Dore Gold, Habertürk'e Konuştu: Türkiye'nin Çıkarları Var, Anlıyoruz
Türkiye ve İsrail arasındaki normalleşmenin mimarı, Netanyahu'nun dış politikadaki beyni ve siyonist işgal rejimin 'kara kutu'su Dore Gold, geçtiğimiz ay dışişleri direktörlüğü görevinden istifa etmesinin ardından ilk kez konuştu.
Türkiye ve İsrail arasındaki normalleşmenin mimarı, Netanyahu'nun dış politikadaki beyni ve siyonist işgal rejimin 'kara kutu'su Dore Gold, geçtiğimiz ay dışişleri direktörlüğü görevinden istifa etmesinin ardından ilkez ropörtaj verdi
İstifanız herkes için sürpriz oldu. Neden bu kararı aldınız? Kişisel meseleleri gerekçe gösterdiniz ama detay vermediniz.
Ailenize ve ulusunuza karşı sorumluluklarınız var. Bu durumda, bu noktada aileme karşı sorumluluklarım ön plana çıktı. Ama kısa süre içerisinde ulusal konulara müdahil olmaya başlayacağım.
Türk ve İsrailli büyükelçilerin geçtiğimiz ay atanması gerekiyordu. Bu gerçekleşmedi. Türk basınındaki haberlere göre İsrail hükümeti atamayı erteledi, nedeni de sizin istifanız. Buna ne dersiniz?
Bu mantıklı bir açıklama. Ben atama komitesinin başındaki isimdim. Görevi bıraktığım zaman komitenin başına başkasını getirmeniz gerek. Arada ufak bir prosedür var. Bu ayın 15’inde komite toplanacak ve İsrail’in Türkiye büyükelçisini belirleyecek.
‘DARBEYE TEPKİ GÖSTERDİK ’
İsrail basınında sürecin yavaşlamasına dair iddia var. Buna göre Türkiye İsrail’in 15 Temmuz darbe girişimine 2 gün sonra verdiği tepkiyi yeterli bulmadı. Sizce İsrail darbe girişimine gerekli tepkiyi verdi mi?
İsrail’in yaptığı bir şeyden rahatsızlar mı? Bunun cevabı Türk Dışişleri’nde. Bence ilişkilerimiz daha da iyi olacak ve teknik meselelerin normalleşmeyi aksatacağını düşünmüyorum. Ayrıca bir ülke diğerinin iç işlerine karışmamalı. Bence gayet uygun bir zaman içerisinde darbe girişimine tepki gösterdik, Türk hükümetinin arkasında olduğumuzu söyledik.
Sizce her iki taraf da normalleşme sürecini kamuoyu nezdinde düşük profilli tutmaya çalıştı mı?
Bence bu konuyla ilgili bir sorun yaşanmadı. Mesela anlaşmayı imzalamadan önceki süreçte bile Türkiye ve İsrail hep işbirliğini, müzakereleri geliştirdi. İstanbul’da korkunç bir saldırı oldu. Washington’da bir konferanstaydım. Hemen İstanbul’a gittim. Türk hükümeti İsrail’in ihtiyaçlarını karşılama konusunda çok yardımcı oldu. Düşük profilin aksine, pek çok Türk yetkilisini bu konuda kamuoyunun karşısına çıkarken gördüm.
Sizce normalleşme müzakerelerinde taraflar hangi konularda birbirlerine taviz verdi?
Eğer iyi bir anlaşmanız varsa bence tavizleri konuşmaya gerek yok. İsrail ulusal çıkarlarına göre müzakere eder ve kesinlikle ilişkileri normalleştirmek için çok büyük çıkarlarımız vardı. Türkiye ve İsrail gibi iki ülke her konuda anlaşamaz. Ama belli temel konulara gelindiğinde, mesela terörle mücadele, bölgesel istikrarı sağlamak... Bu konular, Türkiye’yle bizi birlikte çalışmaya iten konular. Türk yetkililerin ağzına laf koymak istemem ama inanıyorum ki İran’ın bölgede artan faaliyetleri hem Türkiye hem İsrail için büyük tehdit. Biliyorsunuz Araplar İranlılara “Yeni Safeviler” diyor. Ve şunu hatırlatmak isterim, Safevi İmparatorluğu Osmanlı İmparatorluğu’yla bir asırdan uzun süre savaştı. Yani Türkiye ve İran’ın çıkarları çok uzun bir süredir çatışıyor. Şu anda da İran tüm Ortadoğu’daki Şii toplulukları harekete geçirmeye çalışıyor. Bunu da propaganda ve silahla yapıyor. İran’ın politikası böyleyken, Türkiye de Ortadoğu’daki pek çok ülkeyi korumaya çalışırken, İsrail ve Türkiye’nin ortak zemin bulması doğal.
‘HAMAS İRAN’DAN PARA ALIYOR’
Türkiye’yle müzakerelerde İsrail için en önemli konulardan biri Türkiye’deki Hamas yöneticileriydi. Anlaşmadan sonra Türkiye’nin Hamas’la ilişkileri değişti mi?
Bu konuda da detaya girmek istemiyorum ama Hamas Müslüman Kardeşler’in bir parçasıydı, yani Mısır’da kurulan Sünni bir yapılanmanın. Bugünse İran’a daha yakın bir duruş sergiliyor. 2003’te Suudi Arabistan üzerine bir kitap kaleme aldım. Hamas’ın gelirinin yüzde 70’inin Suudi Arabistan tarafından sağlandığını yazmıştım. Şimdi Hamas Suudi Arabistan’dan tek bir dinar bile alamıyor. Hamas’ın ana para kaynakları artık Katar ve İran. Bu nedenle Hamas’ı İran güvenlik aygıtının bir parçası olarak görüyorum, tıpkı Hizbullah gibi. Hamas liderleri Türkiye’de faaliyet gösteriyorsa çok dikkatli olmalısınız. İnanıyorum ki Türkiye sorunun farkında.
Mavi Marmara’ya değinmek istiyorum. Ne düşünüyorsunuz? Baskını bir hata olarak niteler misiniz?
Olayla ilgili çok fazla bilgi kirliliği vardı. Türkiye’de bazı kesimler Gazze Şeridi abluka altında olduğu için endişeliydi. İnsanların açlıktan öldüğünü, suya, yiyeceğe ihtiyacı olduğunu düşünüyorlardı. Ama Gazze’de sivil halk hiçbir zaman mahrum bırakılmadı. Biz o sırada İranlıların deniz ablukasını kırmasından ve füzelerle dolu gemilerle bölgeye gelmesinden endişeliydik. Bu arada endişemiz kısa süre önce başka bir bölgede, Yemen’de gerçekleşti. İran füzeleri bölgeye ulaştırıldı ve Suudi Arabistan’ı hedef aldı. Mekke’ye Yemen topraklarından füze saldırısı düzenlendi. Biz Müslümanların kutsal mekânlarına yapılan saldırıları kınıyoruz. Ama bu saldırı Suudi Arabistan’a karşı Husilere destek veren İran’ın hiç umurunda değil.
Mavi Marmara’nın yanlış bilgilerle yola çıktığını söylüyorsunuz, peki durum böyle olsa bile İsrail’in gösterdiği tepki doğru muydu? Yarattığı sonuçlara da bakacak olursak...
Eski yaraları deşmek istemiyorum. Özür diledik, tazminatı ödedik, iyi niyetimizi gösterdik. Ama bana sorarsanız İHH, ki militan bir örgüttür, Ortadoğu’nun dört bir yanından pek çok kişiyi hilelerle bir araya getirdi. Gazze’nin yiyeceği, suyu var. Ama Gazze’deki insani durumu iyileştirmek gerek. Türkiye’nin Gazze’deki yaşam koşullarını iyileştirmek istemesini takdir ediyorum.
‘FERİDUN ÇOK İYİ BİR DİPLOMAT’
Dışişleri Müsteşarı olan Feridun Sinirlioğlu’yla çok yakın çalıştınız. Şimdi kendisi New York’ta, Türkiye’nin BM büyükelçisi. Siz de istifa ettiniz. Sanki her ikiniz de misyonunuzu tamamladınız ve köşeye çekildiniz. Süreç sizi yıprattı mı?
Hayır. Gelecekte diplomatik meselelerde çok aktif olmayı planlıyorum. Feridun çok yetenekli bir diplomat, bir dünya insanı, sadece İsrail’i değil BM’yi, ABD’yi çok iyi biliyor. Türkiye’nin çıkarlarını koruyacağına inanıyorum.
15 Temmuz’a dönecek olursam, Türkiye’de bazı kesimler örgütün hep İsrail’le bağlantısının olduğunu iddia etti. Gülen’in İsrail’i desteklediğini öne sürdüler. Örnek olarak da Mavi Marmara sonrası yaptığı “İsrail’in izni alınmalıydı” açıklamasını gösterdiler...
(Bölüyor) Bu iddiaları duymadım, seçilmiş hükümete desteğimizi gösterdik. Söyleyecek fazla bir şeyim yok. Sanırım pek çok önemli konuya değindik, burada röportajı sonlandırmalıyız.
‘MUSUL’DA TÜRKİYE’NİN ÇIKARLARI VAR, ANLIYORUM’
İran’ın Ortadoğu’daki faaliyetleri özellikle Musul operasyonunun başlamasının ardından Türkiye’nin daha da çok gündeminde. Biliyorsunuz İran destekli Şii milisler operasyonda yer alıyor. Türkiye mezhep çatışması endişesi taşıyor...
Irak’taki çatışmalara çok fazla güç müdahil. Bu çatışmalar sizin hemen güney sınırınızda. Musul Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçasıydı. Bu nedenle bölgede geleneksel ve güvenlik çıkarlarınızın olduğunu anlıyorum. Türkiye’nin Irak’ta ne yaptığını yorumlamak bizim işimiz değil. Ama bölge istikrarını sağlamanın sizin çıkarınıza olduğunu anlıyoruz. Bu noktada gittikçe kaosa gömülen bir bölgede istikrarı sağlamanın önemi konusunda İsrail’le aynı fikirdesiniz.
‘İRAN, BAĞDAT’IN TAVRINI ETKİLİYOR’
Hem Ankara’dan hem Bağdat’tan zaman zaman sert açıklamalar geliyor. Bağdat yönetimi İran’ı arkasına alarak bu sert çıkışları yapıyor olabilir mi?
İran’ın Irak içerisinde çok sayıda milisi olduğunu biliyoruz. Bu milisler Irak’ta Sünnilerin yaşadığı bölgelerde operasyonlar yapıyor. Yerel halka karşı çok acımasızlar. General David Petraeus, CEN TCOM’un eski komutanı, Irak’ı çok iyi bilen bir isim. Bir keresinde “Şii milisler IŞİD ’den daha tehlikeli” demişti. Bunu Amerikalı bir general söylüyor... Bu milisler Musul operasyonuna da katılıyorlar. İran’ın Kudüs Güçleri’nin komutanı Kasım Süleymani’nin Musul yakınlarındaki bir operasyon merkezinde oturduğunu öğrendik. Bu ne anlama geliyor? Tüm bunlar İran’ın Bağdat’taki siyasete çok büyük bir etkisinin olduğunu gösteriyor. Bu da elbette Bağdat’ın Türkiye’ye karşı tavrını etkileyecektir. İsrail ve Türkiye’nin siyaseti, ideolojileri farklı ama iki ülke Ortadoğu’da istikrarı sağlamak konusunda aynı noktada.
Yanlış ifade ediyorsam lütfen düzeltin, bütün farklılıklara rağmen İsrail, Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki endişelerini anlıyor... Bunu söylüyorsunuz değil mi?
Detaylara fazla girmek istemiyorum. Ama kendi açımızdan konuşacak olursam İran, Ortadoğu’nun hegemonik gücü olmak istiyor. Ve bunu da çeşitli ülkelerdeki azınlıkları kendi safına çekerek yapmaya çalışıyor. Bunu Suriye’de, Irak’ta ve diğer ülkelerde de yapıyorlar, Yemen gibi... Bu noktada Türkiye’yle bölgemizdeki tehlikeleri anlamak konusunda ortak paydamız var.