Mehmet GÖKTAŞ
Diyelim ki Azrail’den Ek Süre Aldık
Ve şimdi şu yaşamakta olduğumuz vaktin yalvara yakara aldığımız o ek süre olduğunu farz edelim. Buyurun nasıl yaşayacaksanız yaşayın bakalım.
Ömrümüz içinde savaş ve benzer felâketler görmediğimiz için ölümün bizleri hiç bu kadar yakından kuşattığına şahit olmamıştık. Bir anlamda çember iyice daralıyor. Uzaktan olsun yakından olsun artık coronadan kaybettiklerimizin sayısını tutamaz olduk.
Aldığımız her acı haberin ardından nasıl yakalandığını, kimlerden hangi yolla bulaştığını da mutlaka soruyoruz, ihmallerden, vurdum duymazlıklardan dolayı öfkemizi dile getiriyoruz, tedbirlerimizi biraz daha artırıyoruz.
Fakat haberlerin bir kısmı bizi biraz daha tedirgin ediyor; zira hiç beklemediğimiz, normal hayatlarında bile bu gibi konularda çok çok titiz olan insanların bu salgına yakalandığını öğrendiğimizde şaşkınlıktan kollarımız yana düşüveriyor.
“Nasıl ve kimden bulaştığını bilemiyoruz” diyenleri de buna ekleyin.
Ve bu arada dünya genelindeki yetkililerin koşuşturmasına rağmen covid 19 bildiğini okuyor, hükmünü icra ediyor, insanlık çaresizlikle izlemekten başka bir şey yapamıyor.
Bu bir ümitsizlik telkini değil ama ölüme her an hazırlıklı olalım, yapacağımız en güzel şey budur. Uzatmaları oynadığımızı farz edelim ve bu ek dakikaları en kârlı bir şekilde değerlendirelim.
Her şeyden önce Rabbimizle aramızdaki soğukluğu, yalıtkanlığı giderebildiğimiz kadar giderelim. Evet, biraz zor ama ”Rabbim, hazırım, Sana varıyorum” diyebilelim.
Ve şöyle bir toparlanalım. Hani “toparlanın, gidiyoruz” denildiğinde ne yapabileceklerimizin hemen bir listesini çıkaralım. Bunların başında da hiç ölmeyeceğimizi zannederek kurduğumuz ilişkileri değiştirmek, yani kırdığımız kalpleri tamir etmek, üzerimizdeki hakları sahiplerine vermek, hani uzak bir yere göçerken “ben gidiyorum, bunlar senin olsun” dediğimiz gibi somut bir şeyleri devretmek.
Üzerimizdeki bu gibi yükleri atabildiğimiz oranda rahatlayacağımızı unutmayalım.
Yazımızın başlığına dönersek; biliyorsunuz Kitab-ı Kerimimizin bir çok yerinde canlarını veren veya vermekte olan insanların, “Rabbim ne olur beni bir daha dünyaya döndür, sadakalar vereyim, salih ameller işleyeyim...” dediklerini biliyoruz.
Buyurun, duamızın kabul olduğunu ve ölümden dönüp dünyaya bir daha geldiğimizi farz edelim.