Abdurrahman Dilipak
Darbeye Dur! demek suç mu?
Darbeci çevreler, gelişmelerden son derece rahatsız..
Kimi sıranın kendilerine gelmesinden korkuyor, kimi de dışarıda kalanlara moral vermeye çalışıyor..
Ülke darbenin eşiğine gelmiş, birileri suikast planları yapıyor, kimseden gık yok. Sanıklar yakalanıp gözaltına alınıyor, hemen bazıları ortaya çıkıp ahkâm kesmeye başlıyor..
Tamam, suçlu olsalar bile hiç kimseye işkence yapılmamalı.. Haksızlık yapılmamalı..
Öte yandan kimse dokunulmaz değil.
Birileri, ATO Başkanı'nın tutuklanmasına karşı sert tepkiler veriyor.. Gözaltını "darbe" olarak niteliyor.
Bu ve benzeri olaylar karşısındaki tepkilerine baktığımda gördüğüm, TOBB Başkanı'nın, siyasi konularda sektör aktörlüğü kadar başarılı olmadığı.
Eğer bir hukuk dışılık varsa, onun ne olduğu söylenmeli ve aynı haksızlık sadece ATO Başkanı'na karşı değil, kime karşı yapılırsa yapılsın ona karşı çıkılmalı.
Yoksa ATO Başkanı'na, gün gelir şartlar oluşursa TÜSİAD Başkanı da gözaltına alınır..
Bu konuda hassasiyet gösterenlerin, geçmişte "öteki"lere karşı yapılan gözaltılarında ne yaptıkları konusuna da bakmak gerek. Yoksa bu iş bir örgüt dayanışması anlamına gelir..
Yani bir Oda Başkanı tutuklanınca, bütün Odalar bunu kendilerine karşı yapılmış bir iş mi sayacaklar.
Aynı mantıkla, bir orgeneralin gözaltına alınması, bütün orduya karşı yapılan bir iş mi?..
Bir gazeteci gözaltına alınınca, bütün gazeteciler mi hedef seçilmiş oluyor..
Şöyle söyleseniz anlarım: Bir insana yapılan bir haksızlık, bütün bir topluma yapılmış bir tehdittir..
Gözaltının prosedürü bellidir.
Bazıları hiç darbe dönemi görmemiş gibi konuşuyor.. Tutuklama, yargı denetiminde ve usûlüne uygun olarak yapılmıştır..
Bakın ortada bir darbe iddiası var.. Daha önce gazetelerde yayınlanan belgeler var.. Sarıkız olayı var, Şemdinli var, Ergenekon var..
Ortada vahim bir yanlık anlama var.. Darbe uygulamaları değil, darbeye karşı bir operasyon var.
Merak ediyorum, bugün bu tutuklamalara karşı çıkanlar; bu olaylara, yayınlanan belgelere karşı niçin ses vermediler.
Dilerim bütün bu kâbus gibi iddialar gerçek olmasın. Gözaltındakiler de böyle karanlık bir planın içinde yer almamış olsunlar.
Ama öte yandan Cumhuriyet gazetesinde yazılanlara bakıyorum.. İnternete düşen belgelere bakıyorum, ortada vahim bir durum var..
Neyse, iddianame hazır ve savcılık, belgelerini masaya koyacak. O zaman bugün ahkâm kesenler, yarın başlarını öne eğebilirler..
Öyle bir terör estiriyorlar ki; aslında daha birkaç düzine kişinin gözaltına alınması gerek, ama görünen o ki; bu süreci engellemeye çalışıyorlar.. Gözaltına alınması söz konusu olan kişilerin isimleri açık açık yazılıyor, söyleniyor. Hatta bir darbeye kalkışabilecekleri de söyleniyor..
Bu konu iktidarın bir tasarrufu değil.. Yargı bağımsız.. Polisin son gözaltılarında çok sınırlı bir rolü var.. Birilerinin bu gerçekleri bile bile, bu konuyu iktidara karşı bir kampanyaya dönüştürme gayretini anlamak pek mümkün değil.
Savcılığın iddianamesinin 2500 sayfa civarında olacağı söyleniyor.. Ekli belgeler 1 milyon sayfayı buluyor diyorlar. Bu da yetmeyecek, ek bir iddianame daha söz konusu. Bunlar ortaya konunca, bugün kendilerinden emin konuşanlar yarın ne yapacaklar, merak ediyorum..
Meslek dayanışması, delegelere selam gibi şeyleri anlarım, ama bu iş geri tepecek bir iş.. Darbecilerin karanlık ilişkileri ve kirli işleri ortaya çıktığında ne yapacaklar göreceğiz.
Muhtemelen yeni sürpriz isimler gözaltına alınacak. Doğan, Özkök, Kanadoğlu, Aktulga, Silahçıoğlu gibi birçok isimden söz ediliyor.. İş dünyası, Media, Siyaset, STK, bürokrasiden birçok isim hakkında şimdiden spekülasyonlar başladı.
Bana kalırsa şimdi, bu onbinlerce kişiden oluşan yapının nasıl tasfiye edileceği üzerinde düşünmeye başlamamız gerek.. Kesinlikler bu yapılar dağıtılmalı, ellerindeki silahlar müsadere edilmeli, silah depoları kayıt altına alınmalı ve bu çetelerin mali kaynakları kurutulmalı.
Bundan sonra geri dönüş mümkün değil ve bu yapı tasfiye edilmeden de kimseye huzur yok..
Bu arada kapsamlı bir Anayasa değişikliği kaçınılmaz.. Adaletten, barıştan, özgürlükten, insan haklarından, hukuk devletinden yana, katılımcı, çoğulcu ve şeffaf bir düzen oluşturmalıyız. Bu yapılmadan Susurluklar, Sivaslar, sağ-sol çatışmaları bitmez.
Mafia, terör, irtica, hepsi bu yapının elinde siyaset yapma aracı.. Birileri bizim kanlarımız ve gözyaşlarımız, çalınan alın terlerimiz üzerine kendilerine iktidar ve servet üretiyorlar..
Sivas; derin devletin, çetelerin işi idi. Başbağlar da öyle.. Bugün bu yarayı toplumun öteki kesimlerini suçlamak için kullananlar, bilerek ya da bilmeyerek bu karanlık, kanlı ve kirli oyuna alet oluyorlar..
Tek başına Sivas'tan söz edip, Başbağlar'ı görmezden gelenler, aslında bu karanlık, kirli ve derin komplonun amacına alet olmuş oluyorlar.. Selam ve dua ile..