Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Dostlarla sohbete devam

Dün nerede kalmıştık.

“Dost” dedim de, “Dost dost diye nicesine sarıldık, benim sadık yarim kara topraktır.”

Sonunda biz ona, o bize sarılacak bir gün. Ruhumuz ise bedel elbisemizi mezar denilen elbise dolabına bırakıp geldiği yere gidecek.

Ebedi hayat karşısında bir göz kapayıp açma zamanı kadar bile bir kıymet ifade etmeyen dünya hayatına gıbta edip ahiretini satan gafillerin vay haline. Hakikatin bilgisine sahip olduğu halde, inkara sapanlardan daha cahil kim olabilir ki!

Artık, her alanda uzmanlara ihtiyacımız var bizim. Şintoistlere, Budistlere, batılılara İslam’ı tebliğ için onların inanç ve tarihlerini onlardan daha iyi bilen müstağriplere ihtiyacımız var bizim. Müsteşriklerden şikayet etme devri bitti. İbranice bilen gençlere ihtiyacımız. Afrika dillerini bilen gençlere, asıl o “kariyer” dediğiniz şey burada!

Bu media ile olmaz. Devleti de, özeli de, kadrosu ile dili ile üslubu ile yanlış!

Bu okullarda, medrese denilen yapılar, ne dünün “sahih” dönemlerini çağrıştırıyor, ne bugünün ihtiyaçlarına cevap verebilir. O medreselerden İmamı Azamlar, Gazaliler, Farabiler yetişmez. Lale devri Osmanlıcılığı Tanzimat Medreseciliği ile bir yere varamayız.

Diyanet, İslam ümmetinin dini maslahatına aday bir teşkilat olarak yeniden yapılandırılmalı, dini vakıflar da öyle. Ve yeniden yeryüzüne açılmalıyız. Kutsal mekanlara sahip çıkmalıyız. İslam ümmetinin birlik ve maslahatı için çaba göstermeliyiz.

Şu İslam’a ve Müslümanlara yönelik tecavüzler, İslamofobik kalkışmalar, göçler, savaşlar, afetler konusunda merkezlerimiz olmalı. Müslümanların evrensel anlamda faaliyet gösterecek “Farzı kifaye müesseseleri” olmalı. Yetimler, dullar, yolda kalanlar, yurtlarından çıkarılanlar hepsi bizim mesuliyetimiz altında, tabiikatın tahribatına izin vermemeliyiz. İsrafın önüne geçmeliyiz.

Müslümanlar kimse için bir tehdit değil, bütün insanlığın maslahatı için teminat olmalı.

İnterneti çok iyi kullanamıyoruz. Matematik zekaya sahip çocuklarımıza sahip çıkamıyoruz. Çoklu zekaya sahip çocuklar ailesi ve çevresi ile sağlıklı bir bilişim kuramıyor. Humodoidler geliyor, Avatarlar geliyor. Şeytan bizden daha iyi kullanıyor bilgisayarı. Bu bir tehdit ve/veya imkan, fırsat olabilir. Biz fırsata dönüştürelim. Bilgi otoyolunda neden sanal Kur’an kurslarımız yok, hâlâ eski metotlarla zaman kaybediyoruz. Öğrenme dönemi bitti, bilgi yükleme dönemi bitti, anlama, sorgulama ve karar verme dönemi başladı. Akıllı tahtalar ve notbuk’lardan ibaret bir şeyden söz etmiyorum. Hâlâ Milli Bilgi Merkezimiz, üstün bilgisayarımız, kendi sanal güvenlik sistemimiz, içtimai ağımız yok bizim. Sanal parayı bile anlayamadık, Ali Express’i anlayamadık. İbaha’yı, mübahatı konuşmuyoruz, Helal-Harama takıldık kaldık. Onun da içinden çıkamıyoruz.

Şu YÖK’den artık kurtulmalıyız. Bu Üniversitelerde bizim insan ihtiyacımızı karşılamaktan çok uzak. Bu alan baştan sona yeniden düzenlenmeli. Herkesi aklına, zekasına, iradesine göre ayrı ayrı alanlarda istihdama yönelik tedbirler almamız şart. Mesleğe mi yönlendirilecekler, ufuk fatihleri mi olacaklar, tefekkür adamları mı, sanatçı mı? İnsanları zeka tiplerine göre, fıtri özelliklerine göre doğru hedefe yönlendirmek gerek.

Bu üniversitelerle, bu iş kolay değil. Ama imkansız da değil. Allah’ın kolaylaştırdığından daha kolay, zorlaştırdığından daha zor bir iş yoktur. Allah’tan kolaylık dileyelim ve olsun inşallah. Yeter ki biz layık olalım, Çünki bizler layık olduğumuz gibi idare olunacağız ve biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir.

“Beslenme ve sağlık maslahatımızı yeniden gözden geçirmemiz gerek. Her alanda bir yenilenmeye ihtiyacımız var. İki günü birbirine eş olan aldanmıştır” diyen bir Peygamberin ümmetiyiz.

NLP’ler, subliminal mesajlar ve daha neler neler, her yerden geliyorlar. Şeytan “yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat vaad ediyor. “İktidar ve servet vaad ediyor ve bunun için metotlar öneriyor. Ya Allah’ın iktidarının yeryüzündeki rahmani temsilcileri olacaksınız ya da yeryüzü tanrıları ve Rablik taslayan, size kaderinizi değiştirmeyi vaad eden, rızık vaad eden, sizi cezalandırmaktan söz eden iktidar sahiplerine dönüşeceksiniz. O kutsal devletin kutsanmış muktedirlerin köleleri olacaksınız. O zaman rızgınızı yeryüzünde, irade, çaba ve zekasında arayan insanlar değil, kapı kulu, ekmek partisinden, bordro mahkûmlarına dönüşeceksiniz. Kaderinizi muktedirlere emanet edeceksiniz (Haşa)..

Devletimizi ve belediyemizi, şu rüşvetçi, torpilci, “devletin malı deniz yemeyen” domuz” anlayışındaki yağmacılardan, mütegallibeden kurtarıp, kamu malını yetim malı gören anlayışa geri dönelim inşallah. O zaman Allah’ın yardımı yakındır. Ne zaman derseniz, kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Allah servet ve iktidarı, halklar ve ülkeler arasında evirir, çevirir. Öyle sanıyorum ki, bundan sonra servet ve iktidarla imtihan olacağız. Bizi sopayla kendi yollarına sokamadılar, umarım bizi servet ve iktidar vadi ile kendi yollarına sokmazlar.

Bize istikamet kazandıran 7 imkan var. Ruh, Can, Nefs ve Akıl. Akıl bunlardan hangisine dokunursa onu ihya eder. Etrafımızı kuşatan, Melek, Cin ve Şeytanlar var. Akıl bunlardan hangisi ile dost olursa onlar onu o istikamete yönlendirir. Melek Ruhun, Şeytan Nefsin dostudur.

Biz 7 kişiyiz, 4’ü asli, 3 arızi. “Bizi bize bırakma Allah’ım”. Bizi cahiller ve zalimlerden eyleme, bizi rızanın tecellisinin vesilesi kıl. (Amin) Selâm ve dua ile..

yeniakit

Bu yazı toplam 864 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar