Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Dünya nereye gidiyor?

Biz Kutuplardaki erimeyi konuşurken, Tibetlerden başka bir haber geldi.. Ağrı dağında bir patlama haberi geldi eşzamanlı. Aslında Ağrı’da 30 yıldır giderek artan daha hızlı bir erime var. Tepedeki buzullar her yıl biraz daha daralıyor.

Birçok bölgede insanlar gökte patlayan ışıklar, sesler duymaya başladılar! Anlayacağınız garip şeyler oluyor dünyada.

Biz CoVID’i insanlara anlatamadan, bu kez iklim değişikliği bahanesi ile sahnedeler. Ve Türkiye iklim değişikliği konusunda uluslararası sistemin tüm kararlarına uymak konusunda kararlı. Bu anlamda İslam dünyası, Türk dünyası için yine “örnek ülke” olacağız!?. (Allah korusun)

Bu fitnenin kaynağında Batı dünyası var. Ve Batı dünyasının “Kıyamet”e ilişkin şuuraltını “İncil”deki “Yuhanna Vahyi“ bölümü belirliyor. “Yuhanna Vahyi”nin 8. Bölümündeki şu ifadeler size neyi hatırlatıyor: Yedi melek ellerindeki yedi borazanı çalmaya hazırlandı. 1. melek borazanını çaldı. Kanla karışık dolu ve ateş oluştu, yeryüzüne yağdı. Yerin üçte biri, ağaçların üçte biri ve bütün yeşil otlar yandı. 2. melek borazanını çaldı. Alev alev yanan, dağ gibi büyük bir kütle denize atıldı. Denizin üçte biri kana dönüştü. Denizdeki yaratıkların üçte biri öldü, gemilerin üçte biri yok oldu. 3. melek borazanını çaldı. Gökten meşale gibi yanan büyük bir yıldız ırmakların üçte biri üzerine ve su pınarlarının üzerine düştü. Bu yıldızın adı Pelin’dir. Suların üçte biri pelin gibi acılaştı. Acılaşan sulardan içen birçok insan öldü. 4. melek borazanını çaldı. Güneş’in üçte biri, Ay’ın üçte biri, yıldızların üçte biri vuruldu. Sonuç olarak ışıklarının üçte biri söndü, gündüzün ve gecenin üçte biri ışıksız kaldı. Sonra göğün ortasında uçan bir kartal gördüm. Yüksek sesle şöyle bağırdığını işittim: “Borazanlarını çalacak olan öbür üç meleğin borazan seslerinden yeryüzünde yaşayanların vay, vay, vay haline!” 5. melek borazanını çaldı. Gökten yere düşmüş bir yıldız gördüm. Dipsiz derinliklere açılan kuyunun anahtarı ona verildi. Dipsiz derinliklerin kuyusunu açınca, kuyudan büyük bir ocağın dumanı gibi bir duman çıktı. Kuyunun dumanından Güneş ve hava karardı. Dumanın içinden yeryüzüne çekirgeler yağdı. Bunlara yeryüzündeki akreplerin gücüne benzer bir güç verilmişti. Çekirgelere yeryüzündeki otlara, herhangi bir bitki ya da ağaca değil de, yalnız alınlarında Tanrı’nın mührü bulunmayan insanlara zarar vermeleri söylendi. Bu insanları öldürmelerine değil, beş ay süreyle işkence etmelerine izin verildi. Yaptıkları işkence akrebin insanı soktuğu zaman verdiği acıya benziyordu. O günlerde insanlar ölümü arayacak, ama bulamayacaklar. Ölümü özleyecekler, ama ölüm onlardan kaçacak. Çekirgelerin görünümü, savaşa hazırlanmış atlara benziyordu. Başlarında altın taçlara benzer başlıklar vardı. Yüzleri insan yüzleri gibiydi. Saçları kadın saçına, dişleri aslan dişine benziyordu.(…) Başlarında kral olarak dipsiz derinliklerin meleği vardı. Bu meleğin İbranice adı Avaddon, Grekçe adıysa Apolyon’dur. 1. “vay” geçti, işte bundan sonra 2 “vay” daha geliyor. 6. melek borazanını çaldı. Tanrı’nın önündeki altın sunağın dört boynuzundan gelen bir ses işittim. Ses, elinde borazan olan 6. meleğe, “Büyük Fırat Irmağı’nın yanında bağlı duran dört meleği çöz” dedi. Tam o saat, o gün, o ay, o yıl için hazır tutulan dört melek, insanların üçte birini öldürmek üzere çözüldü. Atlı ordularının sayısı iki yüz milyondu, sayılarını duydum. Görümümde atları ve binicilerini gördüm. Ateş, gökyakut ve kükürt renginde göğüs zırhları kuşanmışlardı. Atların başları aslan başına benziyordu. Ağızlarından ateş, duman, kükürt fışkırıyordu. İnsanların üçte biri bunların ağzından fışkıran ateş, duman ve kükürtten, bu üç beladan öldü. Atların gücü ağızlarında ve kuyruklarındadır. Yılanı andıran kuyruklarının başıyla zarar verirler. Geriye kalan insanlar, yani bu belalardan ölmemiş olanlar, kendi elleriyle yaptıkları putlardan dönüp tövbe etmediler. Cinlere ve göremeyen, işitemeyen, yürüyemeyen altın, gümüş, tunç, taş, tahta putlara tapmaktan vazgeçmediler. Adam öldürmekten, büyü, fuhuş, hırsızlık yapmaktan da tövbe etmediler.

Yuhanna Vahyi toplam 22 bölümden oluşuyor. Ben sadece bugüne tekabül eden 8. Bölüm ve bir sonraki dönemi anlatan 9. Bölümü özetleyerek sunmaya çalıştım.

Bu arada size yeni bir CoVID haberi vereyim: Çin Uluslararası Radyosu, “Peki, koronavirüsün babası Baric, biyolojik silah olarak kullanılabilecek başka virüs de üretti mi? Bu, soruşturulması gereken bir mesele”. Bu ne anlama geliyor? Baric 2006 yılında kaleme aldığı makalesinde, rekombinasyon teknolojisinin biyolojik kitle imha silahlarıyla ilgili araştırmalarda kullanılabileceği uyarısında bulunmuştu. Evet, bilinen şu ki, Baric SARS çalışmaları adı altında yıllardır koronavirüslerin genleriyle oynuyor.

Bizim Tarım Bakanı da iklim değişikliğine gönderme yaparak “yeni normal” döneme ilişkin bir iddiada bulundu: Bundan sonra daha fazla yangın, kıtlık ve sellerle boğuşacağız. Bunun dahası da var ama şimdilik bu 3’ünü saydı. Yoksa İstanbul depremi, Ege depremi kapıda bekliyor.

Doç. Dr. Metin Duyar, su savaşlarına dikkat çektiği makalesinde özetle, “Küresel iklim değişikliğinin yeryüzünde oluşturacağı su kıtlığının savaşa zemin hazırlamaması için önerilecek en doğru çözüm, ilgili ülkelerin bir araya gelerek kıt kaynakların insanca bir temelde ortak paylaşıma sokulmasını planlamasında yatıyor” diyor ama bu çok da mümkün olmayacak gibi gözüküyor. Hayat kaynağı olan su, ölümlere sebeb olabilir bu gidişle. Bu arada Türkiye’de de sentetik et üretimi başladı ve hatta lokantaları açıldı. Vegan’lar da artık bu et olmayan etten yiyebilecek(!).

Bu arada biz mutasyona uğramış sivrisinekleri beklerken, Batman’ın Gercüş ilçesinde et yiyen 20 santimetre uzunluğunda azman dev çekirgeler görüldü.

Bir yandan eriyen kutup buzulları ya da yüksek dağ tepelerindeki buzullardan denize ve içme sularına karışan kristalleşmiş mikropların canlılarda mutasyona sebeb olabileceği endişesi yaşanıyor bir yandan da bize Ay’a, Mars’a yolculuktan söz edenler, gelip dünyanın belli yerlerinden toprak satın alıyorlar. Onlar da biliyorlar aynı gün içinde kutuplardan daha soğuk ve ekvatordan daha sıcak bir coğrafyada yaşamanın zorluğunu ve dünyada daha keşfedilmemiş zenginliklerin Ay ve Mars’tan daha çok olduğunu ama, bu tür hayallere inananlar olduğu sürece, Ay’da Amerikan bayrağı dalgalanmaya (!) devam edecek.

Evet dünyada “Paranormal şeyler” oluyor. Bunların bir kısmı 1000 yılda bir gerçekleşen olay, bir kısmı ise bunu fırsat bilip, yangına körükle gidenlerin tezgâhladıkları fitnelerden oluşuyor.

Küresel çete bazı hedef ülkelerden harıl harıl toprak satın alıyor. Peki, küresel çete niye toprak alıyor, neye hazırlanıyor? Küresel çete GreatReset’e hazırlanıyor. Birileri Ege, Hatay, Urfa ve Ağrı bölgesinden toprak ve sığınak alıyorsa sebebi vardır.. Fergana Afganistan, İran, Irak, Suriye koridoru önemli. Trans Kafkaslar, Hazar’ın 2 yakası, Gürcistan koridorundan Urfa, Adıyaman üzerinden Maraş’a uzanan koridor önemli. Mehdi, Mesih, Yecüc-Mecüc (Gog-Magog), Melheme-i Kübra, Armageddon ve “Sekine”, Tarihin sonu ve Medeniyetlerarası çatışma konusunun konuşulduğu günlerde bunlar önemli konular. Bugünlük de bu kadar. Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 698 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar