın ahı öbür dünyada da rahat bırakmayacaktır.

Türkiye için CEDAW’la başlayan süreç, aile açısından yıkıcı olmuştur. 1982-2012 arasında tedrici düzenlemelerin ardından Medeni yasa ve Ceza yasasında değişimin önündeki engeller kaldırılmış, 2005-2012 arasında ise yapısal düzenlemeler gerçekleşmiştir. 

İstanbul Sözleşmesi’nin ardından 6284 sayılı yasa, kadının erkeğe karşı kışkırtılmasına yol açan araçsal imkân sunmuştur.. Çözüm için CEDAW ve ona bağlı norm düzeninin kurduğu felsefî ve normatif yapının ilgası ile başlamak mecburidir. Zira CEDAW’ın getirdiği normlar İstanbul Sözleşmesi’nden daha etkili yaptırımlara kapı aralamaktadır. Sonuç olarak CEDAW ve devamı olan sözleşmeler, vahiy temelli bütün dinlerin aile ahlâkını yok etmek için teorik ve yapısal temellerini inşa etmekte. Bu durumun düzeltilmediği her gün bu işin riskini, hızını, tahribatın derinliğini daha da artırmaktadır. Hiçbir başarı ve kazanım ailedeki yıkımın zararını telafi edemez. 

Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 1027 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar