Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Deprem geliyorum der!

Dünyada en fazla deprem olan ülkeler arasında Japonya da var. Aynı şiddetteki depremlere göre göreceli can kaybı açısından en az can kaybı olan ülkelerin başında da Japonya var.

Bir, yapılar çok sağlam. İki, insanlar (Halk ve yöneticiler) deprem öncesi, anı ve sonrasında daha bilinçli hareket ediyor. Üç, afet yönetimi konusunda çok iyi örgütlenmişler. Herkes ne yapacağını biliyor.

Bizde durum maalesef çok iyi değil. Ama son zamanlarda durum daha öncesine göre daha iyi. Yine de yetersiz olduğumuz ortada.

Türkiye olarak şimdi İstanbul depremine odaklanmalıyız. Bunun için hem merkezi yönetim, hem de öncelikle de, Sakarya’dan başlayarak, Tekirdağ-Edirne koridoru ile Marmara’nın karşı yakasında Yalova ve Bursa’nın bu anlamda ortak bir anlayışla afet anında entegre olmaları gerek.

Varsayalım İstanbul havaalanı hasar gördü. Hava trafiğinin nereden ve nasıl yönetileceğini planlayamaz isek, tahliye ve yardımların girişini koordine etmede zorlanırız.

Uluslararası, hava trafiği kadar kara ve deniz trafiği, demiryolu bağlantısı da önemli.

Bakın, Kobe depreminde, Japonya’da çok fazla can kaybı olmamasının sebeblerinden biri olarak, yeni devreye sokulan erken uyarı sisteminden söz ediliyor. Japonlar yeni bir buluş yapmamışlar. Madem hayvanlar önceden seziyor. İnsanlar da seziyor olabilir. Ya da insanlar çevrelerini gözlemleyerek bunları yorumlayabilirler. Bunu yapıyorlar. Kendileri için ilginç olan ne varsa, bilimsel ya da başka yöntemlerle, yorum, ezoterik bir kehanet, hayvan davranışı, herhangi bir gözlemi doğrudan bir merkeze bildiriyor. Ve bu bilgiler sisteme giriliyor. Farklı kişilerden, aynı bölgeye ilişkin benzer mesajlar alınıyorsa, sosyal media’dan dikkatli olun çağrısı yapılıyor. Mesela Kobe’de can kaybının çok düşük olmasının sebebi olarak bu sosyal davranış modeli gösteriliyor.

Bu konuda farklı bir metotla deprem kestirimi yapan kişiler var. Bu kişilerden biri yer kürenin elektro manyetik salınımının bulutlar üzerindeki etkilerinden yola çıkarak yorum yapıyor, bir başkası, bu salınımı teknik yöntemlerle ölçerek kestirimde bulunuyor. Hayvan, bitki davranışları da deprem öncesi elektromanyetik dalgalanma / hareket ve gaz salınımı ile ilgili değil mi zaten.

Depreme hazırlık bağlamında, tabii ki, öncelikle yıkılacak binaların derhal boşaltılması gerek. Deprem afet kitinin vergiden arındırılmış şekilde şimdiden satılması gerek. İlk 3 gün için çadır, ilaç, gıda, barınma malzemeleri, evlerdeki ya da işyerlerindeki kişi sayısına göre, güvenli bir yerde muhafaza edilmesi gerek. Yarın bunları dağıtacak zaman olmayacak.

İstanbul valisinin depreme ilişkin yoğun mesaisini ve çabalarını biliyorum. On binlerce sayfa ellerinde hazırlık planları olduğunu da biliyorum. Bunların yazılı dokümandan takibi çok zor. Bunların GIS tabanlı bir harita üzerinden takibi zorunlu. İBB’nin elinde böyle bir harita var.

YSK’nın sandık kurulları başkanları, sandık bölgelerinde, Afet Koordinasyon merkezine dönüştürülebilir. Gerekirse sandık kurulu üyeleri de göreve çağrılabilir. Muhtarlar da  mahalle sınırları içinde, ihtiyar heyetleri ile birlikte koordinasyon görevi üslenebilirler. Bunlar Afet Koordinasyon merkezlerinin oradaki temas noktalarını oluşturabilirler.

El Aziz depremi bizim için bir uyarı ve ders olsun. 

Herkes de evinin içini gözden geçirsin bu aralar, bazı disiplinler geliştirelim. Mesela dış kapı hariç, ev içi oda kapılarını, özellikle çocuk, hasta ve yaşlıların bulundukları odaların kapıları aralık kalsın. Depremde bu kapılar sıkışırsa, açması çok zor olabilir. Hareketli dolapları nasıl sabitleriz onu düşünelim. Özellikle de o yüksek, gökdelenlerde durum daha da zor. Altı şiddetindeki bir deprem bir gökdelende 7 şiddetinde hissedilebilir. Asansör de çalışmayacağına göre, o rezidanslarda yaşayanlar için durum daha fazla düşünülmesi gereken bir konu.

Bir de lütfen deprem hattında artık şu yüksek yapılara son verin.. Bu akılsızlığın bedelini çok ağır ödeyeceğiz. Bu binalarda ölecek olanların katili aynı zamanda o işe izin veren siyasiler, bürokratlar ve o müteahhidler olacaktır. Hele bir de teknik yanlışlar ve malzemeden kaynaklanan yanlışlar varsa!

Şu anlamsız, saçma sapan bir hal alan, siyasilerin ağız dalaşlarına da artık bir son verilse.. İnsanlar siyasetten soğuyor ve siyasilere güvenmiyorlar artık. Yarın bir deprem olursa, bu troller yüzünden neredeyse insanlar komşularına bile yardım etmeyecekler neredeyse. İnsanlar arasındaki gönül bağlarını, komşuluk, akrabalık ilişkilerini yıkan, tahrip eden bir sosyal afet ve sosyal deprem yaşıyoruz sanki! Yetti artık, el insaf. Siyaset bindiği dalı kesiyor. Her kesimden siyasi tetikçiliğe soyunan lejyoner rolü üstlenen troller yanlış yapıyor. Birilerini yüceltmek için birilerini aşağılamakla bir yere varamazsınız. Merhamet edin.. 

Adalet yoksa kim kime niye güvensin ki! Yarın yardımlar adil dağıtılıyor mu, yardımların yerine ulaştırılmasında usulsüzlükler var mı, imkanlar, kaynaklar doğru kullanılıyor mu, bunların hepsi adaletle ilgili. Mezar soyguncuları gibi, afet vurguncuları da vardır. Bunlara fırsat verilmemeli. Bu hem bir güvenlik sorunudur, hem de bir yönetim sorunu. Bu sorunlar, bu yöndeki şikayetler, anında incelenip, hemen hızlı bir şekilde çözülemezse, şüyuu vukuundan beter hale gelecek söylentiler sebebi ile herkes mağdur olabilir. Şeffaf, dürüst ve hızlı.

Deprem konusunda farklı yorumlar da var. Dünyanın manyetik kutbu 1000 yılda bir değişiyor. O büyük değişim bugüne denk geldi. Hava, yer, yeraltı, denizlerdeki hareketlilik yön ve şekil değişiyor. Manyetik kutubta hem +- olarak, hem de yer olarak bir değişiklik sözkonusu. Kanada üzerindeki manyetik kutup 1000 yıl aradan sonra Sibirya’ya doğru kayıyor. Bu manyetik basınç 1000 yıl önceki fay hatlarını harekete geçirecek deniyor. Bin yıldır bilinen fay hattı da bu yeni durumdan etkilenecek. Bu iki fay hattının çakışması, daha eski uyuyan fay hatlarını harekete geçirebilir.

Demem o ki, meteor yağmurundan hortumlara, şimşeklerden depreme, volkanik hareketlerden batma-çıkmalara birçok tabii olaya hazırlıklı olalım ve bunun daha en az 5 yıl devam edeceğini bilelim.

Evet bir yandan da savaşlar, terör, darbeler devam ediyor. Tabii depremlerin yanında insan eli ile gerçekleşen sosyal ve manevi depremler yaşıyoruz. Alın size İstanbul sözleşmesi, alın size CEDAW ve daha niceleri. Fay hattı aileyi vurdu, böldü.. İntiharlar, uyuşturucu da bir başka afetimiz.. İnsan eliyle oluşturduğumuz depremler kendi bölgemizde vahşice sürdürülmüyor mu. Alın size Suriye, Irak, Yemen, Afganistan, Libya.. Darbeler, savaş ve terör insan eliyle gerçekleştirilen depremler değil mi!

Sonuçta kader, rızık, ecel.. Neyse o.. Sonuçların sebebi neyse o gerçekleşecek.. Ve bu süreçte insanlar gün gelecek yaptıkları ve yapmaları gerekirken yapmadıkları, söyledikleri ve söylemeleri gerekirken söylemedikleri her şeyden hesaba çekilecekler. Doğrular kurtuluşa erecekler, vay o zalimlere, fasıklara, münafıklara, müstekbirlere..

Allahım! İtiraf edelim ki, biz cahil ve zalimlerden olduk! Biz Allah’ın ipini bıraktık, Allah da bizim ipimizi bıraktı. Başımıza gelenler, kendi ellerimizle yaptıklarımızın karşılığıdır. Kendini ıslahatçı diye gösteren bozgunculardan yakamızı kurtarmamız için hep birlikte tevbe edelim ve Allah’a sığınalım.. Yoksa yaman! Aman efendim aman.. Selâm ve dua ile..

Bu yazı toplam 1107 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar