Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Cerrahpaşa’daki cerahata neşter vuracak birisi bekleniyor

Bir bedende ‘beyin’ ne ise üniversiteler de ülkede odur. 

Baş ağrıları bir hastalık değil, bir takım hastalık veya rahatsızlıkların habercisidir. 

Ülkemizin, sosyal bünyemizin beyni durumundaki üniversitelerde bu gibi baş ağrılarının zaman zaman nüksettiğini tekrara gerek yok..

***

Bizim ülkemizde ‘Dâr-ul’funûn / fenler evi..’ vardı, 1933’e kadar. Ancak kemalistler ‘Dâr-ul’funûn’u istedikleri şekle sokamayınca, 1933’de, ‘üniversite inkilabı’nı yaptılar. 

Bizdeki üniversite yapılanmaları hâlâ da o ‘inkilab’ın temelleri üzerindedir. Nitekim, üniversitelerden mezun olan herkese, ‘ilke ve devrimlere bağlı kalacağı’na dair yeminler ettirilir.

***

Son bir-iki ay içinde üniversitelerin bölünmesi fikri gündeme geldi ve konu, kanunlaştırılıverdi. Gerekçe de zâhiren, ‘büyük öğrenci yığılmaları’.. 

Ancak, bu durum, hele de İstanbul Üniversitesi gibi ‘uluslararası planda da marka değeri yüksek’ bir öğretim kurumunun bölünmesinde rahatsızlıklar meydana getirecek ve bu durumdan faydalanmak isteyenler çıkacaktı. Nitekim, çıktı da.. Özellikle de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde..

***

Geçen hafta, C. Başkanı adaylarından M. İnce, bu konuda gerilimli olduğunu hissettiği Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni ziyaret etmek ister ve Dekan Prof. Alâaddin Duran’la irtibat kurulur. O da, ‘Buyrunuz..’ der. Kanunî bir engel yok, her bir aday gelebilir.. Ama, bu ziyaretin bir takım siyasî hesaplar üzerine yapılacağı düşünülebilirdi. 

Nitekim, İstanbul Üni. Güvenlik Âmiri bir takım kokular almış olmalı ki, Dekan Duran’a, bu ziyaretin iptal edilmesini hatırlatır. Ama artık bir kez, ‘Buyrunuz..’ denilmiştir. 

Dekan, söz konusu Güvenlik Âmiri’ne ‘güvenlikten Dekanlığın değil, kendisinin sorumlu olduğunu’ hatırlatır. Bu arada zâten iltihaplı durumda olan fakülte bahçesinde M. İnce’nin partilileri de yığılmaya ve tezahürata başlar. Polis gerilimi azaltacak bir-iki tedbir alır, ama bu da gerilimi artırır ve M. İnce istediği fırsatı yakalamıştır; polis tedbirlerini yararak zafer kazanmış bir kumandan havasında girer. Dekan da, görüşme sonrasında Fakülte yerleşkesi dışında, muhtarlık önünde konuşmasını rica eder, İnce’den.. 

Ama M. İnce, dışarı çıkışta gerilimi arttıracak şekilde bir konuşma yapar; vs. 

Ve YÖK Başkanı da, Dekan Duran’dan derhal istifa etmesini ister ve Prof. Duran da istifa eder.

***

Prof. Alâaddin Duran, Cerrahpaşa’da yarım asra varan bir zaman dilimi boyunca orada yuvalanmış olan ideolojik yapılanmanın dışından gelen, sahasında iyi yetişmiş ve ilk gençlik yıllarından beri çizgisi bilinen bir bilim insanıdır. 

Böylesine kolay harcanmamalıydı, şık olmayan bir durum.. 

Cerrahpaşa’da daha bir cerahatlenen bu abse’ye, sanırım, C. Başkanı Erdoğan’ın bir neşteratması gerekmektedir.

 

KK, şahsî vefâ duygusunu millete ödettiriyor  

Antalya’da listeye giremeyen CHP’li bir ‘aday adayı’, o ilde liste başından gösterilen meşhur bir ismin m. vekilliği yapamayacak derece hasta olduğunu düşünerek, Yüksek Seçim Kurulu’na başvurmuş ve YSK da o kişinin ‘m.vekili olmasına engel bir durum olmadığı’na karar vermiş.. 

Buraya kadar, kanûnî şekil açısından bir yanlışlık yok.. 

Ama, meselenin ahlâkî bir tarafı var.. 

Meclis’teki sandalye sayısı 50 arttırılarak 600’e çıkarılırken, ‘Bu millete niye böyle bir yük getiriliyor’ diyen muhalefet lideri KK, şimdi, bir yılı aşkın zamandır ağır bir rahatsızlık geçiren ve aylarca Almanya’da da tedavi edilen eski liderine vefâ borcunu ödemek istiyor, ama faturayı millete ödettiriyor. 

Siyasî ahlâk açısından düşünülmesi gereken bir durum değil mi bu?

 

 

Bu yazı toplam 920 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar