Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Çıkış yolu

Çaresiz değiliz ama derdimize derman için önce NEFS terbiyesine ihtiyacımız var. Biz kendimizi değiştirmeden, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek. Bu kavga diliyle barış olmaz. Barış olmazsa hiçbir şey olmaz. Önce aklımızla vicdanımızı barıştıracağız. Merhametimizi ve sabrı kuşanacağız. Allah'a verdiğimiz sözü hatırlayacağız ve sözümüze sadık kalacağız.
TEVBE İSTİĞFAR edeceğiz önce.
Daha önce de övünmeyi-dövünmeyi bırakıp, suçumuzu itiraf edeceğiz. “BİZ ZALİMLERDEN OLDUK” diyeceğiz. Aklımızı vicdanımızla barıştırdıktan sonra insan insanla daha kolay barışır. Sonra tabiat ile barışacağız. Yaratılan her şey insana emanettir. Bu 3 barış olmadan Allah’la barış olmaz. Allah’la barış olmadan çıkış yoluna ulaşamayız.

Kurtarıcılardan kurtulun. Kurtarıcı yok.
Herkese ancak yaptığının karşılığı vardır.
Aklınızı kiraya vermeyin. Tek başına akıl yetmez, hikmet de gerek. İlim de gerek. İman olmadan ‘hakikat’in bilgisine ulaşamazsınız. Ve bilelim ki, Hakikatin bilgisine, gerçeklerin basamaklarından yükselerek ulaşacağız. Unutmayalım ki, aklımız kadar iman eder ve aklımız kadar iş yaparız, dinimiz aklımızdan daha fazla olamaz, çünkü bilmediğimiz bir şeye iman etmiş olamayız.

Tek başımıza değil, toplum olarak Allah’ın ipine sarılalım. Unutmayın “Ruh-u neti düşmanıdır tefrikanın” Bugün sadece dini, etnik, ideolojik grublar değil, aileye ateş düştü karı-koca , çocuklar hepsi birbirinden şikayetçi, kardeşler birbiriyle kavgalı. Dede-Nine zaten evden kovuldu. Aslında çocukların akıl ve beden sağlığı için, dil, ahlak, gelenek, tarik ve gelecek tasavvurunun asıl muallimlerinin dede ve nime olması gerekirdi. Onları da evden çıkarttık.

Çekirdek aile, modernizm, yanlış bir özgürlük hareketi aslında bir felaketti.
Ahlakı kaybettik, merhamet, şefkat ve sadakati de. O asalet, vefa, çile, fedakârlık, hasbilik, hüsn kayboldu.
Günümüzde her şey para, makam ve haz için. Kimse itibardan tasarruf etmeye yanaşmıyor. Neredeyse herkes “ayaklarını yere vura vura yürüyor”, ihtişamı görünsün diye. Bir de meddahları, alkışçıları var. Her şey oyun ve eğlenceye dönüştürülüyor. Magazinleştiriyorlar. Başkalarının acılarından birileri kendilerine servet ve mutluluk devşiriyor sanki. Başkalarının kanları, gözyaşları ve çalınan alın terleri üzerinden kendilerine servet ve iktidar damıtanlar gibi.

“Uyanık zihin” diye bizim uyurgezerlerle dalga geçiyor birileri aslında. Elon Musk “Uyanık Zihin Virüsü”nü Tanımlıyor: "Uyanık Zihin Virüsü, insanların becerileri ve dürüstlüğüyle ilgilenmeyi bırakıp bunun yerine cinsiyete, ırka ve bundan farklı olan diğer şeylere odaklanmaya başladığınız zamanı ifade ediyormuş.. “Uyanık zihin virüsü” anlaşılan uyutulan insanların kendilerini rüyalarında uyanık olarak görüyorlar. Hep tekrarlayıp duruyorum: “Her topluluk layık olduğu gibi idare olunur. Biz kendimizi değiştirmeden Allah (cc) bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek. Allah cahil ve zalim bir topluluğa hidayet nasib etmeyecektir.. Adalet yoksa geriye kalan zulümdür. Haksızlıklar karşısında susanlardansanız, kapınızı çalan dostunuz Şeytandır, ziyarete gelmiş!

Çoğu insan kaçtığını zannettiği şeye doğru koşuyor. Bakın siyaset, cemaat filan çöktü. Tarihin de gen’i İle oynandı. Din, ahlak, siyaset, tarih, ekonomi, herşey magazinleştirildi. Hayatımıza yön veren şeyler Moda ve Şeytani NORM’lar. Yasalar bunlara göre şekilleniyor artık. Şeytan siyasileri, bürokratlar, Media, STKlar. Ve akademiyi büyük ölçüde kendi personeli gibi kullanıyor. Tabi her gruba ayrı bir maske ile geliyor. Bazan siyasetçi bazan kanaat önderi kisvesi ile. DİKKAT edelim, Şeytan bizi Allah’la aldatmasın. Bu konuda biz de, din ve devlet adamlarını, kanaat önderlerini, örgüt liderlerini İlah ve Rab edinmeyelim, Yüzümüzü, bizi Allaha, resulüne, kitabına dönelim. Kim bizi tevhide, adalete, barışa çağırıyorsa, ümmetin birliğine çağırıyorsa tamam, ama kendi siyasetine, zannına, kanaatine, örgütüne, partisine, liderine, mezhebine, tarikatına, etnik kimliğine göre oluşturduğu gruba çağırıyorsa dikkat edelim.. “Islah edici rolü yapan bozguncular”ın, altın tas içinde bal’a karıştırdıkları zehire karşı uyanık olalım. Bu anlamda istişare, şura geçmişin bilgi birikimi, tecrübe sahiplerinin tecrübe ve uyarılarından yararlanalım. Kendi nefsimize, zannımıza, nefs taşıyanların bizi iknaya ve yönlendirmeye çalıştıkları ısrarları konusunda ihtiyadlı olalım. Toplum mühendisliği yapan Algı yöneticilerinin propagandalarına, moda akımlara karşı dikkatli olalım.. CoVID ve mRNA sürecinde yaşadıklarımız bu konuda bize ders olsun. Unutmayalım ki, “tefrika girmeden bir millete düşman giremez, toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez”. Kendi cemaatı, tarikatı kendi etnik davası için insanları kışkırtanlara itibar etmeyelim. İnsanları, Hakka, adalete, barışa çağıralım. Yanlışlık, haksızlık, kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olalım.

Amerikan seçimlerinde Elon Musk, oğlunun Trans olması karşısında, Trump’a destek verdi. Ve bu durum, Yani Epstein, Diddy, Aşı, Karbon ayak izi, iklim yasası da vardı işin içinde, ama bütün bunlar ABD’de büyük tartışmalara sebeb olurken, ülkemizde tam gaz devam ediyor. Hastahaneler’de Translar için hem hormonal tedavi hem cerrahi operasyon yapılıyor. Parasını devlet ödüyor. Dahası bu işi örgütleyen UN WOMAN’a yargı ve verdi muafiyeti, diplomatik koruma ve imtiyazlı statü tanıyoruz. Biri bize bunun mantığını bana anlatabilir mi? “İstanbul sözleşmesi’nden çekildik” diyorlar, CEDAW ve Lanzarote ile birlikte bu şemsiyenin altında daha vahşi şekilde uygulanıyor. Bunu AKP(!?) eliyle yapıyorlar. CHP, MHP, HDP filan da buna yönelik eleştiri yapmıyorlar. Bu şekilde aslında suç ortağı oluyorlar..

Ankara’da siyaset ve bürokrasi ağzı ile başka konuşuyor, ayakları başka yere gidiyor. İsrail’e Türkiye üzerinden askeri malzeme ve yakıt satılıyor (Tabi Filistin üzerinden), hem de İsrail’e boykot çağrısı yapıyoruz. Hem Gazze’ye insani yardım çağrısı yapıyoruz, ama insani yardım gemisinin limanımızdan çıkışına izin vermiyoruz. (Tabi bütün bunların bir açıklaması var). İsrail de Gazze’ye saldırırken, Mülteci kamplarına, BM barış gücüne saldırırken terörle ve teröre yardım ve yataklık edenlerle mücadele gibi bir gerekçesi var!? Gerçek arayana gerçekçe bulmak kolay. Öte yan dan “İklim aktivisti (!?) Greta Thunberg: “Türkiye ve Azerbaycan, İsrail'e petrol temin ediyor” diyor ama, bu petrolü İsrail’e verenin Rothchilt’ler olduğunu söylemiyor. Petrol Azerbaycan’dan çıkıyor, Türkiye üzerinden geçiyor da peki bunun sahibi kim. Satan kim? Birileri laf ile aleme nizamat verirken binlerce teseyyüb bulunur hanelerinde.

Aslında Trump ve Musk da bir garip. LGBT’ye karşılar Trans Humanizm’in ana unsuru Nesnelararası İletişim’e ve NeuraLink’e destek veriyorlar! Dünyada bu tür bir çok akılsızca işler oluyor.

Bakın, Türkiye’nin, AB dediğimiz örgüte üyelik başvurusu, (o zamanki adı AET/Avrupa Ekonomik Topluluğu) 12 Eylül 1963 tarihinde Ankara’da imzalanan anlaşma ile resmiyet kazanmış ve 4/2/1964 tarih ve 397 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunmuş 22/10/1964 tarih ve 6/3820 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Aradan 61 yıl geçmiş ve hala, Turhan’ın bir karikatüründe ifade ettiği gibi, domuz ağılında yavrularını emziren Anaç domuzu emmek için domuz ağılının kapısında bekleyen kuzu gibi bekliyoruz. Bunun bir mantığı var mı? FETÖ’den, PKK’dan, BÇG’den söz ediyorsunuz, bunların hepsinin arkasında bunlar var. Darbelerin arkasında bunlar var. Güya darbecilerle, teröristlerle savaşıyoruz, ama onları örgütleyen, eğitip donatan “uluslararası sistem”le birlikte hareket etmekten, onların bir parçası olmaktan söz ediyorsunuz. Hem de sağı, solu, milliyetçisi, liberali, İslamcısı, Laikçisi, Ulusalcısıyla. Bu akılsızlıkla bu ülkede ne olup bittiğini anlayamayız. Anlayamıyoruz zaten. Herkes, kendi liderine, kendi örgütüne, Şeyhine, partisine iman etmiş gibi sanki. Herkes rakibi hakkında, yanlışları abartılı şekilde ortaya dökerken, kendi takımının daha vahim ölçekteki benzer tür bir ayıbını görmezden gelmekten öte, gizlemeye, üstünü örtemeye, bahane bulmaya çalışıyor.

Bu durum, karşıtlarını eleştirirken ahlaklı görünürken, aslında bu işi kendi adamlarının ahlaksızlığını perdelemek için maske olarak kullanıyor. Bu münafıkça bu tavır. Bu durum anda vaka-i adiye’den bir durum. Tarikat yapıları içindeki hesaplaşmalarda bile ipin ucu kaçmış durumda. Para, kadın, makam uğruna birilerinin yapmayacakları şey yok. Narin olayını biliyorsunuz. Cinayete kurban giden çocuk Kur’an Kursuna gidiyor. Katile yardım eden kişi, cesedi dereye gömdükten sonra geliyor, namaz kılıyor. Yahu Geneleve gitmek suç değil, dini kurallara uygun bir nikahla ikinci bir evlilik yaparsan cezaevini boyluyorsun. “Siyaset kavas, ilim köle, sanat ihtilaç / serbest verem ve sıtma mahpus gümrükte ilaç” Sahi mRNA aşıları için birçok ülkede davalar açılırken, neden Türkiye’de kimseden bir ses çıkmıyor. Oysa patır patır ölüyor insanlar. “Bill Gates hakkında neden dava açılmıyor?” dediğinizde, sizinle dalga geçen bir media var. Oysa karısı Epstein ile ilgili ifade vermeye, belgeleri açıklamaya hazır olduğunu söylüyor. Bu gidişle ya Trump ve Elon Musk, ya da Kamala ve Bill Gates hapı yutacak. Obama’nın da işi zor. WEF, DSÖ başkanının da. Chemistrail, 5G, Trans Humanizm konusunda STK’lar ve Media’nın durumu ne? Çoğu “sahibinin sesi”. Bunlar Hakkın ve halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, Haykıran sesi değil. Parayı veren efendilerinin öttürdüğü düdük bunlar. Halk büyük sessizlik içinde, “kurtarıcılarının(!?) ayak izi”nde ilerliyor. Onların her sözünü alkışlıyorlar ama, o kişilerin ayaklarının nereye gittiğine bakmıyorlar. Bakın eğer Allah’ın ipine tutunuyorsanız, Allah’ın yardımı size ulaşır..

Yoksa, bakın, zehiri “bal” diye sunarlar. Bu anlamda “Bal tuzağına dikkat” Ateşkes, barış, insani yardım koridorunu açıyoruz derken, Gazze’nin içini boşaltabilirler. Gazzelileri dövme, ellerindeki silahları toplama görevini de FKÖ’nün polislerine, Mısır ve Ürdün polisine verebilirler.
Hep söylüyorum, yine söyleyeceğim, siyasileri dinlerken gözünüz ayaklarında olsun. Onlar konuştuklarında sözlerini dinlersiniz ama işin aslını öğrenmek için bir de “Münafikun suresi 4. Ayet”e bakın. Sahi, Gazze konusunu görüşmek için toplanan Arap Birliği için bu konuda toplantının yapılacağı yer olarak sahi, ilk akla gelen ülke ismi Suudi Arabistan mı olmalıydı!?
Neyse, Bugünlük de bu kadar.

Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 191 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar