Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

"Domuz sürüsünde bir kuzu!"

1970’li ya da 80’li yıllardı. Cumhuriyet’te Turhan’ın bir çizgisi olacak, domuz sürüsü içinde yalnız bir kuzu.. İşte asıl fotoğraf bu. Bu kare her şeyi açıklıyor..

Yarım asırlık bir hikaye bu. Ve sonuç, kocaman bir fiyasko.

6 ay bir güz gittik, bir de döndük baktık ki arkamıza, bir arpa boyu bile yol almamışız.

13 yıl sonra AKPM yaptı yapacağını. Yeniden başa döndük. 

Bu “karşılıksız aşk” yarım asrı geçti. “Batıya kalkan tren” artık tedavülden kalktı.. Şimdi bizim de yapmamız gereken şey, bu konuyu mecliste oylamak ve daha sonra da gerekiyorsa halkoyuna sunmak..

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Türkiye’yi yeniden denetime alacakmış. Karar 45’e karşı 113 oy’la alınmış. Hoş, bu kararın bağlayıcı bir niteliği yok, ama maksat düşmanlıkları belli olsun. Düşünsenize bu “dostlarımız”, “müttefiklerimiz” PKK’nın ve FETÖ’nün sözcülüğünü yapıyorlar..

Bunun arkası gelecek.. AB ülkeleri hızla faşistleşiyor.. Seçim sonuçları ortada. Şimdi sırada Almanya seçimleri var.

Fransa’daki ilk tur sonuçlarına bakar mısınız, Le Pen Macron’un tabanından oy çalmaya kalkışıyor, Macron Le Pen’in.. Le Pen partisinden ayrılarak sokaktaki insanı yanına çağırırken, Macron faşistlerden oy alma hesabı yapıyor..

Önümüzdeki günlerde AB dışişleri bakanları toplantısı var, Brüksel’de NATO toplantısı var.. Ankara tavrını açık ve net bir şekilde ortaya koyacak..

Biz AB’ye mecbur ve muhtaç değiliz.. Onların bize ihtiyacı yoksa bizim onlara hiç ihtiyacımız yok.. Şu gerçeği de görelim, Türkiye AB üyesi olsa da olmasa da bizim için bir Avrupa gerçeği var, Avrupa’nın da bir İslam gerçeği var. Avrupa’daki 45 milyon Müslümanı kimse görmezden gelemez. 

Asıl sıkıntıları, sancıları şu: 15 Temmuz’da FETÖ üzerinden yönetime el koyacaklardı, ama olmadı. Bütün senaryo çöktü. Bu sonuca hazır değillerdi.

Bu son hamlesi ile artık CHP de deşifre oldu. Görünen o ki, AB, ABD, NATO, FETÖ, HDP’nin dayandığı örgütler, DHKP-C aynı cephede buluyor. Yeniden “Topyekûn bir savaş” ile karşı karşıyayız. Geri dönüşleri yok, çünkü bir alternatife sahip değiller. Tek yön ve mecburi istikamet bu! Köprüleri de yıkıp gidiyorlar.. Aslında intihar ediyorlar. Kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar..

Erdoğan açıkladı: Reddediyoruz. Bundan sonraki süreci referanduma götürebiliriz.. 54 yıla varan geçmişteki oyalamalar, aşağılamaların sonunda ihaneti de bütün çıplaklığı ile yaşadık.. Darbelerin, terörün, irtica yaygaralarının, krizlerin arkasında hep onlar ve yerli işbirlikçileri vardı.. Böyle bir “birlik” olmaz. Böyle bir “müttefiklik” olmaz..

Batıdaki Müslümanlar ya asimile olacakmış, ya da gideceklermiş. İstedikleri entegrasyon değil, asimilasyonmuş. Asimile olmadık ve olmayacağız.. O demokrasinin içini dolduran çoğulculuk, katılımcılık, şeffaflık, hukukilik, bir illüzyonmuş demek ki!

-OHAL kaldırılmalıymış,

-2,5 milyon oy manipüle edilmiş olabilirmiş,

-Kanal İstanbul’dan, 3. Havaalanından vazgeçmeliymişiz,

-PKK ve FETÖ’ye yönelik operasyonları derhal durdurmalıymışız,

-Taksim’e camiden vazgeçmeliymişiz,

-Partili Cumhurbaşkanından vazgeçmeliymişiz.

Kopenhag Kriterleriymiş. Beyaz efendi böyle buyuruyormuş. Başka bir emriniz! O kriterleri son kabul ettiğiniz üyeler tam olarak yerine getirdi, bir biz getirmedik değil mi? 

Mesela Fransa’daki OHAL’e karşı neden sesleri çıkmaz…

Venedik Komisyonu; “Türkiye uluslararası hukuku ihlal ediyor” diyor. Avrupa Konseyi;  “Türkiye’ye idam cezası uyarısı” yapıyor. Bu süreçte gönderdikleri gözlemciler, PKK militanı biliyorsunuz.. Bunlar FETÖ’nün sponsoru, DHKP-C’lilerin arkasını sıvazlayanlar. Sisi muhibbi bunlar.. Çıkarları sözkonusu olunca darbeye “darbe”, darbeciye “darbeci” bile diyemez bunlar..

Evet, Ömer Çelik’in dediği gibi “Türkiye’ye operasyon çekiliyor”. Evet bu olanlar, 15 Temmuz saldırısının devamıdır, “Tiyatro” değil. Dün FETÖ ile saldırdılar, bugün iş başa düştü! Avrupa Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Johannes Hahn, Brüksel - Ankara ilişkileri için “Mevcut durum sürdürülebilir değil” diyor ve ekliyor, Türkiye ile ilişkilerde üyelik dışında başka ilişkiler kurmanın yolları aranmalı diyor.. Çelik’in dikkat çeken bir ifadesi de, “bu kişilerle AB çatısı altında buluştuğumuzda başka şeyler söylüyorlar, ikili görüşmelerde, daha yakın ve sıcak, daha ileri ilişkilerden söz ediyorlar. Sanki Türkiye’yi AB içindeki rakipleri ile paylaşmak değil, kendi çıkarları çerçevesinde değerlendirmek istiyorlar” diyor. 

İşin aslı, hayır diyen, giderek güçlenen bir Türkiye’den korkuyorlar.. Biz onların gözünde bir yabancıyız. Domuz sürüsünde bir kuzuyuz.. Onlar batılı, biz doğuluyuz. Onlar Hristiyan, biz Müslümanız. Onlar yerli biz yabancıyız. Yabancı düşmanlığı, İslamofobi, Türk düşmanlığının temelinde yatan bu.. Bu eskiden de böyle idi.. Yeni bir hadise değil. Doğu Roma, Osmanlı korkusu uykularını kaçırıyor. PYD şemsiyesi altında bölgede Ortodoks temelli bir haçlı ittifakı oluşturmaya çalışıyorlar. Ortodoks milis gücü bu süreçte Katolik ve Protestanların eline geçecek. Böylece Hristiyan birliğini sağlayacaklar. Türkiye’yi önlerinde engel görüyorlar. FETÖ üzerinden İslam’ı da kontrol edeceklerdi. Planları şuydu: Erdoğan; BOP’un öncü gücü yapacaktı Türkiye’yi ama şükürler olsun ki, olmadı. BOP, FETÖ projesinin askeri ve siyasi ayağı olacaktı. AK Parti’den bekledikleri buydu.. Asıl öfkeleri buradan kaynaklanıyor. Bunu görelim.. Onlarda bu kuyruk acısı, bizdeki bu evlad acısı varken, nasıl olacak bu iş!

Erdoğan ve AK Parti karşıtı olanlar, bu denklemde kendilerinin nerede durduklarını, kimin safında olduklarını bir defa daha düşünseler.. Buna “bizimkiler” de dahil! Selâm ve dua ile..

yeniakit

Bu yazı toplam 1264 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar