Hasan Karakaya
Demirtaş’ın ağzı da kanalizasyondan pek farklı değil!
Bilmem hatırlar mısınız?...
Tarihe “Postmodern Darbe” olarak geçen “28 Şubat Darbesi”nin oluşumunda, “Aydın Doğan ve Dinç Bilgin medyası” kadar “sendikalar”ın da büyük rolü olmuştu...
Hele hatırlayın o fotoğrafı;
TOBB, TİSK, TESK, DİSK ve Türk-İş’in başkanları Refik Baydur, Bayram Meral, Fuat Miras, Derviş Günday ve Rıdvan Budak, bir masanın etrafına“5 bardak” gibi dizilmişler, açıklama yapıyorlardı...
Diyorlardı ki;
“Hükümet istifa etmeli!”
İşte bu sendika temsilcileri, Türk siyasi tarihine “5’li Çete” olarak geçmiş olsalar da, aslında “6’lı Çete”den söz etmek de mümkündü!..
Öyle ya;
Bugün “FETÖ” veya “PDY” olarak andığımız “illegal örgüt”ün başıFetullah Gülen de, o tarihlerde, “Erbakan Hükümeti”ne yönelik olarak “5’li çete paralelinde” şu açıklamayı yapmıştı;
“Beceremediniz, çekin gidin!”
Ne ilginç değil mi;
“12 Eylül 1980 Darbesi”ni yapan “Evren ve Cuntacı arkadaşları” için de;“Bir sürahi, dört bardak” benzetmesi yapılmıştı!..
Sürahi, Evren’di!..
4 bardak da, 4 Kuvvet Komutanı!..
PKK GÜDÜMÜNDEKİ 5’Lİ ÇETE
Her neyse... O günler, çookk gerilerde kaldı... “1000 yıl sürecek” denilen darbeler, “bin gün” bile sürmedi... Bütün darbeciler, “tepetaklak” olup gitti!..
Şimdi, yeni yeni “darbeci”ler peydahlanmaya başladı... Bunlar, “PKK Terör Örgütü”nün arkasına gizlenip, “erkeklik” taslayan ve “efelik” yapanlar!..
Bunlar; resmen ve alenen;
“Terör sözcülüğü” yapıyorlar!..
Kimler mi;
HDP, DBP, HDK, DTK ve TTB!..
Bunlar da;
“2015’in 5’li Çetesi!”
İşte bu 5’li Çete;
Yani, HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Sözcüsü ve HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, DTK Eş Başkanları Hatip Dicle ve Selma Irmak dün Diyarbakır’da toplanıp,“Hükümet’e veryansın” etmişler!..
Bu “4’lü çete”ye, Ankara’dan TTB de, yani Türk Tabipler Birliği de eklenince, al sana “Beşli Çete!”
DEMİRTAŞ NEFRET KUSTU!
Hem bu “5’li Çete”nin, hem de “Terör Örgütü PKK”nın sözcülüğünü, “uzun süredir ortalıkta görünmeyen” ve hatta “Acaba, icazet almak için ABD’ye mi gitti?” soruların sorulmasına yol açan Selahattin Demirtaş’a vermişler!..
“Proje Selahattin” de geçmiş mikrofonun karşısına; tek kelimeyle kusmuş da kusmuş;
l “Mevzu hendek, barikat mevzusu değildir. Yüzde 50 oy almış bir hükümetsiniz; daha Kürt sorunuyla ilgili elinizde ne yapacağınıza dair tek bir proje yok. Halkımız sıkıntı çekiyor, farkındayız. İnsanlar bu zulüm nedeniyle göç ediyor. Kurşunlu Camii’ni yakanlar devletin görevlileridir. Halkımız bunun farkında.”
l “Siyasetçiler olarak çözüm yollarını tartıştık... 26-27 Aralık’ta Diyarbakır’da DTK’nın Kongresi’ne geniş bir şekilde katılacağız... Öz yönetim ve özerkliğin inşası, sürecin siyasi zeminde daha güçlü bir şekilde ilerletilmesi için tartışacağız.”
l “Bize böyle tankın namlusunu gösterip geri adım attıracaklarını zannediyorlarsa kusura bakmasınlar ama biz ölüm korkusunu çoktan aştık... Sokağa çıkma yasakları kalkacak, infazlar duracak, özerkliğin müzakere edildiği, üçüncü gözlemci gözün masada olduğu, Dolmabahçe mutabakatı üzerine tartışmanın başlayacağı sağlıklı bir müzakereye dönülecek. Bizim istediğimiz bu.”
l “Gazetelerine bir bakın... Büyük temizlik operasyonuymuş. Silip süpürme operasyonuymuş. Siz kimsiniz ya?.. Kimi nereden süpürüyorsunuz? Siz ancak bu toprakların kanalizasyonunu temizlersiniz. Başka da bir şeyi temizleyemezsiniz.”
SEN DE LAĞIM GİBİSİN!
Son cümleden başlayalım...
Ne diyor Cilalı Demirtaş; “Siz ancak bu toprakların kanalizasyonunu temizlersiniz!”
Çok doğru söylüyor;
“Devlet, ancak kanalizasyonları ve lağımları temizler!”
İyi ama; bu lâfları fışkırtan Demirtaş’ın ağzının “kanalizasyon” veya“lağım”dan ne farkı var?..
Ha, “İSKİ’nin kanalizasyonu!”
Ha, “Demirtaş’ın ağzı!”
Ne farkları var?..
İkisinden de “necaset” fışkırıyor!..
Kaldı ki, “İSKİ lağımları”ndan akan necaseti “arıtma” imkânı var, ama“Demirtaş’ın ağzı”ndan akan necaseti arıtma imkânı da yok!..
“Temizleme”ye gelince;
Demirtaş’ın ağzını temizlemek için “diş fırçası” filan değil, “halı fırçası”kullanmak lâzım!.. “Sabun, deterjan, çamaşır suyu” filan; “Demirtaş’ın ağzı”na hepsini boca edeceksin ki, o da belki temizlenir!..
Adamdaki “ağız” değil,
Sanki “lâğım çukuru!”
RESMEN YALAN SÖYLÜYOR!
Bu ne kin, bu ne şiddet?..
Hem bu ülkenin “imkân”larından yararlanıyorsun, hem de devletten“maaş” alıyorsun... Peki, niye “nefret kusuyorsun!?!”
Bu “kudurma”nın sebebi ne?
Bay Demirtaş; hem “yalan” söylüyor, hem de “PKK’lı katil sürüsü”ne güvenerek “Hükümet’i tehdit” ediyor!..
l Neymiş; “Dolmabahçe Mutabakatı”ymış!..
Ne mutabakatı be adam?..
Bir defa; Dolmabahçe’de “mutabakat” filan yok, “açıklanan 2 ayrı bildiri”var!.. Sen Sırrı Süreyya Önder’in okuduğu metni esas alıyorsan, ben deYalçın Akdoğan’ın okuduğu metni esas alıyorum... Eee, hani mutabakat?..
Diyorsun ki;
• “Kurşunlu Camii’ni devlet yaktı!”
El insaf!.. Pes yani!..
Görünen o ki;
“Eş”i Figen Yüsekdağ’ın sıktığı “palavra”ya, Demirtaş da inanmış!.. Figen Yüksekdağ; “O cami, havadan helikopterle bombalanarak yakıldı!”yalanını savurmuştu geçenlerde!.. PKK, sanki hiç cami ve Kur’an-ı Kerimyakmamış gibi!.. “Almanya’da yaktığı camilere” ne diyelim?..
Tamam, Kurşunlu Camii “havadan bombalandı” diyelim... Peki, “kubbe”de niye bir delik, bir hasar yok?.. O bomba, “akıllı bomba”(!) mıydı ki;“havadan” atıldığı halde, “caminin kapısı”ndan içeri girip patladı!..
O camiyi “molotof”la, sizin çocuklarınız yaktı?..
Çocuk mu kandırıyorsun Selo?..
Demek oluyor ki;
Siz, “Kürt çocukları”nı da böyle kandırıyor, böyle “hendek”kazdırıyorsunuz?..
PKK, KÜRT ÖRGÜTÜ DEĞİL!
Nasıl adamlarsınız siz?..
• Bir yandan “Siyasi çözüm” istiyorsunuz, bir yandan “barış ve kardeşlik”türküsü söyleyip, “Şiddetle bir yere varamayız” diyorsunuz, ama bir yandan da “PKK terörü”ne destek oluyorsunuz?..
Peki, ne yapsın devlet?..
Kürt halkını; “Marksist, Leninist, Stalinist ve hatta Ateist PKK’nın ellerine teslim edip, “Zulüm altında inlemelerine” göz mü yumsun?..
Diyorsunuz ki;
l “PKK ile müzakereler, bir şekilde başlatılmalı ya da İmralı aracılığı ile PKK ikna edilmelidir!”
Geçti o günler, geçti!..
Artık ne İmralı var, ne de sözüne kulak verilen bir Apo!..
Apo’yu defterden silip, onun yerine “muhatap” olarak Proje Selahattin’i sahneye süren siz değil misiniz?..
Hem, “PKK” dediğiniz örgüt; “Kürt halkı için hak talep eden bir örgüt”olmaktan çoktan çıktı!..
PKK’nın “Kürtler” ya da “Kürt hakları” diye bir derdi yok ki!..
PKK, artık “taşeron” bir örgüt!..
Ver “para”yı, yaptır “eylem”i!..
Şimdi, aldığı “ihale”yi neticeye ulaştırmanın derdinde!..
Türkiye, bir yandan “Rusya” ile, bir yandan “Suriye” ile uğraşıyor ya, PKKda, “yangından mal kaçırma”nın ya da “selden kütük kapma”nın derdinde!..
İstiyor ki;
Türkiye zayıflasın da, masaya oturulduğunda Rusya’nın eli güçlensin!..
Daha açık söyleyelim;
PKK, bir “Kürt örgütü”, HDP ise bir “Kürt partisi” olmaktan çoktan çıkmış,“taşeron”laşmışlardır!..
Demirtaş’ın ağzının “kanalizasyonlaşması” ve “lâğımlaşması” bundandır!..
Onlar “lâğım”laşırsa;
Devlet de, elbette temizleyecektir!
**************************************************************************
Proje Selahattin, bu sorularımıza cevap verebilir mi?
“Evren ve cuntacı 4 arkadaşı” için, “Bir sürahi, 4 bardak” diyorduk... Herhalde, Proje Selahattin’in başkanlığında toplanan “yeni darbeciler”için de “Bir sürahi, 5 bardak” diyebiliriz...
Proje Selahattin Demirtaş esmiş-yağmış ama, sormak lâzım kendisine:
l “Yeni Anayasa yapmak için, 2007’de son derece olumlu bir atmosfer varken, PKK; hangi ülkenin talimatıyla Dağlıca Baskını’nı gerçekleştirdi?”
l Pek yakından tanıdığımız MLKP denilen örgüt, “DHKP-C’ye insan devşiren” bir örgüt değil midir?..
l Sürekli söyleniyor: “El Kaide ve IŞİD, birer İslâmi örgüt değildir!”
Peki, PKK bir “Kürt örgütü” müdür?..
HDP, bir “Kürt Partisi” midir?..
Sınırı terketmeden ve silah bırakmadan “PKK ile müzakere yapılmayacağını” Demirtaş bilmiyor mu?.. Kaldı ki; PKK, artık “Öcalan veya PKK’lılar” tarafından değil, “Rusya, İran ve Suriye” tarafından yönetiliyor!.. PKK’nın “Rusya, İran ve Suriye” tarafından verilen “gerilimi tırmandırma” ihalesini başarabilmek için çatıştığını kim inkâr edebilir?!?..
Ama, Demirtaşgiller şunu iyi bilsin: Devlet, artık eski devlet değil!..“Toptancı bakma” dönemi geride kaldı...
Devletin gözünde; artık “Kürt” ayrı, “PKK” ayrı!..
Artık “prensip” şu:
“Kürt’e şefkat, PKK’ya yumruk!”