İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

"CIA ve MI6'nın pis işlerini yapan adam"

Bir başbakan düşünün. Emri altında yüzlerce polis, istihbarat mensubu ve arkasında 140 bin kişilik işgal gücü var. Bir gün, yanında 4 Amerikalı, 10 Iraklı koruma ve Irak İçişleri Bakanı olduğu halde Bağdat'ın güneybatısında yer alan ve olağanüstü koruma altında tutulan El Amariye işkence merkezine geliyor. Günlerce işkence altında tutulan, elleri ve gözleri bağlı, ayakta duramayan 7 genç insan sırayla duvara diziliyor. Başbakan, direnişçi oldukları söylenen 7 kişinin arkasına geçip tabancasını çekiyor. Hepsinin kafalarına birer birer kurşun sıkıyor. 6'sı hemen oracıkta ölüyor, bir tanesi ağır yaralı olarak kalıyor. İçişleri Bakanı Falah al Naqip cinayeti seyrediyor. İş bitince de Başbakanı tebrik ediyor. Iraklı polisler "taş kesilmiş" halde olanları izliyor.

Daha sonra cesetler Nissan marka bir kamyonetin arkasına atılıp Bağdat'ın dışındaki çöle götürülüyor ve gömülüyor. İşkence merkezinin başındaki General Raad Abdullah, polislerle toplantı yapıyor. Onlara; içeride neler yaşandığını kimseye anlatmamaları talimatı veriyor. "Çünkü" diyor, "Bu bir güvenlik meselesi." Avustralya'da yayınlanan The Sydney Morning Herald gazetesi, iki görgü şahidinin tanıklığından hareketle bu haberi yayınladığında Irak'taki vahşetin bir başka boyutunu öğreniyoruz. Bağdat'ta, Irak'ın Başbakanı olan İyad Allavi'nin soğukkanlılıkla işlediği cinayetlere ve vahşet örneklerine dair çok sayıda söylenti bu vesileyle gündeme geliyor. Ardından Uluslararası Kızılhaç Teşkilatı ve insan hakları örgütleri, bu kişi hakkında soruşturma açılmasını istiyor. Amerika'nın Irak'a başbakan atadığı kişinin karanlık geçmişi cinayetleriyle birlikte gün yüzüne çıkmaya başlıyor.

İyad Allavi... Zengin ve siyasi olarak güçlü bir Şii ailenin çocuğu. Daha öğrenciyken Saddam'ın Baas kadrolarıyla tanışır ve onlara katılır. Aynı zamanda Irak istihbaratına girer. 1970'lerde İngiltere'deki Iraklı öğrencilerin fişlenmesinden sorumludur. Ancak daha sonra İngiliz istihbarat teşkilatı MI6 ile tanışır ve Saddam'a muhalefete başlar. 1978 yılında Irak istihbaratı Londra'da uyurken ona saldırır ve ağır yaralanır. Artık Irak için değil, İngiliz istihbaratı için çalışmaktadır. Tabi aynı zamanda da CIA ile...

Bu sıralarda iş dünyasına atılır. Suudi Arabistan'la bağlantılı iş yapmaya başlar. Topladığı istihbaratı Batılı istihbarat kuruluşları ile paylaşmaktadır. 1990'da CIA ve Suudi parasıyla "Irak Ulusal Uyumu" adlı örgütün kurulmasına yardım eder. 1991 Körfez Savaşı'ndan sonra Irak Ulusal Uyumu adı altında, CIA ve MI6 ile birlikte Irak'tan kaçan kişileri örgütlemeye başlar. 1990'lardan itibaren ABD ve İngiliz istihbaratı ile birlikte, Irak'ta kendi liderliğinde bir askeri darbe yapma hazırlıklarına girişir. Ancak girişim başarısızlıkla sonuçlanır.

1996'larda Amerika, İngiltere ve Suudi Arabistan'ın desteği ile Ürdün'ün başkenti Amman'da karargah ve bir radyo istasyonu kurar. Askeri darbe girişimi başarısız kalınca Irak'ta geniş tutuklamalar başlar. Allavi'nin örgütüne Irak istihbaratı sızar. Allavi, CIA ve MI6'ye sadakatini sürdürür ve sonunda başbakanlıkla ödüllendirilir. Ancak ABD ve İnglitere'nin pis işlerini yapan Allavi'nin eylemleri bunlarla sınırlı değildir.

1990 ile 1996 yılları arasında Allavi liderliğindeki grup, ABD-İngiliz istihbaratının denetimindeki bir terör örgütü olarak Irak içinde bombalı saldırılara başlar. Bağdat'tan Kuzey Irak'a kadar bir çok bölgede saldırılar düzenler. Para ABD ve İngiltere'den gelir. Süleymaniye'de bir bomba üretim merkezi kurar. Çekiç Güç sayesinde Kuzey Irak Amerika/İngiliz denetimindedir. Bir gün okul servisini bombalarlar ve çok sayıda çocuğu öldürürler. Bu bilgi bizzat bir CIA elemanı tarafından veriliyor. Hatta CIA'nin bile Allavi'yi yer yer "çok fazla terörist" olmakla itham ettiği söyleniyor.

İngiltere Başbakanı Tony Blair'in başını yakan bir iddianın sahibi de Allavi. Blair, Irak işgalinden önce kendi halkına ve bütün dünyaya, "Saddam'ın 45 dakika içinde Avrupa'yı vurabilecek bir kitle imha silahı gücü olduğunu" iddia etmiş, bunu işgal gerekçesi göstermişti. Bu iddiaya hiç kimse inanmadı. Sonradan palavra olduğu ortaya çıktı ve İngiltere başbakanı rezil oldu. İşte o iddianın sahibi de Allavi idi. 1970'lerden bu yana CIA ve MI6'ya sadakatle hizmet eden Allawi, sonunda amacına ulaştı. Saddam devrildi ve kendisi Irak'a Başbakan olarak atandı.

Bu cümleler, "CIA'nın ve MI6'nın pis işlerini yapan adam!" başlığı altında bu köşede sekiz yıl önce, 20 Temmuz 2004'te yayınlandı. Anlattığımız kişi, Irak'ta son seçimleri kazanan ve hükümeti kurması beklenen İyad Allavi. Amacımız Irak'ta bir kesimi tutup diğerini yermek değil. Türkiye-Irak ilişkilerine zarar vermek de değil. Unutmamak, unutturmamak sadece... "Stoffel Dosyası" başlığı altında 2005 yılında bu köşede yayınlanan, tarihin en büyük yolsuzluklarından sayılan, Irak ordusunun mühimmatının, bunlara füzeler dahil, satılmasını içeren 40 milyar dolarlık yolsuzluk şebekesindeki isimlerden biri de Allavi idi.

Başbakanlık yapan Allavi daha sonra gözden düştü. Yıllar geçti ve seçimlerde sürpriz bir başarıyla öne çıktı. Şimdi demokratik seçimlerle Irak'ın en büyük gücü oldu. "Karzai modeli"ne en fazla uyan projelerden biriydi Allavi. Hazır "model" konusu açılmışken, 21. yüzyılın en önemli projelerinden biri olan Afganistan Devlet Başkanı Hamit Karzai'nin, "Eğer uluslararası toplum bana daha fazla baskı yaparsa, yemin ediyorum Taliban'a katılırım" demesi, ABD, NATO ve Afganistan'da güç bulunduran ülkelere sert sözler söylemesi nasıl bir şok etkisine yol açacak acaba? O ve kardeşi de bir projenin malzemeleriydi, boru hattı ve ABD istihbaratına çalışıyorlardı. Tıpkı Allavi gibi.

Bir model batarken diğeri parlıyor. İki büyük işgalin iki "model" lideriydi onlar. Bugün iki ülkede de her gün ortalama yüz kişi hayatını kaybediyor. Zavallı milletlerimiz, ne kadar basit, kaba senaryolara kurbanı ediliyor, değil mi?

Bu yazı toplam 1740 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar