Mehmet GÖKTAŞ
Deprem günahlarımızın cezası mı?
“Şu şu günahı işlediklerinden dolayı Allah bu depremi vermiştir” gibi iddiaların Allah Teala’ya atılmış büyük bir iftira olduğu düşüncesindeyiz.
Gerek sanal medyada gerek günlük karşılaşmalarımızda zina, faiz ve bir takım benzer günahları dile getirerek depremin bunlardan dolayı meydana geldiğini söyleyip duran birilerine hemen soruyoruz;
“Allah (cc) sana vahiy mi gönderdi, niçin bu depremi verdiğini söyledi mi sana?”
Söyleyin, bu depremi niçin yaptığını Rabbimiz hangimize haber verdi?
Elbette her birimizin işleye geldiği günahları vardır, kendimizi asla temize çıkarmıyoruz.
Fakat bir şeyi daha biliyoruz ki, Allah Teala günahlarımızın karşılığını da sevaplarımızın karşılığını da özellikle ahirette verecektir. Bu konuyla ilgili sayısız ayeti kerime vardır.
“Eğer Allah insanları yaptıklarıyla hesaba çekseydi yeryüzünde tek bir canlı bile bırakmazdı. Ama Allah insanları belirlenmiş bir vadeye kadar erteler. Vadeleri gelince de muhakkak Allah kulları için Basîr’dir/her şeyi görür.”(Fatır /45, Nahl /61)
Hem böyle bir şey olsaydı insanlar sormaz mıydı ki “Yeryüzünde şu anda en günahkâr bölge bugün deprem olan şu bölge miydi? Şu anda yeryüzünde ahlaksızlığın, azgınlığın zirve yaptığı öyle bölgeler var ki depremin oralarda olması gerekmez miydi?”
Demek istiyoruz ki üçüncü şahıslar, yani depreme muhatap olmayanlar, olup biteni uzaktan izleyenler dillerine sahip olmalıdır, Allah’tan vahiy almış gibi küstahça konuşmamalıdırlar, ahkâm kesmemelidirler. Bizler depremin niçin olduğunu, hatta bunun bir cezalandırma olup olmadığını da bilmiyoruz.
Çünkü Rabbimizin başka bir kanunu daha vardır, imtihana çekme kanunu, günahkârları değil müminleri de, iyileri de imtihana çeker:
“And olsun ki biz sizi mutlaka imtihan edeceğiz; biraz korku, biraz açlık, biraz mallarınızdan, canlarınızdan ve ürünlerinizden azaltmakla… Sabredenlere müjde ver.”(2/155)
Demek ki bir takım bela ve musibetler sadece cezalandırmak için değil imtihan için olabilir. Hem de bu imtihan sadece söz konusu o musibetlere uğrayanları kapsamaz, üçüncü şahısları da içine alır.
Demek ki bu dünya ceza ve mükâfat yeri değil, imtihan salonudur, bu anlamda her türlü ceza ve mükâfat salondan dışarı çıktıktan olacaktır.
Geriye iki mesele kalmaktadır, birincisi; insanların elleriyle yaptıklarından dolayı yeryüzünde fesadın ortaya çıkması meselesi (Rum/41),
İkincisi ise geçmişte bir takım kavimlerin sapkınlıklarından dolayı helâk edilmeleridir ki bunlar ayrı ayrı başlıklar altında ele alınmalıdır.