Selâhaddin Çakırgil
‘Dijital çağ’ın ve kişiyi kendine taptırıcı egoizminin pençesinde..
'Dünde söylenenler dünle birlikte gitti../ Şimdi yeni şeyler söylemek lâzım, cancağızım..’ demişti,‘Mesnevî’ müellifi.. *** 20 sene öncelerde ‘Ben Nesli’ deniliyordu.. Sonra ‘Y Nesli’ denildi, ne demekse.. Şimdi de ‘Z Nesli’ deniyor.. Geçen hafta, Resul Tosun dostum da ‘Z Nesli’nden söz ediyordu. *** 25-30 sene öncelerde, bilgisayar ve hele de internet, gündeme yerleşince.. ‘2000’li yılların başında internet kullanmasını bilmeyenler, okuma-yazma bilmiyor gibi olacak!’ denildiğinde, bu söz çok iddialı bulunabiliyordu. Ama hele bir de akıllı cep telefonları gelince.. Artık, 2 yaşında bir çocuk bile, açamadığı telefonu yetişkinlere veriyor açması için ve ‘Ben bilmiyorum.’ diyen büyüklerine, hangi tuşa basmaları gerektiğini gösterebiliyor. *** 100 yıl öncelerde ‘büyük aileler’ vardı. Dedeler- nineler, oğullar, kardeşler, büyük evlerde birlikte yaşıyorlardı. Sonra, o büyük aileler bölündü, ‘anne-baba-çocuklar’dan ibaret bir ‘çekirdek aile’ tipi gelişti. Sonra o da ufalandı ve evlenen çocuklar anne - babalarından uzak semtlere gitmeyi bile tercih etmeye başladılar. Hattâ, evli olmayanlar bile, ayrı evler tutmaya başladılar. Aile efradı arasında bile duvarlar örüldü. Daha büyük facia ise ‘sosyal medya’ denilen yeni dijital iletim kanallarıyla geldi. Çünkü, aynı evde yaşayan aile efradı bile ellerinde cep telefonları, saatlerce birbirleriyle konuşmadan, dijital âlemdeki başka muhataplarla irtibatlar kuruyorlar. Bazen, kim tarafından ‘tık’landığı bile bilinmeyen ya da uyduruk veya tarihte kalmış ünlü simlerin ardına sığınılarak gönderilen mesajlarla, beyinleri veya duyguları bombardıman altında tutulan yeni nesiller.. Daha da facia çapında olan ise.. Hattâ, câmilerde, namaza gelen bazılarının, vaaz veya hutbe devam ederken, ellerinde cep telefonları, gelen mesajlarla meşgul olmaları!. *** Geçenlerde bir karikatür görmüştüm.. Durumu çok güzel anlatıyordu.. Bir genç, ‘Elektrikler kesildi 2 saat.. İnternet bağı da gitti, tabiatiyle.. Evde, herkesle konuşma imkânı bulduk. Hepsi iyilermiş..’ diyordu. Dün, bir dost da, ‘Duymadım- Görmedim-Bilmiyorum’ şeklindeki, gözlerini- kulaklarını- ağızlarını sımsıkı kapatan meşhur ‘üç maymun’ örneğine, akıllı cep telefonu ile meşgul olan bir dördüncü maymunun da eklendiği ve altında ‘Konuşmuyorum’ yazısı bulunan bir resim göndermişti. Gelinen nokta böyle.. Bu tablolar, 25 sene öncelerde tasavvur ve tahayyül bile edilemezdi. Yeni iletişim teknolojisi, sadece bizim toplumumuzda değil, bütün dünyada bir ‘yeni insan’ heykeli yontuyor. Evet, ‘dijital çağ’ın yonttuğu bu ‘yeni insan’ tipi, sadece kendisini düşünen, yalnızlığının zindanına kapanmış, etrafına, hayata bakışı, kendi zannı, duygusu, arzusu, tahayyülü veya menfaatlerine göre şekillenen, hattâ kişiyi kendisine taptıran, hedefsiz- idealsiz bir ‘egoist/ modern insan’ tipi.. *** Bu vesileyle.. Bu günlerde günlük siyasetle daha bir meşgul olanlara da bir hatırlatma.. Bu yeni insan tipini göz önünde bulundurmadan, geçmişteki nutuk klişeleriyle, bu ‘yeni nesiller’e hitab edebileceklerini sananlar, esaslı yanılabilirler. Unutulmasın ki, hele de 30 yaşın altında olan bu ‘yeni nesil’ler, önceki siyasî iktidarların uygulamalarını bilmiyorlar ve o dönemlere dair anlatılanlar bir masal gibi geliyor onlara.. Sadece bir taraf için değil, siyasî sahnedeki bütün taraflar için yeni bir durum bu.. Bu yeni nesiller de milyonlar halinde oy kullanacaklar.. Yani, ‘millî irade’nin şekillenişinde yeni etkenler devrede artık.. Hele de, bu yeni nesiller, ‘kendilerine ulaş(tırıl)an haberleri tahkik etmek sorumluluğu’ndan habersiz iseler.. *** Özellikle de anne-babalar, aile ve dost çevreleri, bu ‘yeni nesiller’in idrakine nasıl hitap edeceklerinin hesabını yapmak zorundadırlar.