Hasan Karakaya
Dün, dündür... Gitti Demirel, geldi Baykal!
Siyaset de hiç "boşluk" kabul etmiyor... Baksanıza; Süleyman Demirel"in bıraktığı boşluğu hemen Deniz Baykal doldurdu... Daha düne kadar; Demirel"in "dünkü" sözleri ile "bugünkü" sözleri arasındaki "çelişki"leri gündeme getirir ve "Dün, dündür" veya "Dön baba dönelim" derdik... Çünkü Demirel, "tam bir rüzgâr gülü"ydü!.. Çünkü Demirel, "tam bir pervane"ydi!.. "Fırıldak Kubi" de kimdi ki; Demirel, ondan da hızlı dönüyordu... Yıllarımız ve hatta ömrümüz, Demirel"in "başörtüsü" hakkındaki sözlerini ve "laiklik uygulaması"na yönelik tepkilerini aktarmakla geçti!.. Yıllarca yazdık, çizdik... Nerede "Nurlu" Süleyman, nerede "Fötrlü" Süleyman?..
Nerede "Çoban" Sülü, nerede halka "Yaban" Sülü?!?..
Demirel, 28 Şubat sürecinde "en son dönüş"ünü yapıp, "halk"ın değil, "tank"ın yanında yer alınca, nasıl bir "mandepsi"ye bastığımızı anladık anlamasına ama, iş işten geçti!..
BAYKAL"I SOSYALİSTLER DE ANLAMIYOR!
Her neyse... İşte sonunda o da gitti... "Sultan Süleyman"a kalmayan" bu dünya, "Fötrlü Süleyman"a da kalmadı!.. O, şimdi "siyasî mevta!"
Ama, dedik ya; tabiat boşluk kabul etmez!..
İşte gördünüz; gitti Demirel, geldi Baykal!..
Bundan böyle;
"Dön baba dönelim" veya "Dün Dündür" dediğimizde, artık akıllara Demirel değil, Baykal gelecek!..
Çünkü efendim;
Bay Baykal, "dün" ne dediyse, bugün "tam tersini" söylüyor!.. Dün ne yaptıysa, bugün "180 derece tersini" yapıyor!.. Dün "ak" dediğine, bugün "kara çalmak"la meşgul!..
Dün "gitmem" dediğine, bugün "koşa koşa" gidiyor!.. Dün "olmaz" dediğine, bugün "kılıf" bulmakla meşgul!..
Ne yalan söyleyeyim;
"Hangisi gerçek Baykal"dır" ve "söylediklerinin hangisi doğru"dur, anlamakta hayli zorlanmaya başladım...
Ama, galiba anlamakta zorlanan sadece ben değilim...
Öyle anlaşılıyor ki; "Sosyal Demokratlar" da anlayamıyor Bay Baykal"ı!..
Baksanıza; geçtiğimiz Salı günü Berlin"de bir grup Türk gazeteciyle görüşen Alman Sosyal Demokrat Parti SPD"nin Eylül ayındaki seçimlerde Başbakan adayı olan ve aynı zamanda şu andaki Dışişleri Bakanı olan Frank-Walter Steinmeier demiş ki;
"CHP"nin, Türkiye"de Avrupa Birliği"nden yana ağırlık koymamasını anlamakta güçlük çekiyor ve yadırgıyorum. İç politikadaki durumunu anlamakta da güçlük çekiyoruz. Reform süreci karşısındaki tavrını, 301"in değiştirilmesi sırasında gösterdiği tavrı ve düşünce özgürlüğü sınırlarının genişletilmesi için verilen mücadeleye muhalif tavrını anlamakta zorlandığımızı itiraf etmeliyim!.. SPD ile CHP"nin dostluğu 30 yılı aşkın bir zamana dayanıyor, ancak son 6-7 yıldan beri CHP"de değişiklik gözlemliyoruz... Artık, Sosyalist Enternasyonal de konuya eğildi!.. Sosyalist Enternasyonal içinde CHP"yi izleme grubu oluşturduk. CHP"nin programını yeniden gözden geçirmeyi amaçlıyoruz."
Söyleyin Allah aşkına; Sosyalist Enternasyonal"in bile tanımadığı bir partiyi, biz nasıl tanıyalım?..
CHP, "civa" gibi bir parti!.. Hiç yerinde durmuyor ki!..
Hem sonra, hemencecik "içinde bulunduğu kabın şeklini" alıveriyor!.. "Konsept" neyse o!.. "Ulusalcılık" yapması gerekiyorsa, "özgürlük" söylemi hemen rafa kalkıyor!..
İşte gördünüz; o kadar "ulusalcılık" yapıyorlar ki; "Sosyalist Enternasyonal" bile zorluk çekiyor CHP"yi tanımakta!..
İşin enteresan tarafı;
Bu "dün, dündür"cülükleri yüzlerine vurulunca da fena halde bozuluyorlar... Bırakın suçlanmaya, eleştirilmeye bile tahammülleri yok!..
Steinmeier"in, CHP hakkında sarfettiği sözlere, CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, dün cevap verip, demiş ki;
"Almanya Dışişleri Bakanı"nın, CHP ile ilgili açıklamaları, değerlendirmeleri çok talihsizdir. Sayın Bakan önce bilgi sahibi olmalı, sonra CHP hakkında konuşmalıdır."
Görüyorsunuz ya; "hem kel, hem fodul"lar!..
Burunlarından kıl aldırmıyorlar!..
Ama aynı Almanya"nın, meselâ "Deniz Feneri" ile ilgili tavrını yere-göğe sığdıramayıp, "baştacı" yapan yine bu CHP"ydi!..
Demek oluyor ki;
Bunlar için ne "ilke" önemli, ne de "ülke!"
Varsa, yoksa kendi çıkarları!..
İşte bu yüzdendir ki; sürekli "çelişki" yaşıyorlar!..
DÜN KABİLE REİSİ... BUGÜN NAZİK!
Malûm, daha düne kadar "Kürt Peşmergelerin lideri" olan, yurt dışına çıkması gerektiğinde, cebine "Türk pasaportu"nu koyan Celal Talabani, birkaç yıldır "Irak Cumhurbaşkanı" sıfatını taşıyor!..
İşte bu sıfatla da; geçtiğimiz günlerde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal"ı Irak"a davet etti. Baykal, bu daveti "çok nazik bir çağrı" olarak niteleyip, demiş ki;
"Benim bu görüşmeye gitmem, milli bir görev gibi çıkıyor ortaya!.. Böyle bir çağrı, terörün Irak ve Ortadoğu"dan uzaklaştırılması konusunda varılabilecek işbirliğine bizim bir katkımız olabilecekse onu vermek de bizim için görevdir..."
Şimdi; "Alın size bir dün dündür örneği daha!" diyeceğim ama, biliyorum ki, yine yanlış anlaşılacak!..
Birileri çıkıp, diyecekler ki; "Ne o; sen Baykal"ın Irak"a gidip Talabani ile görüşmesine karşı mısın?.."
Hayır!.. Kesinlikle hayır!.. Gitsin!.. Görüşsün!..
Bu görüşmeden hiçbir sonuç çıkmasa bile, Bay Baykal, hiç olmazsa "Ankara dışına" çıkmış olur ki, en azından "ufku açılmış" olur!.. Sadece bu yüzden bile olsa; Baykal"ın Irak"a gidip, Talabani ile görüşmesine karşı çıkmam!..
BAYKAL"IN TALABANİ YORUMLARI
Ama bu ziyareti "onaylıyor" ve hatta "destekliyor" olmam, Baykal"ın "dünkü sözlerini" hatırlatmama engel teşkil etmez!.. Hele de o sözler, yenilir-yutulur cinsten olmayan "çok ağır sözler" ise!..
Buyrun, şimdi o sözlerden bir demet sunalım... Bakalım Bay Baykal, Talabani hakkında neler demiş;
Tarih 11 Şubat 2003... Akşam gazetesi muhabiri, sormuş Bay Deniz Baykal"a; "Bölgede Türkiye"yi istemeyen başkaları da var değil mi?"
İşte Bay Baykal"ın cevabı:
¥ "Bunların başında Barzani ve Talabani güçleri geliyor. Onlar Türkiye"yi istemiyorlar. Şiiler, Araplar istemiyor. Amerika, İngiltere, İran, Rusya istemiyor. Şimdi seni istemeyen, masada mı ister?"
Tarih 16 Eylül 2005... Baykal, NTV"nin sorularını cevaplıyor:
¥ "Talabani"nin merhemi olsa kendi başına çalacak. Her an ölüm tehdidiyle yaşıyor. Bırakın terör örgütüyle uğraşmayı Irak"ın haline bakın. Bağdat"ta bile dolaşamıyorlar."
Tarih 28 Eylül 2006... Kanal D"de Genç Bakış programına katılan Baykal, Kocaeli Üniversitesi öğrencilerinin soruları üzerine diyor ki;
¥ "Terör örgütü ile güvenlik güçleri arasında bir ateşkesten söz etmek mümkün mü? Talabani bunu hangi sıfatla söylemekte? Cumhurbaşkanı olarak mı, yoksa Kuzey Irak"taki oluşumun sözcüsü olarak mı yapmaktadır? Demek ki senin onlarla temasın var. Onlar adına konuşuyorsun."
¥ "Sana ne kardeşim. Devletsen devletliğini bil. Yani böylece iş iyice karışıyor. Kuzey Irak"taki durumla Türkiye"deki terör iç içe geçiyor. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Sen kendi işine bak."
Tarih 20 Haziran 2007... Cenevre"deki Sosyalist Enternasyonal toplantısına katılacak olan Baykal, gitmeden önce diyor ki;
¥ "Talabani"nin gözlerinin içine bakarak Irak"ı, PKK"yı ve şehitlerimizi anlatacağım. Sosyalist dostlarımıza Türkiye"de neredeyse her gün şehit cenazesi haberlerinin geldiğini anlatacağım. Terörün karargahının Kuzey Irak"ta olduğunu ve nasıl destek bulduğu tabloyu ortaya koyacağım."
Ve Cenevre"deki o toplantı... 30 Haziran 2007 tarihli gazeteler, haberi şöyle verdi:
¥ "Konuşmasında Irak Devlet Başkanı Celal Talabani ve Irak Kürdistan Demokrat Partisi lideri Mesut Barzani"yi isim vermeden eleştiren Baykal, onlarla aynı fotoğraf karesine girmemek için çaba gösterdi... Baykal, konuşmak için kürsüye çıktığında ise, Talabani, Barzani ve salonda DTP"yi temsilen Bağlar Belediye Başkanı Fırat Anlı ile DTP"li Faik Yağızay, salonu hep birlikte terk etti."
Tarih 1 Temmuz 2007... Baykal, "Talabani"ye tavrı"nı gazetelere şöyle anlatıyor:
¥ "Celal Talabani"nin konuşacağı açıklanınca, ben başkanlık divanındaki yerimden bilinçli bir şekilde kalktım ve partimize ayrılan bölüme geçtim. Çünkü benim oturduğum yer konuşma kürsüsünün hemen yanıydı. Orada oturmaya devam etsem, aynı kareye girmiş olacaktım."
Talabani de, şunları söylüyor:
"Toplantıda Deniz Baykal"ın konuşması çok sertti. Sosyalist Enternasyonal"ın birçok önemli üyesi, CHP"nin üyelikten atılmasını istedi."
RÜZGAR NEREDEN ESERSE!
Daha "dün" denilebilecek yakın bir zamanda "Talabani" hakkında bunları söyleyen hatta "aşiret reisi" deyip aşağılayan Bay Deniz Baykal; şimdi "Talabani"nin nazik daveti"ni kabul edip Irak"a gidecek ve böylece "milli bir görev" ifa edecek!..
Hayır, "gitmesin" demiyorum...
Gitsin!.. Gitsin gitmesine de, "Talabani"nin yüzüne" nasıl bakacak, onu merak ediyorum!..
En önemlisi de;
Geçmişte Talabani aleyhinde söylediği ve hiç de "yenilir-yutulur" olmayan o sözleri nasıl yalayacak, nasıl yutacak?!?..
Şunu söylemeye çalışıyorum;
Bir insan için ya "ilke" önemlidir, ya da "ülke"nin çıkarları!.. Ama Bay Baykal; "esen rüzgar ve mevcut konsepte göre" tavır takınmaktan, ne "ilke" bıraktı ortalıkta, ne de "ülke"nin çıkarlarını!..
Şu haliyle Bay Baykal neye benziyor biliyor musunuz?.. "Beyazların treninde yer tutup hüsn-ü kabul görmek isteyen zenciler"e!..
Bu yüzden de, kim kendisine "değer" veriyorsa, hemen onun yanına koşuyor!.. Ama bu durum, bir "güve" gibi kemiriyor "güven" duygusunu!..
Ben artık Bay Baykal"a güvenemez oldum!.. Söyleyin Allah aşkına; yarın "hangi yöne döneceği" ve "neler söyleyeceği" belli olmayan bir adama siz olsanız güvenir misiniz?..
Millet de güvenmiyor ki;
Baykal, "her çağrılan yere" koşuyor!..
"İlke" de hak getire, "ülke" de!..
Bunlar "Sosyalist" filan değil,
Bunlar tam bir "pragmatist!"
Tıpkı; "Baba"sı gibi!..
===================
Boğalar niye saldırır?
Herhalde biliyorsunuz... Hani, "Kırmızı görmüş boğalar gibi" deriz ya... Boğaların "kırmızı"ya gıcık olduğunu, bu yüzden saldırdığını düşünürüz ya... Aslında hayvanlar "renk körü"dür!.. Tabiî "boğalar" da... Onlar her şeyi "siyah-beyaz" görürler!.. Peki, o halde, matadorların salladığı "kırmızı pelerin"e niye saldırırlar?..
Derler ki; boğalar aslında "kırmızı"ya değil, "inek yerine konulmaya" kızarlar ve bunun için saldırırlar!..
Ne yalan söyleyeyim; şu Ergenekon Terör Örgütü meselesi çıktı çıkalı, "Ergenekon sanıkları"nın ve "eşleri"nin telefon muhabbetlerine bakıp, ben de "inek" yerine konulduğumuzu düşünmeye başladım!..
İşte 1. sayfamızda gördünüz... Levent Ersöz"ün eşi diyor ki; "Bizim tedaviye değil, zamana ihtiyacımız var!.. Biz normal hasta değiliz!.. Biz, Ergenekon hastasıyız!"
Söyleyin Allah aşkına; sadece beni değil, bütün milleti "inek" yerine koymak değil midir bu?.. Şu hale bakın; "tedaviye ihtiyaçları yok" ama, ya GATA"da yatıyorlar, ya sokaklarda dolaşıyorlar!..
Gel de, kızma!.. Gel de burnundan soluma!.. Resmen alay ediyorlar milletle!..