Diktatör tartışmasına devam

Dünkü yazımda, FETÖ ve askerî darbe geleneğine karşı verilen mücadele sayesinde diktatörlük zemininin ortadan kalktığını, “Diktatörlükle suçlanan Erdoğan’ın aslında Türkiye’yi diktatörlük belasından kurtaran adam” olduğunu anlattıktan sonra, Erdoğan’a diktatörlüğü yakıştırmaya devam edip “Ya onların diktatörlüğünün yerine kendi diktatörlüğünü koyarsa?” diye soranlara cevaben şöyle demiştim: “Diyelim ki öyle yaptı… Şahsî diktatörlük kurumsal diktatörlükten iyidir. Erdoğan gidince diktatörlük de biter ve kurumsal diktatörlükten kurtuluşumuz yanımıza kâr kalır.”

Niyetim, ‘ironik bir manevra’ marifetiyle bu tartışmanın saçmalığına dikkat çekmekti; ama bazı çevreler, mezkûr ifadelerimden, diktatörlüğü masum gösterme niyetini çıkarmışlar.

Yok öyle bir şey.

Zaten yazının devamında “müthiş bir demokratik devrim atmosferinin varlığından bahsedilmesi gerekirken konu niçin Erdoğan’ın mevcut veya potansiyel diktatörlüğüne ilişkin iddia veya zanlarla başlatılıp bitirilmeye çalışılır, anlamıyorum” demişim.

Normal çalışan bir akıl, bütün bu yazdıklarımdan, konuyu demokratik devrim olarak gördüğüm ve Erdoğan’a demokratik devrimci nazarıyla baktığım sonucunu çıkarır; “Gerisi hikâye” deyip geçer.

***

SORU- Hükümet, OHAL kapsamında çıkardığı Kanun Hükmünde Kararnamelerle parlamentonun yetkisini gasp etmiyor mu? Diktatörlük değilse nedir bu?

CEVAP- Dün de yazdım: Halkın tercihlerini hiçe sayan tek parti diktatörlüğünün, askerî vesayet kurmaylarının, FETÖ kadrolarının on yıllar boyunca hiçbir hukukî ve ahlâkî kriter gözetmeden, sadece ve sadece kaba güçlerine dayanarak kurdukları düzen, 15 Temmuz’daki darbe girişimini ve korkunç katliamı da mümkün kılan o totaliter yapılanmalar normal bir hukuk düzeni içinde ya hiç yıkılamaz veya ancak 100 senede yıkılabilirdi; onun için OHAL uygulaması kaçınılmazdı. Mevcut OHAL’e kategorik olarak karşı çıkmakla, “Oligarkların çarkına çomak sokmayın! Demokrasi oyununu oynarken onların tayin ettiği kuralları çiğnemeyin! Haddinizi bilin! Oyunbozanlık yapmayın!” demiş oluyorsunuz. Bazı hukuki düzenlemelerin prensipte halkın maslahatı için ve geçici olarak rafa kaldırıldığı Olağanüstü Hal uygulaması, anayasal bir uygulamadır. Hükümetin bu uygulama kapsamında kanun hükmünde kararnameler çıkarması/çıkarabilmesi de anayasada öngörülmüştür. Geçmişte OHAL yetkileri halka rağmen ve halka karşı kullanıldı, ama bugün halkın ezici çoğunluğunun hararetli desteğiyle ve halktan yana kullanılıyor. Mevcut OHAL’e ille de diktatörlük diyecekseniz, ‘halk diktatörlüğü’ demeniz gerekir. “Çoğunluğun azınlığa tahakkümüne halk iradesi denilemez ve buna müsaade edilemez” diye düşünüyorsanız, çoğunluğun benimsediği idareden azınlığın azade olmasına el vermeyen demokrasiyi de diktatörlük olarak görüp reddetmeniz gerekir. Hatta demokrasiye demokrasi demekten de geri durmalısınız, zira demokrasinin kelime anlamı halk iktidarıdır. Şimdi “hukuk devleti prensibi”ni vurgulayıp demokraside dengenin bu prensiple sağlandığını hatırlatacak ve hukuk devletinin yerle bir edildiğinden dem vuracaksınız. Beni bununla kandıramazsınız, kendinizi de kandırmaya çalışmayın; yıkılmasından endişe ettiğiniz şey hukuk devleti değil, halkın ensesinde boza pişirmenize el veren bürokratik oligarşidir. Halk iradesine yönelik yargı darbelerine ve askerî darbelere imkân tanıyan, devletin en stratejik kurumlarında darbeci FETÖ’nün hakimiyet kurmasını mümkün kılan ‘hukuk devleti’ olmaz olsun! Öyle oluyor zaten. Gerçek hukuk devletinin önündeki engeller kaldırılıyor.

SORU- Peki, Erdoğan’ın ‘İlle de başkanlık sistemi!’ ısrarı diktatörlük temayülü değilse nedir?

CEVAP- Demokrasinin manipüle edilmesine isyanın ve siyasi istikrar arzusunun ifadesidir. Demokratik bir tercihtir ve demokratik usullerle hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Erdoğan, seçim kampanyasında açıkça ve defaatle “Başkanlık sistemini getireceğiz” demiştir ve dolayısıyla Erdoğan’ı seçen halk çoğunluğu bu projeyi tasdik etmiştir. Sistemin zorla dayatılması söz konusu olmayıp, parlamentoda nitelikli çoğunluk aranmaktadır. Getirilmeye çalışılan sistemde devlet başkanı demokratik seçim yoluyla muayyen bir süre için belirleneceğine ve demokratik seçim yoluyla teşekkül eden parlamento tarafından denetleneceğine göre, sorun ne? Demokrasinin kendisi değilse, ne? 

***

Hülasa, büyük resme baktığımda hiç tereddütsüz “Güzel” diyorum.

Bu süreçte güzel bulmadığım küçük küçük resimler de var ama.

Ayrı konu.

Zaman zaman onları da yazıyorum ve nasipse gene yazacağım.

karargazete

Bu yazı toplam 1011 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar