Debelendikçe batağa saplananlar
Neşe Düzel'le bir söyleşi yaptık. O sordu, ben yanıtladım, röportaj salı günü Taraf Gazetesi'nde yayınlandı. Söyleşinin, daha doğru şu söylediklerimin özellikle dikkat çeken iki kısmı olmuş.
İlki şu:
"Komutanlar darbe ortamını oluşturmak için, demokratlar aleyhine andıçlar, lahikalar hazırlamışlar. Bu darbe hazırlıkları sırasında Ankara'da Gölbaşı'nda kimi gazetecilerle görüşmüşler. Hatta o dönemde ben bir yazımda, Radikal'in Ankara Temsilcisi Murat Yetkin'i Genelkurmay Başkanı'na sorduğu siyasi sorulardan ötürü eleştirmiştim. Ertesi gün Murat beni aradı. 'Ben o toplantılara katılmadım' dedi. 'Hangi toplantılar?' dedim. 'Ankara'da yapılan toplantılara daha çok İstanbul'dan gazeteciler katıldı' dedi. Askerlerle toplantılar yapılıyormuş ve gazeteciler bu toplantılara katılıyormuş. Oysa gazetecilik neyi gerektirir? O toplantıları yazmayı gerektirir. Eğer sen o toplantılarda öğrendiklerini yazmıyorsan, bu ülkede darbe olabileceğinin hesabını yapıp onlarla iş tutmaya başlıyorsun demektir ki, 2002, 2003'te böyle oldu"
İkincisi ise şu:
"Cumhuriyet mitingleri, Malatya katliamı, Danıştay saldırısı, Hrant Dink cinayeti, Trabzon'da papazın öldürülmesi hepsi Ergenekon'un işi" Çünkü Ergenekon geniş bir networkun işi. " Bakın... Hrant çok yakın arkadaşım olduğu için, üst düzey bir emniyet görevlisi benimle görüşmek istedi. Bana, 'Hrant Dink'i Ergenekon örgütünün öldürdüğünü biliyoruz. Ama ispat edemiyoruz. Elimizde henüz kriminal delilimiz yok..."
Cumhuriyet Gazetesi'nin "karalama üstadları"ndan birisi iki gün önce bu söyleşi üzerine bir yazı yazarak benden hesap soruyor, gazetesi ise bu yazıyı birinci sayfadan manşet altı anonsluyordu"
Bu adamın kaleminde, "Cumhuriyet mitingleri, Malatya katliamı, Danıştay saldırısı, Hrant Dink cinayeti, Trabzon'da papazın öldürülmesi hepsi Ergenekon'un işi" sözlerim şu hale dönmüştü:
"Hrant Dink cinayeti, Malatya katliamı, Rahip Santoro'nun öldürülme buyruğu Cumhuriyet mitinglerine katılanlar tarafından verilmiştir..."
Ne denir?
Ortada söz edilebilecek bir ahlaki çıta bile yok"
Şöyle devam ediyor "çıtasız yazar":
"Ali Bayramoğlu'nun elinde bir liste olduğu kesin. Bir üst düzey polis yetkilisiyle konuşmuş savcı gibi. Bilgiler almış Hrant Dink cinayetine ilişkin. Üstelik, darbe toplantılarına katılan gazetecileri de biliyor"
Böylesine bir adama yanıt vermek bile insana kirlenmişlik hissi verir.
Ne var ki o ve arkadaşları her fırsatta, her platformda karalama çabalarına devam ediyorlar, yanıt almadıkça cesaret buluyorlar"
Bir çift söze ihtiyaçları var o zaman:
Karalama üstadı, elimde liste yok"
Olsa ve bu listeden ben emin olsam, bil ki, hemen yayınlardım"
O zaman olmadığına yat kalk dua et"
Bilgim senin çevrenin ve arkadaşlarının dışarıya yansıttıklarından ibarettir.
Bu bilgileri gazetelerde çıkan haberler, kimi köşe yazıları açık bir şekilde teyit etmektedir"
Ama sana yine de ve mutlaka bir liste gerekiyorsa, onu kimden alacağını muhtemelen en iyi sen bilirsin"
"Üst düzey polis yetkilisi kim? Darbe toplantılarına katılan gazeteciler kimler? İşte iki soruya yanıt Ergenekon'u çözer..." diye soran sensin"
O toplantılara katılanlar doğrudan Ergenekoncudur diyorsan eğer, ki bence haklısın, o zaman pek de zeki sayılmazsın"
Çünkü civarı yakarsın"
Bir üst düzey polis yetkilisinden bilgi aldığımı söylüyorsun, evet, aldım, bir savcı gibi değil, bir gazeteci gibi, dostu, yakını öldürülmüş bir insan gibi aldım ve bunları yazdım"
Evet polise, gizli bilgiye, belgeye gerek yok"
Her şey ortada"
Aklı ve gözü olan görüyor, okuyor"