Mehmet GÖKTAŞ

Mehmet GÖKTAŞ

Devlet mi İslamileşiyor, yoksa biz mi devletleşiyoruz?

Bu ülkede yaşayan Tevhidi düşünceye sahip Müslümanların çözmesi gereken, en azından nerede durduğu hususunda bir tespitte bulunması gereken konudur bu. Hem de “Mücahidlerin Müteahhitleşmesi”, yani dünyevileşme meselesinden daha ciddi bir sorundur.

On dört yıla yaklaşan Ak Parti iktidarıyla birlikte devlet ne kadar İslamileşti, Müslümanlar ne kadar devletleşti, devletçileşti?

Olayları değerlendirirken devletin dilini kullanıp kullanmadığımıza, devletin baktığı yerden bakıp bakmadığımıza, devletin kendine has değer ölçülerini ölçü alıp almadığımıza çok iyi dikkat etmeliyiz. Her konuda mutlaka ayrı düşüneceğiz diye bir şey yok, belki örtüştüğümüz noktalar olabilir. Bizim için Müslümanca düşünüp düşünmemektir önemli olan.

En son Ankara'da patlayan bombalardan başlayıp geriye doğru giderek nerelerde Müslümanca düşünüyoruz, nerelerde devletin diliyle konuşuyoruz, bunların cevabını bulmaya çalışalım.

İstanbul Sultanahmet ve Ankara'da yapılanlar birer vahşettir, katliamdır, insanlığa karşı işlenmiş bir cinayettir, asla tasvip etmiyoruz, kim olursa olsun bunları yapanları şiddetle lanetliyoruz.

Birçok defa dile getirdiğimiz gibi, biz bir davanın adamlarıyız, bir tezin mensuplarıyız, anti tez değiliz, özellikle birilerinin düşmanlığı üzerine kurulu değiliz.

Devlet PKK'ye nereden ve nasıl bakarsa baksın, neden düşman olursa olsun, bizim ölçülerimiz başkadır.

Bizim PKK'ye düşman oluşumuz PKK'nin Marksist oluşundandır, kokuşmuş, defteri dürülüp çöplüğe atılmış komünizmi, sosyalizmi Kürtlere dayattığı içindir, son zamanlarda Kemalizm'in kötü bir kopyası oluşundandır, Kemalizm'in bunca yıl yapamadığı kirletmeyi bölgede çok kısa bir zamanda yaptığı içindir. PKK'ye olan öfkemiz İslam'la savaşıyor oluşundandır, her fırsatta Hz. Muhammed Aleyhisselam'a saldırışındandır, İslami değerlere, tesettüre, edep ve hayâya amansız bir düşman oluşundandır. LGBT gibi dünyanın en ahlaksızlarının, sapkınlarının yaşantılarını Kürdistan'a taşıma görevini üstlendiği için düşmanız. Bölgede kendisinden başka hiçbir düşünceye hayat hakkı tanımadığı için, bundan dolayı hayatı zehir ettiği için düşmanız.

Bizim bakış açımız budur, bizim dilimiz budur, biz buralardan bakarız ve bu dili kullanırız. Devlet nereden bakarsa baksın, hangi dili kullanırsa kullansın bizi ilgilendirmez.

Nevruz hakkında konuşurken ve bir değerlendirme yaparken de nereden baktığımıza, kimin dilini ve mantığını kullandığımıza dikkat etmeliyiz.

Müslümanlar olarak bizim iki bayramımız vardır, biz Nevruz'u benimsemiyoruz ve katılmıyoruz. Fakat bu ülkede yıllar yılı dipçiklerle zoraki kutlanan bir takım uydurma bayramlarla kıyaslandığında en azından çok büyük kitlelerin katıldığı bir etkinlik olduğu unutulmamalıdır.

Bugün devlet Nevruz'u birçok yerde yasaklarken veya sınırlandırma getirirken “İslam'da Nevruz yoktur” diye mi getiriyor bu yasağı? Bu devlet bir Şeriat devleti midir?

Yani Tevhidî düşünceye mensup Müslümanların Nevruz karşıtlığı ile Devletin nevruz karşıtlığı asla aynı değildir, kullandığımız dile ve mantığa dikkat etmeliyiz.

Devlet mi İslamileşiyor, biz mi devletleşiyoruz? derken özellikle bu ayrışımın Paralel Yapı konusuna yaklaşımımızda kendisini gösterdiğini unutmayalım. Aslında bu “Paralel Yapı” tabiri de bize ait değildir, devletin tanımıdır.

Aslında biz İslam âliminin muhalif olanını severiz, İslam'ın hâkimiyeti için mücadele verenini severiz, mensuplarına İslam'ın devlet olması gerektiği hedefini gösterenini severiz, örnek aldıklarımız hep muhalif âlimlerdir. Saray mollalarını, sultanların sofralarından kalkmayanları hiç mi hiç sevmeyiz.

Biz Fethullah Gülen hareketini devleti ele geçirmeye çalıştığı için, devlet kadrolarına elemanlarını yerleştirdiği için eleştirmiyoruz, iktidara karşı muhalif olduğu için de eleştirmiyoruz.

Biz bu hareketi israil'in durduğu yerde durduğu için, emperyalizmin baktığı yerden baktığı için, bir takım eksiklerine rağmen şu ana kadar bu ülkede İslami düşünceye en yakın birilerini ahlaksız entrikalarla düşürmeye çalıştığı için eleştiriyoruz. Devlet kadrolarını kumpaslarla, sınav hırsızlıklarıyla ele geçirmeye çalıştığı için eleştiriyoruz. Kendileri dışındaki bütün İslami camialara düşmanlık yaptıkları için, özellikle İslami camiaların yıllar yılı verdiği mücadelenin hiçbir anında onların yanında yer almadıkları için, hep karşılarında durdukları için eleştiriyoruz. Ve son olarak da küfür ve şer cephesiyle omuz omuza verdikleri için eleştiriyoruz.

Devlete gelince, bu hareketi niçin eleştirdiği bizi fazla ilgilendirmez.

doğruhaber

Bu yazı toplam 1392 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar