Cumhuriyet Halk Partisi ilk defa "irtica" lakırdıları etmeden –hatta bugüne kadar "irtica" damgasını vurduğu şeylere iltifat ederek- seçime girdi ve il genel meclisi bazında oy oranını geçen mahalli seçimlere göre 5 puan arttırdı.

Bana sorarsanız CHP'nin oy oranı 2007 genel seçimlerine göre de 3 ila 5 puan arttı.

O seçimlere DSP ile birlikte girmişti CHP.

İkisinin toplan oyu yüzde 21 civarındaydı.

Bunun bir, iki, veya üç puanını DSP oyu kabul edelim; demek ki CHP yüzde 18-20 civarında oy almıştı.

Geçen Pazar günü ise yüzde 23 aldı.

Bunun büyük bir başarı olduğuna hiç şüphe yok.

Ve, çok şükür, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal bu başarıyı doğru okuyor.

Diyor ki:

"Doğru bir kampanya yürüttük. Toplumun geniş kesimlerine açılma noktasında daima hazırdık ama tam olarak kendimizi anlatamıyorduk. CHP, giderek toplumu kucaklayacak bir parti haline gelecektir, kendisini bütün kesimlerle ilişkili bir noktaya ulaştıracaktır. CHP, toplumun geniş kesimleriyle buluşmaya hazırdır. Bu süreçte, CHP'nin din ve inançlar konusundaki tutumu da ortaya çıkmıştır. Herkesin yaşantısına, düşüncesine, kılık-kıyafetine saygı gösterdiğimiz, saplantısız bir parti olduğumuz ortaya çıkmıştır."

Baykal, Türkiye'nin artık demokrasinin askıya alındığı dönemleri geride bıraktığını ve "fizikî güç merkezleri"nin demokrasiye saygı göstermek zorunda olduklarını da vurguluyor.

Bir şey daha yapıyor:

CHP'nin Doğu ve Güneydoğu'da uğradığı hezimetin sebepleri üzerinde düşüneceklerini –yani Kürt meselesi konusundaki sevimsiz tavırlarını gözden geçireceklerini- taahhüt ediyor.

Bu anlayıştaki bir Baykal ve CHP'ye yüzde 23 helali hoş olsun.

Bir dahaki seçimde yüzde 33 alırsa o da helali hoş olsun.

Faşizan devlet taassubunu aşmış, postalsız demokrasi taraftarı, dine hürmetkâr bir CHP'nin başımızın üstünde yeri var.

Baykal bu çizgide sebat ederse hem CHP'nin hem de Türkiye'nin ayak bağları öyle bir çözülür, milletin önü öyle bir açılır ki, kimse tutamaz.