Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

CoVID’in “kara kış”ı

Para basma makinelerini durdurun enflasyon durur. Tanı kitlerini ve RF radyo dalgaları üreten 5G ve benzeri cihazları durdurun CoVID biter.

Aslında CoVID diye bir şey yok. RF ve mikro dalgaya maruz kalan canlı organizmalardaki reaksiyonla bildiğiniz ve her yerde her zaman yaygın olarak bulunan grib mikrobu buluşunca, kişide varolan sağlık sorunu ve hastalıkla birleşerek ölüme kadar giden ağır vakalara dönüşebiliyor. 5G ve diğer mikro dalga üreten cihazları durdurun CoVID biter.

Ama bunu yapmazsanız bu hastalık(!) bitmeyecek ve patlayacak!  

Bu kış CoVID’in global anlamda ilk kışı olacak. 2019 Aralık’ında Wuhan’da çıktı dediler, sonra Mart 2020 gibi Pandemi ilan edildi. İlkbahar da sıcaklık mevsim normallerinin üstündeydi. Zaten “Haziran gelince yavaşlar” dendi, ama yayılmaya devam etti. Çünkü Starlink alçak irtifa uyduları ile daha fazla mikro dalga tüm dünyada etkisini gösteriyordu. Bir yandan da 5G röle istasyonları kurulmaya devam etti. CoVID de artmaya devam etti.

Bu 5G’ler sadece canlı organizmalar üzerinde reaksiyona sebeb olmuyor. Mesela oksijen atomlarının frekansını da değiştirdiği için canlıların oksijen absordesini de olumsuz yönde etkiliyor. 5G’nin insanlar ve hayvanlar üzerinde doğrudan etkisi, beyin, kalp, sinir sistemi, akciğer, karaciğer ve böbrek bezleri üstünde kendini hissettiriyor. Bitkilerde ise, gövde ve yaprak yüzeylerinde reçine salınımını artırıyor. Bu da yangınların çok hızlı ve önlenemez biçimde yayılmasına sebeb oluyor.

İlkbahar, yaz derken sonbahara geldik. Göreceksiniz böyle giderse, CoVID’in önlenemeyen yükselişine şahid olacaksınız. Gelecek günler geçen günleri aratacak. Böyle bir mikrop, böyle bir hastalık yok. Bu bir biyolojik ajan. Bunu üreten bir sistem de. Bu tarihin şahid olduğu en büyük komplo. İnsan eli ile gerçekleştirilmeye çalışılan tarihin en büyük soykırımı. En büyük felaketi. Global Great Reset’lebaşlayacak “yeni normal” düzeni için bir “Global Soykırım Projesi

Batılılar, bu süreçte daha fazla oksijen için her yere kenevir ekiyorlar, daha fazla ekecekler. Çünkü kenevir ormandan 7 kat daha fazla oksijen üretiyor ve orman en az on yılda erişkin olurken, kenevir 4 ayda olgunlaşıyor. Kenevir hem toprağı, hem havayı temizlerken, aynı zamanda  en fazla radyasyon emen bir bitki. Ama, maalesef ülkemizde çok sınırlı ve bir sürü caydırıcı mevzuat ve bürokrasi engeli ile karşı karşıyayız.

RF ve Mikro dalganın sebeb olduğu en fazla sağlık sorunu kanser. Kenevir aynı zamanda kanserin ilacı, ama hangi el o mevzuatı oraya soktu ise, kanserin ilacı olan THC ve CBD üretimi Türkiye’de özellikle yasak. Endüstriyel kenevire sınırlı bir şekilde izin verilirken, tıbbi kenevir yasak. Güya endüstriyel kenevir serbest. Aslında böyle 2 tip kenevir yok. Kenevirin geni ile oynanıp, THC ve CBD oranı düşük türlerine endüstriyel kenevir diyorlar. En değerli kısmını da imha mecburiyeti getiriyorlar. Uyuşturucu bahane! Tiner, aseton da uyuşturucu olarak kullanılabiliyor, niye onlar yasak değil? Bu hangi akıl. Biz bunları 1970’lerin başında Alkoloid Fabrikasının kuruluş sürecinde ülkeden kovduk zannediyorduk, ama bunlar şimdi yakalarında “Yerli ve Milli rozeti” ile aramızda dolaşıyorlar.

CoVID Pandemisi” ile mücadele ettiklerini söylüyorlar, “Korku Pandemisi” üretiyorlar. “Korku Pandemisi” CoVID’den daha fazla can kaybına ve ekonomik kayba sebeb oluyor. Bu iş öyle evde kal, maske tak, fiziki mesafe, kolonya, sabunla çözülecek hadise değil. Bir yandan Mutasyondan söz ediyorsunuz, öte yandan aşıdan! Grib’in aşısı bir illüzyon. Bir yandan hasta ediyor, öte yandan ilacı olan keneviri engelliyor, bir yandan da ilaç aradığınızı söylüyorsunuz!

Geçen gün Berlin’de, “Dünya Tabibler Birliği” bir açıklama yaptı! Böyle bir mikrop yok. Bu bir biyolojik ajan. Dünya Sağlık Örgütü, FDI bu konuda dürüst davranmıyorlar.

 

O “HES Kodu” uygulamasını durdurun! O uygulama “Milli” olarak zaten, Sağlık Bakanlığında Vatandaşlık numarasına bağlı olarak var. Bu senaryo DSÖ’nün “Global Health Pass.” için BETA versiyonu bir uygulaması. Bizim üstümüzde test ediyorlar. Aralık ayında “Global Money&Credit Pass.” uygulaması için hazırlık yapıyorlar. 1945 sonrası başlayıp, Westefelya süreci sonunda Fransız devrimi ile yoluna giren, “Ulusal ve uluslararası düzen” bugün “Yeni Dünya Düzeni”ne geçişte Türkiye’yi adeta pilot ülke gibi kullanmaya çalışıyor. Ve Ankara’daki bürokrasi bilerek ya da bilmeden, hemen GENDER ve BİREY tanımlamasını kabullenmiş gözüküyor. Birey “Yerli ve Milli” değil. Onun, din, ahlak ve gelenekle bir bağı yok. Onlardan izole edilmiş bir organizma. Artık cinsiyeti bile “Biyolojik” değil, “Toplumsal” ve her türlü yönelim ve tercihe açık! Transhumanizm’de, “İnsan” artık o “geleneksel insan” değil. O “nesneler arası iletişim ve etkileşim”e açık bir “nesne”. Onun adı “Siborg” olacak Chip takıldıktan sonra. Yaratılıştan gelen fıtratlarına yabancılaşanlar artık kendi iradeleri ile başka vadilere savrulmuş olacaklar. 

Ankara’da Hüda’ya tabi olanlara selam olsun. Akıl, hikmet sahibi, erdemli ve mazlum insanlara ise “Hılful fudul” anlayışı içinde dua ediyorum ve herkesten dua bekliyorum. Ötekilerine gelince onları Allah’a havale ediyorum. Onlardan davacıyım ve hakkımı da helal etmiyorum.

Bu yazı toplam 830 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar