Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Def-i mazarrat, celb-i menafiden evla da!

Tamam Paralel yapıdan kurtulmamız lazım da, onların önünü kestiği, sicili ile oynadığı kişiler ne olacak? Bir emniyet yetkilisi, “Paralel yapıya heba siciller ne olacak” diyor.. Ve devam ediyor: “Çok sayıda insanın hayatını altüst eden paralel yapının Emniyet Teşkilatı’nda yaptığı tahribat onarılamaz bir noktada duruyor. Emniyet Teşkilatı’nda çok sayıda kişinin sicili ve rütbesi hâlâ askıda... 2006-2013 yılları arasında Emniyet Teşkilatı’nda altın çağını yaşayan paralel yapı; kurduğu kumpaslarla ve değişik yöntemlerle sadece devletin ve milletin hizmetinde fedakârca görev yapan personelin bir kısmını ihraç yoluyla uzaklaştırdı, rütbelileri ise terfi ettirmedi. Paralel yapının adaletsizliğinin etkileri Emniyet Teşkilatında hâlâ devam ediyor. Paralel yapının sicilini bozduğu, terfi ettirmediği teşkilat mensuplarının mağduriyeti hâlâ devam ediyor. Bu adaletsizliğin bir an önce ortadan kaldırılması gerekiyor.”

Sicili bozulup görevden alınanların yerine getirilenlere dikkat. Balyoz ve Ergenekon davalarında boşalan kadrolara kimlerin getirildiği önemli.. Ve bir an önce Adalet Akademisinin kapasitesinin artırılarak yargıdaki açığın kapatılması şart..

Paralel yapının bürokrasi ayağı önemli. Ama bunların bir de Media ayağı, STK ayağı, Sermaye ayağı var..

Dahası siyasi bağlantıları var. Yurtiçinde değil, yüzden fazla ülkede uzantıları var..

Kayıtdışı bir ekonomi ayakları var.. O kadar himmet hangi yoldan toplandı, kimler üzerinden nereye aktarıldı? Hangi kamu kaynakları, binaları, arazileri, hangi kuruluşlar üzerinden bu yapılara aktarıldı. Teşvikler, muafiyetler, hibeler..

Bu yapının henüz küçük bir bölümü tasfiye edildi.. Ekonomik güçlerini hâlâ koruyorlar.. Tamam deşifre oldular, yeniden toparlanmaları kolay olmayacak. Halk oynanan kirli oyunun farkına vardı, ama henüz bu yapının ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel hayattaki izleri tamamen silinmiş değil..

Her gün 900.000 kapıya Zaman gazetesi bırakılıyor. Bayiden alınan gazete 20.000 bile değil. Diğer paralel media ile birlikte her gün, kapılara bırakılan dört gazeteden biri Paralel yapıya ait.. Gazete bir ay öncesine kadar her hafta 20-30.000 tiraj düşüşü açıklıyordu, bir aydır, her hafta 8-10.000 artırıyor.. Bir zamanlar 1.3 milyon tirajdan önce 800.0000’e gerilediler, şimdi tekrar 900.000 seviyesinde gazete basıp, dağıtıyorlar.. Düşünsenize, Hürriyet bile 300.000 seviyesinde.. Hürriyet grubu ile birlikte, nerede ise toplam tirajın yarısına sahipler..

Paralel medianın, yapıya günlük maliyeti 1 milyon lira civarında olması muhtemel.. Bu yapı hâlâ bu bedeli ödemeye devam ediyor..

Birilerini korkutan, birilerini umutlandıran da bu güçleri..

Bu yapının kendi halinde bir cemaat olmadığı ortada.. Bir şey yokmuş gibi davranıyorlar ama, dışişleri bakanını, başbakanı dinleyebiliyorlar.. MİT TIR’larını durdurabiliyorlar.. 

Yargıda hâlâ yaşananlar ortada.. Üniversitelere daha sıra gelmedi. Ne derin devletin ne de paralel devletin sermaye ayağının, Media ayağının üzerine tam olarak gidilmedi daha..

Paralel yapıdan sadece devlet zarar görmedi. Millet de zarar gördü. Sicili ile oynanan, sadece bürokratlar değil. Birçok işadamının uluslararası bağlantıları kopartıldı ve işleri engellendi. İhalelerde hileler yapıldı. Ve bu engellemeler hâlâ devam ediyor..  Devlet, milletin de hak ve hukukuna sahip çıkmak zorunda..

Gaspın adı “himmet” olmuştu. İşadamları haraca bağlanmıştı.. 2. bir vergi alınıyordu adeta.. İşadamları üzerinden devlet kaynakları hortumlanıyor, sonra da bu servet cemaatle paylaşılıyordu. Böylece işe bir de “manevi boyut” kazandırılıyordu.. Batı’daki “kutsal fahişe’liğin bir başka versiyonu bu da. Kutsal soygun! Kutsal bir gaye sözkonusu olunca, gayeye giden her yol da meşru kabul edilince, her şey mümkün oluyor.. Bu yolu ilk kez ve tek bu yapı da kullanmıyor..

Paralelciler bu paranın kaynağını hiç sorgulamıyorlar mı? 

Sadece Paralel devletle değil, Paralel bir din tehdidi ile karşı karşıyayız ve tek paralel dini örgütlenme bu Gülen hareketi de değil..

Operasyonlar devam ediyor, ama asıl büyük operasyon için sanırım yeni hükümetin kurulmasını beklemek gerek.

Bir de seçim sonuçlarının görülmesi gerek. Birilerinin bu işin geri dönüşü olmadığını görmeleri için biraz daha sabretmek gerekiyor.. Belki o zaman birileri Paralel devlet üzerinden iktidara karşı koymanın imkansızlığını anlar ve geri çekilirler..

Birileri hâlâ Paralel yapının intikamından korkuyor.. Hâlâ onların adamlarının bazı noktalarda duruyor olmasından çekiniyorlar..

Bir de ellerindeki dosyalar ve kasetler, bu konuda riski olan işadamını da, bürokratı da korkutuyor sanırım.. Belki bu beladan kurtulmak için önce devletin bu arşive ulaşması gerek.. En azından o takdirde Paralel yapı birilerini tehdit ve şantajla yanına çekmeye çalışırsa, bir o kadar da devletten korkmaları, devleti hesaba katmaları sağlanır.. Ve devlet hedefteki kişileri takibe alarak, Paralel yapının onlar üzerindeki baskısını önleme şansına sahip olur.. Yoksa birileri paralel yapının insafına terk edilmiş olacaktır..

Paralel yapının şerrinden sadece devletin değil, milletin de korunması ve bu yapının uluslararası sistem içindeki yerinin ve rolünün dünyaya iyi bir şekilde anlatılması gerekir..

Evet, def-i mazarrat celbi menafiden evladır. Aynı şekilde yapılacak işin efradına cami, ağyarına mani olması gerekir..  Selâm ve dua ile..

yeniakit

Bu yazı toplam 1272 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar