Selâhaddin Çakırgil
‘Cihad’, kimin eline geçerse o rengi taşıyan bir kavram mı?
Bugünlerde bir özel işim dolayısiyle Ankara’dayım. Fırsat buldukça, boş bulduğum zamanı dostlarla buluşup değerlendirmeye çalışıyorum. Bu satırların yazıldığı sırada da dostlarla günübirliğine Konya’ya gidip gelmeyi gerçekleştirmiş olacağız inşaallah..
Dostlarla Samanpazarı, Hamamönü semtleri ve Mehmed Âkif Parkı civarındaki çayevlerinde nefis Rize Çayı yudumlayarak gecenin geç saatlerine kadar süren bu buluşma ve sohbetlerin kendi açımdan çok verimli geçtiğini belirtmeliyim.
Sözünü ettiğim semtler 40 yıl öncelerde neredeyse mezbelelik denilecek kadar dökülmüş, ölü mekânlardı. Eski Ankara’nın tam mânâsıyla eski olan ve dökülen bu semtleri adetâ bir hayat öpücüğüyle ihya edilmiş, hayata döndürülmüş... Melih Gökçek sadece bu hizmetlerinden dolayı bile teşekkürü hak ediyor. Her taraf pırıl pırıl ve onbinlerce insan bu semtleri öylesine dolduruyorlar ki, her taraf cıvıl cıvıl..
Bu arada Dr. Bahadır İslam ve Râci Mazı beyler insan hakları ve hele de Bosna Dâvâsı’nın yorulmak bilmez fedakâr elemanlarından.. Bosna’yla ilgili son bilgileri aktardılar. Endonezya’dan yeni gelen bir arkadaş da ilginç gözlemlerini aktardı.
Bu vesileyle, Mehmed Âkif Parkı’nın karşısında bir meydanın ortasına dikilmiş bir çeşme de gözümüze çarpıyor. Bu âşina çeşme, Saraybosna’nın merkezinde, Başçarşıya’nın bitimindeki meydanın ortasında bulunan güzel çeşmenin kopyası..
***
Bu arada söz, geçen hafta, 20-21 Nisan günlerinde, İst.- Üsküdar -Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde, Ali Bardakoğlu Hoca’nın başkanı olduğu ‘Kur’an Araştırmaları Merkezi’ ( KURAMER) tarafından tertiblenen ‘İslam Kaynaklarında, Geleneğinde ve Günümüzde CİHAD’ konulu geniş katılımlı bir sempozyuma da geldi.
Sözkonusu sempozyumda konunun uzmanı olan 20’yi aşkın ilahiyatçı ilginç sunumlarda bulunmuştular.
O sempozyumda, genelde, bugün İslam adına yapıldığı iddiasıyla verilen mücadelelerin şiddet ve hattâ terör eylemlerine bile yönelmeleriyle, İslam ve Müslümanlar aleyhinde karalama kampanyası başlatan emperyalist- şeytanî güçlerin ekmeklerine yağ sürüldüğünden yakınıldı.
O gibi şiddet eylemlerini hattâ, kadın- çocuk savunmasız sivil vs. demeden herkese uygulayanların, Müslüman coğrafyalarında yaptıkları korkunç katliâm ve diğer zulüm ve ahlâksızlıkları delil göstererek, onlara onların diliyle karşılık verilebebileceğine dair bir anlayışa yöneldikleri de dile getirilen görüşlerden oldu.
Bu yaklaşım, tabiatiyle, bizim zamanımızın büyük bilge müslümanlarından merhûm Aliya İzzet Begoviç’in mücadele anlayış ve metodunu ve ondaki cihad kavramından uzak düşülmüş olması hasebiyle bugün dünyadaki İslam düşmanlarının eline nasıl bir silah verildiğini de hatırlattı.
Hatırlanacağı üzere, cinayetkâr sırb asker ve milis güçlerine ayniyle mukabelede bulunmak için merhum Aliya’dan izin isteyen Müslüman savaşçılara, o, ‘Hayır, onlar bizim düşmanımız; öğretmenlerimiz değil..’ demişti.
Bugün ise, yazık ki, İslam adına savaşıyormuş gibi iddialarla ortaya çıkan nice örgüt veya grupların ‘İslam savaş hukuku’ndan da, ‘İslam savaş ahlâkı’ndan da habersiz veya nasibsiz ve sergiledikleri yöntemlerle İslam ve Müslümanlar hakkında olumsuz kanaatler uyanmasına sebeb oldukları görülmekte..
Bunun da Müslümanları, inançlarını vakar ile savunmak ve anlatmak yerine, ‘Biz sizin bildiğiniz Müslümanlardan değiliz.. ‘ dercesine özür dileyici bir tavra sürüklediği, bir suçluluk ve kendine güvensizlik noktasına getirdiği de bir ayrı acımız olarak dile getirildi.
***
‘Cihad’ kavramının tarih boyunca yanlış anlamalara yol açacak şekilde mânâ kaymalarına uğradığı gibi çok önemli konular da ele alındığından, bu konuya bir ayrı yazıda daha değinmek gerekiyor.
stargazete